Ülkelerin gücü bazý kriterlere göre belirlenir ama bu kriterler genellikle yeterli deðildir. Ülkenin nüfusu, ekonomik kapasitesi, silahlý kuvvetlerinin diðerlerinden etkili olmasý onun güçlü olduðuna inandýrýr. Bunlarýn dýþýnda halkýn deðerlerinin ayný olmasýnýn bir iç çatýþmayý engelleyeceði düþünülür ve bu yüzden, özellikle küçük ülkelerde soy ve inanç beraberliði önemli bir etken sayýlýr. Bu kriterler gerçek olsaydý güçlü bir ABD’nin varlýðýndan söz edilemezdi. Orada kimin hangi soydan geldiði bilinmez, sadece inanç farklýlýklarý bilinir ama bu yakýnlýk ya da düþmanlýk nedeni sayýlmaz. Bir baþka bölgede güçlü olmanýn bütün vasýflarýna sahip birçok güçsüz ülke vardýr. Mesela Ortadoðu’da ülkelerin zenginliði, þimdiye kadar petrolün yerini tutacak bir madde olmadýðý için bu büyük bir gelir kaynaðýdýr. Ayrýca ülkelerdeki halklar genellikle Arap ve Müslümandýr. Bunlarýn dünyada kýyaslanmayacak kadar güçlü bir devlet ya da ittifak yaratmalarý beklenirken herkesin operasyon yaptýðý ülkeler halindedirler.
Ýnsanlar genellikle duygu ve inançlarýna göre hareket ederler. Düþünmek bir olayýn bilinenlerle ya da duygularla açýklanmasý anlamýna gelir. Dini inançlar da günlük olaylarýn izahýnda yardýmcý olabilir. Asýl etkileyici olan devletin kuruluþu ve bunun için kazanýlmýþ zaferlerdir. Bu konuda öðretilenlerin sorgulanmasý bile kabul edilmez. Oysa hüküm, deðiþtirilemeyecek bazý verilerin sýnýrlarý içinde aklý kullanarak elde edilir ama genelde daha önceden yapýlmýþ analizler ve yorumlar kutsal sayýlýr ve bunlara itaat istenir. Tek serbestlik maddi alemdedir ve bu alanda deðiþiklikler yapýlabilir.
Mesela Osmanlý devleti geniþ topraklarý ve buradaki zenginliklere ve halklar arasýnda ciddi bir uyumsuzluk olmamasýna raðmen savaþlarda yenildi ve imparatorluk daðýldý. Onu zayýf kýlan neydi? Bunu düþünme yetersizliðine baðlayabiliriz. En büyük güç asker olarak düþünülmüþ olsa bile onun silahlarýný geliþtirecek düþünce ve üretecek sanayi yeterli dereceye getirilememiþtir. Dini inancýn yenilmelerini engelleyeceði, düþünüldü. Oysa her insanýn yaratanýn verdiði aklý vardýr ve yönetenler bunu iyi kullanamamýþlardýr..
Bunlarý yazmamýn nedeni hala düþünmeye önem verilmemesi ve etkisine inanýlan bazý düþüncelerin tekrarlanmasý ve bunun dýþardan alýnmýþ olmasýdýr. Dünyayý yöneten güçler zannettiðimiz gibi her amaca güç kullanarak eriþmezler. Hatta çoðu zaman hedefteki devletin önemsediði düþünceleri bir örtü gibi kullanarak kendi amaçlarýnýn gerçekleþmesini saðlarlar. Mesela bugünlerde soy ve inanç farklýlýklarýný kullanýyor ve kendilerinin kullanacaðý askeri gücü bölgenin kendi askerleriyle gerçekleþtiriyorlar. Biraz evvel bölgede dini ve soy birlikteliðinin olduðunu söyledik. Bu þu soruyu akla getirmektedir: Öyleyse buradaki devletler neden savaþýyorlar. Ya mezhep farklýlýklarý ya da farklý yorumlar kullanýlýyor ve her insan inancýna hizmet etmek isterken yanýndakini düþman sayýyor. Bölgedeki çatýþmadan çýkar umanlar hedeflerine ulaþmak için hedefindeki halkýn inançlarýný farklýlaþtýrarak kullanýyor ve dost olmalarýný engelliyor. Bunun arka planýna da kendisinden yana olanlarý destekleyecek maddi imkanlar yerleþtiriyorlar.
Siyasi hayatýmýzda olaylar tartýþýlabilir olmalýdýr. Çünkü ülkeler akýlla yönetilir. Ayrýca tartýþýlmadan kabul edilmesi istenen düþünceler, haklý olarak, þüpheyle karþýlanýr.