Gezi Parký, Hükümet’i devirmek isteyen muhalif gruplarýn sembolü haline geldi. Ancak göstericiler sadece meþru gruplardan oluþmuyor. Gezi Parký neredeyse tüm yasadýþý ve aþýrý gruplarý da kendisine çekti. Baþka bir deyiþle saða sola bomba koymayý hedefleyen, suikast düzenleyen örgütler Taksim üzerinden daha kolay eylem yapmanýn ve eylemlerini kitleselleþtirmenin yolunu buldular.
Bunlardan özellikle aþýrý sol (devrimci) olanlarý için bu sürecin temel hedefi Türkiye’de devrim yapmak. Devrim ise kan olmadan gelmez. Yani eylemcilerden bir kýsmýna göre eylemlerinin baþarýsý polisle ne kadar çok çatýþtýklarýna, kitleleri kanlý savaþlarda ne kadar vuruþturduklarýna baðlý. Bunlar yakýlan arabalardan, kundaklanan binalardan ya da ölen insanlardan dolayý üzüntü duymuyorlar. Bunu devrime giden yolda ödenmesi gereken küçük bir bedel olarak görüyorlar. Kamu düzenine ve hukuka saygýlarý yok. Benimsedikleri tek yöntem þiddet...
Taksim’in þiddet yanlýsý aþýrýlardan temizlenmesi, Gezi Parkýgöstericileri ile þiddet örgütlerinin birbirinden ayrýlmasý çok önemliydi. Göstericilerin içinde her türlü kýþkýrtmayý yapan ve kitleleri þiddete yönlendiren bu kiþilerin yargý önüne çýkarýlmasý olaylarýn yatýþmasýnda en önemli adýmlardan biri olacaktýr. Bu baðlamda polisin Salý günü gerçekleþtirdiði müdahale yerinde bir müdahaleydi. Nitekim müdahale esnasýnda bahsettiðimiz gruplardan gelen molotoflar ve taþlar bu eylemcilerin ne kadar þiddet yanlýsý olduklarýnýn açýk göstergesiydi. Sosyalist Demokrasi Partisi’nin Beyoðlu binasýnda bulunan silah ve kesici aletler niyetin ne olduðunu kanýtladý.
Yasalar yetersiz
Göstericilerin arasýnda teröristler ve potansiyel teröristler çok. Buna karþýn yasalarýn yumuþatýlmasý polisin elini kolunu baðlýyor. Polisin gözaltýna aldýðý göstericilerin çoðu birkaç saat sonra yeniden meydana dönüyor. Herkes biliyor ki yasalarda açýk büyük, suçlularýn bir kýsmý mahkemeye bile çýkmayacaklar. Bu yasalarla daha çok Taksim yaþanýr.
Gerilla tarzý gazetecilik
Þiddet, hatta terör yanlýlarýnýn maksatlarý belli iken bu gruplarýn bazý meþru aktörlerce hoþgörüyle karþýlanmasý, hatta korunmasý ise düþündürücüdür. En kötüsü kendisine ‘merkez’ diyen medyanýn olaylarda þiddet yanlýlarýný masum gösterirken, güvenlik güçlerini anarþist gösterme çabasýdýr. Bazý gazetelerin internet siteleri adeta ‘gerilla’ gibi gazetecilik yapmakta, halký galeyana getirecek gerçek dýþý haberler yapmaktan çekinmemektedir.
Örneðin Milliyet gazetesinin internet sayfalarý adeta gösterici gibi hareket etmekte, bir tek polise taþ atmadýðý kalmaktadýr. Ayný gazetenin Salý akþamý saatlerce ekranda tuttuðu haber baþlýðý þöyleydi: “Polis, 50 bin kiþiyi daðýttý”. Allah aþkýna, Gezi Parký’na bile girmeyen polisin karþýsýnda deðil 50 bin, 5 bin kiþi var mýydý? Ayný haberin hemen üstünde yer alan “Taksim Alev Alev. Türkiye Þokta” haberine ne demeli? Bu haberlerle Türkiye þoka mý sokulmak isteniyor? Amaç nedir?
Polisin üzerine molotof atarak herkesin hayatýný tehlikeye atan SDP’li göstericiyi provokatör-polis olarak yansýtan Hürriyet gazetesine ne demeli? Hürriyet, Taksim’de olaylar sürerken yaptý bu haberi, hem de 3 ayrý haberle verdi iddiasýný.
Öte yandan Batý basýnýnýn abartýlý ilgisi de ilginçtir. Belli ki birileri Türkiye’de olaylarýn büyümesini istiyor. En kötüsü ise göstericilerin dünya desteðini önemsemesi ve baþarýlarýný diðer devletlerin Ankara’ya baskýsýna baðlamasý. Sözde solcu bir manzara çizmeye çalýþan göstericilerin bu tavrý Türkiye’yi tehlikeli sulara taþýyor.