Dün sabah Erkam Radyo’da kahvaltýda sohbet ediyoruz. Kahvaltýlarýmýz dostlarýn katýlýmý ile bir gündem muhasebesine dönüþüyor.
Tayyip Bey’in “Seferberlik çaðrýsý” üzerine de konuþuluyor. Senai Bey (Demirci) hepsi de çok önemli olan isimleri art arda sýraladýktan sonra þöyle bir soru sordu:
- 15 Temmuz gecesi bu isimler insanlarý meydana, direniþe çaðýrsaydý insanlar sokaða çýkar mýydý?
Soruyu sorarken bunun cevabýnýn herkes için ayný olduðunun farkýndaydý.
6 Aralýk tarihli yazýmýn baþlýðý“Ayaðýna taþ deðmesin” þeklindeydi. Tayyip Erdoðan için söylemiþtim bunu. O yazý þöyle bitiyordu:
“Bir ortamda Tayyip Bey’e “Siz sizden öte bir anlam taþýyorsunuz” demiþtim. O inançtayým. Bu bir güzelleme deðil. Öyle þeyler yapmam. Bazen insan kendisini aþan bir misyonla yüklenir. Bir tarihi yürüyüþe tekabül eder. Tayyip Bey odur. Ayaðýna taþ deðmesin! Coðrafyanýn caný yanar.”
Bu paragrafta yer alan “Bu bir güzelleme deðil. Öyle þeyler yapmam” cümlelerinin altýný bir kere daha çizmek isterim. Tayyip Bey’i kiþisel olarak sevmek ayrý, bir emanet olan ve ülke için aklýn – yüreðin konuþmasý gereken sütunlarda deðerlendirme yapmak ayrý. Bu sütunlarda bütün birikimimin ülkem ve davam için seferber olduðunu ifade etmem lazým.
O sebeple söylüyorum, bugün Tayyip Erdoðan’ýn bu ülke ve coðrafya için taþýdýðý misyon, kendisini aþan bir misyondur. Onun için de, o yazýda da, baþka yazýlarda da korunmasý gerektiðini, yere kapaklanmasýna fýrsat verilmemesini, bazen kendisine raðmen korunmasý gerektiðini yazdým. Elbet Türkiye’nin ve Ýslam dünyasýnýn kaderi onunla baþlayýp onunla bitmiyor, ancak, tarihi kýrýlma noktalarýnda bazý simalarýn özel rol ile donatýldýðý da bir gerçektir.
Son toplantýda bizzat söyledikleri de bu çerçevede: “Kesinlikle bu saldýrýlar bizim þahsýmýza yönelik deðil, ortada daha büyük bir oyun var. Saldýrýya uðrayan bizim þahsýmýzda somutlaþtýrdýklarý büyük, yeni, özgür Türkiye mücadelesidir.”
Yeni Özgür Türkiye mücadelesi...
Ve bunun “Gönül coðrafyamýz”da yaþananlarla birebir iliþkisi.“Üst akýl dediðimiz þey her gün ülkemiz ve coðrafyamýza yönelik yeni þeytani planlarla ortaya çýkýyor.”
Ve bunun, bir tarih muhasebesi içinde anlamý... “Bugün adý konulmamýþ bir Sevr tehdidi ile karþý karþýyayýz. Yaþadýðýmýz dönem en az Ýstiklal Harbi kadar önemlidir. Kritiktir. Hayati sonuçlar doðuracak ehemmiyetlidir.”
Ve seferberlik.
Ve saldýrýlar karþýsýnda misliyle mukabele...
Ve þu cümleler: “Þu gerçeðin farkýndayýz. Bu bir güç savaþýdýr. Bu bir güç yarýþýdýr. Ama bizim insanýmýz ‘zor oyunu bozar’ der. Ýstiklal Harbi’nde ve Çanakkale’de millet olarak en büyük güç olan iman ve inançla zoru göstererek oynanan oyunu bozduk.”
Bu son ifadeler, iki þeyi içinde barýndýrýyor:
Bir: Olan bitenin“Güç savaþý – güç yarýþý” olduðunun tespiti. Bunun farkýnda olunduðunun seslendirilmesi.
Ýki: Ortaya koyacaðýmýz “Zor”lu duruþ.
Bu ifadelerde, benim bir süredir gündemde tuttuðum “Kuvvet muhasebesi” hassasiyetine iþaret var.
“Böyle boðuþmalarda gücün öneminin farkýndayýz, diyor Tayyip Bey ama birileri de, çok güçlü olduklarýný, bununla bilek bükeceklerini, boyun eðdireceklerini düþünmesinler. Çanakkale’yi, Milli Mücadeleyi unutmasýnlar” demek istiyor. Bu, ayný zamanda milletin yüreðine yönelik br coþku yüklemesi.
Sonuca gelirsek:
Ýþin bir boyutunun güç savaþý olduðu açýk. O zaman saðlýklý bir güç deðerlendirmesi kaçýnýlmaz. Kendi gücümüz, dostlar, düþmanlar, tarafsýz kalacak olanlar vs... Gücü artýrmanýn mümkün olup olmadýðý, güç kullanma anýnýn doðru deðerlendirilmesi, taarruz kadar savunmanýn, gerekirse geri çekilmenin de güç deðerlendirmesi içinde yer aldýðý... Ayný þekilde savunma pozisyonunda gözükmenin zaaf þeklinde algýlanma ve düþman saldýrýsýnýn daha da yoðunlaþmasý riski... Ve iþin güç boyutu ile iman boyunun nerede baþlayýp nerede bittiðinin doðru deðerlendirilmesi.
Çetin bir dönem çetin bir sorumluluk. Allah yardýmcýmýz olsun!