Türkiye’de herkes marka olma hayali kurar, herkes marka olmaktan bahseder, herkes marka olmanýn planlarýný yapar. Oysa markalaþmak, bir marka yaratmak, ona bir isim koyup, bir de logo tasarlamaktan çok daha fazlasýdýr. Her markanýn bir ismi, bir logosu, belki bir de sembolü olabilir, olmalýdýr. Her markanýn bir sloganý da olmalýdýr. Geçen haftaki yazýmýzda Potansiyel gücümüze büyük marka deðeri katan Cumhurbaþkaný’mýz Recep Tayyip Erdoðan’ýn marka deðerinden bahsetmiþtik ki bu haftaki ABD baþkan yardýmcýsýndan gelen özür bunu tescilletti. Erdoðan marka olmasaydý ABD Baþkan Yardýmcýsý bu özrü diler miydi? Türkiye ABD tarihinde böyle bir özrü diletebilir miydi? Markanýn özelliðinin vazgeçilmez özelliklerinden biri de lider olmasýdýr. BA Emirlikleri Erdoðan gibi bir lideri takip etmeseydi ABD’ye hiç bu tavrý sergileyebilir miydi?
Fakat nasýl ki laboratuvarda iki hidrojen ve bir oksijen atomunu birleþtirerek su elde edilemiyorsa, markanýn ismini, logosunu, sembolünü, sloganýný, marka tescil belgesini bir araya getirerek de bir marka elde edilemez. Hukuken gidilecek çok yolu vardýr. Ekonomik olarak gidilecek çok yolu vardýr. Güzel bir çocuðumuz oldu, buna bir de kardeþ yapalým der gibi marka mimarisi de yapýlmaz. Çaðrýþýmlarýna, piyasa þartlarýna, rekabete, tüketici alýþkanlýklarýna ve düþünce tarzýna bakmak, incelemek, dinlemek ve öngörmek gerekir. Bunu baþarabilmek için de çok okumak, düþünmek ve anlamak gerekir.
Türkiye bir yandan 2023 hedeflerini, Türkiye markasýný, ekonomik ve sosyal kalkýnmayý, toplumsal refah artýþýný tartýþýrken, bir yandan da markalaþabilmenin çeþitli yollarýný arýyor. Katma deðer üretimine odaklanmaya, tasarýma, geliþime, daha açýk bir ifadeyle, kapitalist ekonominin en geliþmiþ ve en deðerli ekonomik üretim modeline uygun yeni rekabet anlayýþýný kazanmaya çalýþýyor. Tüm dünyada geliþmiþ ekonomiler bu oyunu doðru oynamayý nasýl öðrendiyse, Türkiye ekonomisi de, üreticisinden tüketicisine, sanayicisinden turizmcisine, reklamcýsýndan, gazetecisine, büyük ölçekli þirketinden küçük ölçekli iþletmesine kadar, her yönüyle ve her kesimiyle bu modelin yeni kurallarýný öðrenmek zorunda.
THE BRAND AGE
Ülkemizde son 6 yýldýr yayýn hayatýnda olan bir dergi bu konuya odaklanmayý baþardý. Adý, The Brand Age. Bu dergi, ülkemizde ekonomi, pazarlama ve marka yönetimi alanýnda en açýk ve sarsýcý fikirleri gündeme getirme konusuna kendini adadý, bir marka misyoneri gibi çalýþtý, ciddi bir yayýn haline geldi. Magazinle zaman kaybetmeden dikkatleri konunun özüne çekti, baþta iþ dünyamýz olmak üzere bu konularýn ilgilileri tarafýndan yakýndan takip edilir hale geldi.
The Brand Age, bazý yeniliklerle yayýn hayatýna devam ederken, dergi içeriðinde de geniþlemeye ve çeþitliliði artýrmaya karar verdi. Yeni bir yayýn yönetmeni ile birlikte dergide bazý deðiþiklikler de olacak. Bunlarý çok yakýn zamanda göreceðiz.
Derginin ekim sayýsýnýn kapak konusu da ilginç bir konu. Sizce bir maymuna çektiði fotoðraf nedeniyle telif ödenir mi? Fotoðrafý maymunun çekmiþ olduðu hakkýnda en ufak bir þüphe bile yok. Makak maymunlarýnýn hayatýný yakýndan inceleyen ve fotoðraflayan David J. Slater, bir çalýþmasý sýrasýnda makinesini kurdu ve maymunlarý doðal ortamda görüntülemek için makinesinin baþýndan uzaklaþtý. Ve olan oldu! Bir maymun, kurulu, hazýr fotoðraf makinesini alýp arka arkaya deklanþöre bastý. Bu sýrada kendi selfie fotoðrafýný da çekti. Bu kareyi yayýnlayan Vikipedi ile fotoðrafçý arasýnda telif kavgasý baþlayýnca araya ABD’nin telif haklarý bürosu girdi. Binlerce sayfalýk bir rapor hazýrlayan büro, çok ilginç bir karar verdi. Bu rapor, batý dünyasýnda büyük tartýþma yarattý. The Brand Age iþte Ekim sayýsýnda bu konuyu kapaðýna taþýmýþ. Bir maymunun fotoðraf oyunu, fikri mülkiyet hukukunu nasýl tartýþmaya açtý, dergide okuyabilirsiniz.
Dergi þunu da soruyor: Bir maymuna telif ödenir mi? Cevabý bugün için hayýr. Ancak ilginç olan da telif ödemesi alamayacak olan maymunlarýn baþka bir hakký ele geçirmiþ olmasý. Ýlk fýrsatta bu haberi okuyup tartýþmalara siz de katýlabilirsiniz.