Güce tapýnma ve devlet aklý

FETÖ güce tapýnan, güç zehirlenmesi yaþayarak kendinden geçen, zamanla kendi varlýðýný evrenin merkezi olarak görerek kendi çýkarlarýna tapýnan bir hastalýklý anlayýþ üretmiþtir. Her þeyi kendisi ve kendi amaçlarý için mubah gören bir anlayýþ, bir amacýn peþinde koþmuyor, kendisini bir amaç gibi görüyordur.

Onlarca yýl çok boyutlu, çok kapsamlý, çok detaylý, çok gizli çalýþma yürüten bu örgüt önce yargý darbesiyle ardýndan askeri darbeyle hedefine ulaþacaðýný düþünmüþ ama büyük bir hüsrana uðramýþtýr. Bu süreç, güç zehirlenmesi yaþayan hainlerle, milletin/hakkýn/hukukun yanýnda olan ve devlet aklýyla hareket edenler arasýnda bir mücadeleye dönüþmüþtür. 

FETÖ’nün özellikle 2012’den itibaren yapmaya baþladýðý hamleler bir nevi güç zehirlenmesi haliyle izah edilebilir. Ülkenin baþbakanýna, genelkurmay baþkanýna, MÝT müsteþarýna operasyon çekmeye kalkmak içinde þýmarýklýðý, þuursuzluðu, hadsizliði kýsacasý ‘kafayý yemeyi’ barýndýran bir cinnet halidir. Böyle bir cürette bulunmak, asýl devletin kendisi olduðunu düþünmeye baþlayan hastalýklý bir psikolojinin tezahürüdür.

Güç zehirlenmesi yaþayan insanlar, beyin travmasý yaþayan insanlar gibi tutum ve davranýþlar sergiliyormuþ. Güç ve otoritenin kurumsallaþmýþ hali olan devlet ise baþka bir akýl türüne sahiptir. 

Güçle yanlýþ iliþki, bireylerin elektriði aldýklarý anda çarpýlmasý gibidir, devletin güçle yanlýþ iliþkisi ise zaten gücün kurumsallaþmýþ þekli olan devletin elektriði yansýtýþ biçimiyle ilgilidir. Bireyler güçten dolayý çarpýlmamak, devlet ise güçle haksýz þekilde çarpmamak durumundadýr.

FETÖ örnekliðinde gördük ki, güce tapýnmanýn bir sonraki aþamasý (güçlü olduðunu düþündüðü) kendine tapýnmadýr.

Güç-tapýnma iliþkisi ilk çaðlardan bu yana mistik, ruhani, dini birçok süreci ifade eden bir iliþkidir. Kimi ilkel kabilelerin totem sevdasý sýrrýna eremediði tabiattaki güce karþý bir konumlanmaydý. Gücün kaynaðýný yanlýþ tespit eden bu insanlar putperestlik ve totemizm üzerinden kontrol edemedikleri bu güçle bir temas kurmaya çalýþýyorlardý. Hem korunma ihtiyacý ve korku, hem de güce yakýn olma çabasý aslýnda gücü kontrol etme gibi bir boyut da taþýyordu. FETÖ, devleti tapýndýðý put olarak gördü, ama sonrasýnda kendisinin putu kontrol eden üst bir güç olduðu vehmine kapýldý.

FETÖ’nün kendisini devlet üstünde devlet gibi görmesine sebep olan ‘güvenlikçi bir akýl’dýr. Özellikle emniyet içinde karþý konulamaz bir güce ulaþtýklarýný düþünen FETÖ’cüler, polis ve yargý ayaklarýyla her þeyi yapabilecekleri yanýlgýsýna kapýldýlar. 

Kendilerini en güçlü hissettikleri zamanda kalkýþtýklarý darbe giriþiminin püskürtülmesinde en güçlü olduklarýný sandýklarý kurum çok büyük bir rol oynadý. Polis teþkilatý o gece ve ilerleyen günlerde darbeyi fiilen engelleyen güvenlik birimi olarak tarihe geçti. Özellikle 2014’ten itibaren hükümetin yoðun temizlik çalýþmalarý sebebiyle FETÖ kendisine direnebilecek güç olarak Emniyet Teþkilatýný görüyordu ve doðrudan onu hedef aldý. 

Bu yüzdenen büyük çatýþma ve mücadele FETÖ’cüler ile polisler arasýnda yaþandý.

Bu yüzdenen çok þehidi veren güvenlik kuruluþu Emniyet oldu.

Hatýrlarsanýz 15 Temmuz gecesi FETÖ’cü hainler bazý kuvvet komutanlarýna þiddet uyguluyor, MÝT kampüsüne kurþun yaðdýrýyor ama hepsinden önemlisi Emniyet binalarýna bombalar yaðdýrýyordu. 

Darbe kalkýþmasýnýn duyulduðu ilk andan itibaren birçok devlet kuruluþu adeta paralize olmuþ haldeyken Cumhurbaþkanýmýzýn çaðrýsý ve milletimizin kahramanlýðýyla ülke çapýnda baþlayan direniþte polisler baþrolü çekiyordu. 

FETÖ’nün polis müdürlerinin büyük rol oynadýðý bu hain planlarý çöpe atan devletin/milletin polisleri olmuþtur.

Bu kadar büyük badireler atlatan TSK, Emniyet ve MÝT bugün güven katsayýsý giderek yükselen kurumlarýmýz haline gelmektedir. Özellikle terörle mücadelede sergiledikleri performans takdire þayandýr. Hainlerden temizlendikçe güç kazanan bu kurumlarýmýz ‘devlet aklý’ ile hareket ettikleri için baþarý çýtasýný yükseltmektedir.

Güce tapýnan hain ve hastalýklý örgüt ise layýðýný bulmaktadýr.