50 yýl öncelerde bir dostum vardý, Diyarbekir’de.. Zaman zaman þöyle derdi:
*’Dünya çok bozuldu, bu durum bir savaþ çýkmadan düzelmez.. Bir savaþ çýkmasýný istiyorum..’
-Hz. Peygamber (S) ‘Savaþý istemeyiniz, ama, geldiðinde de kaçmayýnýz..’ buyurdu. Bu isteðin doðru mu?
*Ben birileriyle savaþmak istemiyorum. Ama, üzerimize saldýrýyorlar, savaþý isteyenler baþkalarý..
-Ýyi de, o savaþýn sonunda her þeyin düzeleceðine inanýyor musun?
*Þuradan biliyorum: Biz haklý insanlar, mazlûmuz.. Zâlim ve þeytanî güçler bize bu dünyayý cehennem ediyorlar. Ama, onlarýn bu dünyasý, bir cennet.. Savaþ olursa, biz Müslümanlarýn bir kaybýmýz olmayacak.. Kazanýrsak, dünyayý yaþanacak bir yer haline getiririz.. Kaybedersek, zâten dünya cehennemindeydik, bir kaybýmýz olmayacak, çünkü Âhiret’te, Cennet’te olacaðýz, inþaallah..
Ama, þeytanî güçler yenilseler, hem dünyalarý cehennem olacak, hem de Âhiret’leri zâten Cehennem…’
Her ne olursa olsun, onu teslimiyetle karþýlayan ve umudunu, Allah’u Teâlâ’ya ve ‘görünmez ordular’ýna baðlayan bir yaklaþýmdý, bu.. Ama, çaresizlik ânýnda, bir çare sýðýnaðýdýr, mazlûmlarýn..
Sýk sýk, ‘Þu lânet olasý virüs..’ denildiðini duydukça, aklýma o merhûm dostum geliveriyor.. Allah’u Teâlâ, mükevvenatta hiçbir þeyi boþuna halketmemiþtir, virüsleri de.. Yani, ‘Allah’ýn görünmez ordularý’ da devrede olabilir. O halde lânetlenecek olan virüsler deðil, insanýn kendine yaptýðý zulümler ve ‘Dünyalar bizden sorulur..’ tekebbürüdür.
Bugün bu virüs salgýný, evet hayatýmýz deðiþtiriyor ve deðiþtirecek gibi.. Ama, tabloyu hele de Birinci ve Ýkinci Dünya Savaþlarý’nda, insanlarýn birbirlerini korkunç þekilde boðazladýðý ve geride býraktýklarý on milyonlarca cesedlerle övündükleri ya da yüzbinlerce sivil insanýn Atom Bombasý ile bir anda kavruluverdiði sahnelerle kýyaslayacak olursak, bu ‘Görünmez Ordular’ýn savaþlarý, yine de, tahammül edilemez deðildir herhalde..
Ýþte görüldü.. Dünyanýn en büyük maddî gücü ve en öldürücü silahlarýna sahip Amerikan Ýmparatorluðu’nun bütün ülkelerden da daha fazla, nasýl paçavraya döndüðü ortada.. 13-14 yýl süren Vietnam Savaþý’nda 55 bin asker kaybetmeyi sosyal bünyesindeki en aðýr bir travma olarak gören ve 11 Eylûl 2001 Saldýrýlarý’nda da 3500 kayýp vermelerinin acýsýný Müslüman topraklarýnda, Afganistan, ve Irak’ta yüzbinlerce sivili öldürerek gidermeye çalýþan ve Doðu Akdeniz’deki yapýþýk kardeþi olan sionist Ýsrail’in her zulmünün üzerine himaye kanatlarýný geren Amerikan Ýmparatorluðu, evet, ‘Görünmez Ordular’ýn saldýrýsý karþýsýnda 70 bin kayba dayandý.
Amerikan imparatorluðu’nun para ve silah gücüne tapýnan baþkaný Trump, sonunda, ’Mâdem ki dezenfektanlar bu virüsu öldürüyor, o halde hastalarýn damarýna dezenfektan zerkedelim..’ diyecek kadar çýlgýn bir çaresizlik ve hezeyan içinde bile görüldü..
Evet, ayný þekilde dünyayý sömürerek ve mazlum halklarýn kanýný içerek þiþen ve zenginleþen ‘medenî barbarlar diyarý’nýn Avrupa yakasýndaki öncüleri olan Ýngiltere, Fransa, Ýspanya ve Ýtalya’nýn 25-30 biner kayýplar verdikleri görülür. 17 Milyon nüfuslu Hollanda da 6.500 kayýpla ötekilerin seviyesindedir aslýnda..
Burnuna giren bir sineði öldürtmek için kafasýný tokmaklarla dövdürdüðü ve öyle can verdiði anlatýlan Nemrud’un menkýbesi az mý ders vericidir? Fir’avunlar da güçlerinin sona ermiyeceðini sanýrlardý.. ’Ol saltanatýn yeller eser þimdi yerinde..’
Güce tapanlar da artýk, ‘Dünya eskisi gibi olmayacak..’ söylemini dile getiriyorlar. Evet, ‘Görünmez ordular’ýn saldýrýsý ile ya deðiþecekler, ya deðiþecekler, baþka çareleri yok...
Biz Müslümanlara gelince, tedbirimizi alýr, hayatýn ezelden ebediyete akýþý karþýsýnda olanlarý ibret aynasýndan temaþâ edip, takdir Allah’ýndýr, deriz.