Gücetaparlýðýn kaçýnýlmaz sonucu, bu...

Önceki yazýyý, '(...) 'Might makes right! / Güç, caiz kýlar...' sözüyle noktalamýþtým. Bu anlayýþ, bütün gücetaparlarýn, materyalistlerin hak ve adâlet anlayýþýný yansýtýr. 'Haklý olduðum için güçlüyüm, gücümü haklýlýðýmdan alýyorum' anlayýþýna yer yoktur onlarýn dünyasýnda; 'güçlüyüm, öyleyse haklýyým' anlayýþý vardýr...

'Uluslararasý hukuk' gibi sözler de beylik laflardýr...

Çünkü, 'uluslararasý hukuk' kavramý, gerçekte zorba güçlerin, gücetaparlarýn insanlýða zorla içirttikleri bir zehir durumundadýr. Bu hukuk anlayýþýnýn oluþturulmasýnda Ýkinci Dünya Savaþý'nýn galiplerinin iradeleridir, temel ölçü... Düþünelim ki, -sözgelimi- insanlýðýn en azýndan dörtte birini teþkil eden Müslümanlarýn, bu hukukun þekillendirilmesinde hiç bir etkisi olmamýþtýr.

Ama, bu kadar da deðil... Daha fazlasý var...

Ýkinci Dünya Savaþý sonunda oluþturulan BM'de de karar mekanizmasý, o savaþýn galibi sayýlan 5 ülkenin kabul veya reddine göre þekillenir... Bu 5 ülke; Amerika, Ýngiltere, Fransa, Rusya ve Çin...

Hani, Tayyib Bey, BM de dahil, bütün uluslararasý mahfillerde sýk sýk, 'Dünya 5'ten büyüktür...' diyor ya... Ýþte o durum...

*

Rusya, -daha doðrusu- Putin, Ukrayna konusunda, adým adým, öyle bir noktaya geldi ki, sonunda, askerî güçlerini bu devletin hâkimiyet alanýna soktu; baþkent Kiev'in varoþlarýna kadar ilerledi; 35 yýl öncelerdeki nükleer reaktör patlamasýyla dünyaca bilinen ve Ukrayna'nýn elinde olan Çernobil Nükleer Santralý'ný da dün kendi kontrolüne geçirdi.

Bu, gerçekte, açýk ve tam bir iþgal ve istilâ hareketidir...

Ama, o, bunu iþgal ve istilâ olarak deðil, bir tabiî hak görüyor Putin... Çünkü, Putin'e göre, 'Ukrayna diye bir devlet zaten tarihte hiç olmamýþtý ve Ukrayna halký da Rus halkýndan ayrý bir halk deðildi...'

Putin'in bu iddiasý, tamamen yanlýþ da deðildir. Ve Sovyetler Birliði'nin daðýlmasýyla meydana çýkan 16 devletten birisi olarak ortaya çýksa bile, Ukrayna, kendisini ayakta tutacak bir güce sahib deðildi ve halkýn bir kýsmý Rusya'dan ayrýlmamak gerektiði konusunda, Rusya'nýn da her türlü teþvik ve desteðiyle ve tam da Putin'in plânlattýðý þekilde, 'baðýmsýzlýk' ilânlarýnda bulundu ve hemen ardýndan da Rusya'ya iltihak ettiklerini açýkladýlar. Kýrým'ýn elden çýkýþýnda da görüldüðü üzere... Kýrým'ýn kaybý karþýsýnda, yýllarca yutkunarak baktýðýný söyleyen Putin'in baþka yutkunmalarý da vardý ve onlarýn da geçmesi geçmesi gerekiyordu... Nitekim, evvelki akþam yaptýðý konuþmada Putin, 'Tarihte Ukrayna diye bir devlet hiç olmamýþtý, o, Lenin zamanýndaki bir yanlýþla baþlamýþ, 30 yýl öncelerde Sovyetler'in daðýlýþý sýrasýnda da devlet olarak çýkmýþtý karþýmýza... Ukrayna, bizden ayrý bir ulus deðil...' diyordu. Doðrudur ki, Ukrayna halký da asýrlardýr, diðer Rus halklarýyla ayný dili konuþmaktadýr ve aralarýnda sadece þive ve lehçe farklýlýklarý vardýr. Ayný þekilde, Ukrayna halký da Rusya halkýnýn büyük ekseriyeti gibi Ortodoks Hristiyan'dýr. Ama, Belarus (Beyaz Rusya) da ayný durumdadýr. Belarus'a da þimdiden verilen bir gözdaðý verilmesi söz konusudur...

