“Gül alýp gül satan”lar… Komþusu açken tok yatmayanlar… Müþterisini siftah yapmayan karþý dükkâna gönderenler… Altýnda gölgelendiði aðaçtan helallik isteyenler… Hayvanat susuz kalmasýn diye yere göðe suluk koyanlar…
Nerede bu insanlar? Nereye gittiler?
Doðu’dan Batý’dan okunmadýk kitap, izlenmedik film, dinlenmedik müzik, takip edilmedik söyleþi ve konferans býrakmayýp ‘her þeyi cesurca tartýþan’ bizler nasýl olduk da her þeyin sahtesine kaldýk?
Sahip olduðumuzu sandýðýmýz müktesebat bizi neden iyiye, güzele, doðruya götürmedi?
Neden bunca bilgi yýðýnýnýn altýnda ezildik, büzüldük?
Kendimizce güçlü ve yeterli gördüðümüz müktesebat bizi niçin dünyevileþme çukuruna düþmekten kurtaramadý? Hayata geliþ gayemizi neden unutturdu?
“Gül alýp gül satan” gerçek insanlarýn bizleri terk etmesi, Hazreti Mevlânâ’nýn “Bir ayaðýmýz þeriatta sabit diðer ayaðýmýz pergel gibi 72 milleti dolaþýr” sözündeki þeriatta sabit olmasý gereken ayaðýmýzýn þeriattan kaymasýnýn cezasý mý?
Peygamber Efendimiz’in (Sallallahu aleyhi ve sellem), kalplerindeki dünya sevgisi sebebiyle kâfir karþýsýnda “Seldeki çöp kadar hükümleri olmayacak” diye tarif ettiði Müslümanlar sýnýfýna nasýl dahil olduk?
Hani nerede Doðu’dan Batý’dan okuduðumuz kitaplar, izlediðimiz filmler, dinlediðimiz müzikler, takip ettiðimiz söyleþiler konferanslar, ‘her þeyi cesurca tartýþan’ özgüvenimiz, evet neredeler, neden bizi dünyevileþme çukurundan kurtaramýyorlar?
Sahip olduðumuz müktesebat neden bizi, Mahmut Ustaosmanoðlu Hazretleri’nin ifadesiyle “þuur sahibi” yapamadý?
Çünkü yaptýðýmýz her þeyi nispetsiz, mihraksýz yaptýk? Böyle olunca da, Üstad Necip Fazýl Kýsakürek’in “Ýslâm tasavvufu karþýsýnda Batý düþüncesini hesaba çekmek” yerine Batý düþüncesinin tasarrufu altýnda girip Ýslâm’ý hesaba çekmeye baþladýk.
‘Her þeyi cesurca tartýþmak’ zokasýný yutup, Mütefekkir Salih Mirzabeyoðlu’nun “Allah ve Resûlü’nün kitaplarýnýn, ona tâbi büyüklerin yol ve izlerini, tersinden Ýslâm’ý gerçekleyenlerin aslý Ýslâm’da hakikatlerini, doðruluðunda toplayýcý bir hakikat mihraký” olarak tanýmladýðý “Bütün Fikir”den uzaklaþtýk.
“Bütün Fikir”den uzaklaþýnca da þahsiyetimizi kaybedip sümsük bir tavýrla Batý’nýn Ýslâm hakkýnda söylediði her þeye hak verir olduk. Batý’nýn Ýslâm hakkýndaki safsatalarýna karþý güya cevap vermek adýna köklerimizi inkâr etmeye de “Ýslâmcýlýk” dedik!
Allah’ý ve Peygamber Efendimiz’i tartýþmayý da modernlik olarak gördük; her þeyi ‘cesurca’ tartýþan modernler!.. Yahu kimsenin kafasýna silâh dayayýp “Ýnanacaksýn” denilmiyor. “Müslümaným” diyorsan Allah’ý ve Resûlü’nü tartýþamasýn, þeksiz ve þüphesiz iman edeceksin. Ýslâm’ýn þartý, Müslüman olmanýn mükellefiyeti bu. Ýnanmak, iman etmek budur.
Hem “Ben Müslümaným” deyip, “Allah bu âyeti böyle yazmaz, bunu Peygamber yazmýþtýr”, “Þu âyet günümüz þartlarýna uymuyor Kur’an’dan çýkartýrsýn” deyip Ýslâm’ýn temellerine dinamit koyamazsýn!
Mütefekkir Mirzabeyoðlu’nun iþaretlediði üzere, “Bilmek deðil bilmeyi bilici” olmak gerekiyor. Yani, “Gül alýp gül satan” gerçek insanlar gibi hayata geliþ gayemizi unutmadan, yalnýz O’nun rýzasýna uygun bir hayat yaþama gayesiyle yaþayýp ilim, irfan ve hikmet sahibi olmalýyýz. Aksi, dünyevileþme çukurunda sahtelikler içinde insanlýk taklidi yaparak bir hayat sürmektir; þimdi içinde bulunduðumuz hâl!
Entelektüel obezitelikten kurtulamamýþ olanlar yazdýklarýma dudak bükebilir. Onlara ben deðil Andrey Tarkovski gerçeði söylesin: “Bilgi, hayattaki asýl amacýmýza karþý dikkatimizi daðýtýr”.
Mâlum obezitelikten kurtulup her þeyin baþýnýn Allah’a ve Resûlü’ne karþý edepli olmak bilgisine, þuuruna sahip olursak Allah bizlere “Gül alýp gül satan”larý da gerçek gülleri de nasip eder. Geçmiþte olan þimdi neden olmasýn?