Onlar da yetmez... Putin, Sovyetler Birliði ve daha da öncesindeki Çarlýk Rusyasý sýnýrlarýna, tabiî sýnýrlar dediði noktalara ulaþmak istiyor.

*

Bu durumda Birleþmiþ Milletler'in hiçbir þey yapamayacaðýný en iyi bilenlerden birisi de Putin...

Çünkü, o biliyor ki, BM. Genel Kurulu bir karar alsa bile, BM Genel Kurulu'nun yaptýrým gücü olmayýp, bir tavsiye ve biraz da psikolojik baský mahiyetindedir. BM Güvenlik Konseyi'nin yaptýrým alanýna girip girmeyeceðine, bu 5 ülke karar verir ve onlardan bir teki bile karþý çýksa, 'veto' etse; o karar uygulanamaz; dünyanýn diðer bütün devletleri uygulanmasýný istese bile..

Yani, Gerek BM Genel Kurulu ve gerekse Güvenlik Konseyi, Ukrayna konusunda Rusya'nýn istemediði bir karar alýrsa, Rusya tarafýndan 'veto' edilecek ve uygulanamayacaktýr.

Bu durum, BM Teþkilatý'nýn, fiilen, çökmenin eþiðine geldiðini gösterir... Týpký, Birinci Dünya Savaþý'ndan sonra kurulan (bizde, o dönemdeki ismiyle Cemiyet-i Akvâm)'ýn, Milletler Cemiyeti'nin çökmesi gibi...

*

Putin, evvelki akþam yaptýðý uzuuun konuþmayla, aslýnda temkinli ve bütün uluslararasý hukuk kurallarýný ve diplomasi teâmüllerini kendi gücüne göre yorumlamakta rakip tanýmamak eðiliminde olduðunu göstermiþ ve sadece Sovyet Rusya Komunist Ýmparatorluðu dönemine deðil, ondan daha da gerilerdeki Rusya Çarlýðý döneminin güçlü zamanlarýna romantik bir bakýþ açýsýyla ve hasretle baktýðýný göstermiþtir.. O kadar ki, Putin, 'Rusya'nýn sýnýrlarý neresidir?' sorusuna, 'Rusya'nýn sýnýrlarý yoktur...' diyecek kadar kendi gücüne tapýnmaktadýr.

*

Amerikan emperyalizmi, bu neticeyi kabullenmiþ gözüküyor... Çünkü biliyor ki, 'tencere dipleri' gibi, ikisinin saldýrganlýðý da birbirinden daha karadýr... Ama, USA, Rusya'nýn gerisine düþmeyi kabullenecek midir?

Biden, 'Ukrayna'ya Amerikan askeri göndermeyeceði..' derken, NATO'ya vazifeler verebileceðini hissettiriyor, ama, diðer ülkeler de asker vermek istemezse; -ki, en baþta Erdoðan Türkiyesi, böyle bir vazifelendirmeye, sýcak bakmayacaktýr, bakmamak zorundadýr-; o zaman, bu durum, NATO'nun sonunu getirebilecektir. Bu da, Putin'in öteden beri rüyasýný gördüðü bir netice olacaktýr.

Ve, Putin, Napolyon'un 200 yýl önce, 1810'larda taa Moskova önlerine geliþinin rövanþýný almak ister gibi bir konumdadýr. Avrupa ise, geçen iki dünya savaþýnda olduðu gibi, tekrar ezileceðinin korkusuyla diken üstündedir. Fransýz baþkaný Macron'un Putin'e 'Paranoyak' demesi sebepsiz deðil...