‘Gül de yargılanacak... Kaçamaz!’

Bugünler geçtiğinde, yani hayat normale döndüğünde (tele kulak çetesi işbaşı yaptığında hayatın normale döndüğünü anlayacağız) “Selam Tevhid Örgütü” dosyası tekrar açılacakmış. 

Polis yakınları böyle söylüyor...

Tutuklanmaktan “son anda” kurtulan polis şefi de (örgütü kıskıvrak yakalamakla övünen şahıs), “Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en tehlikeli örgütü” tespitini yapıyor...

Demek ki PKK’dan, DHKP-C’den daha tehlikeli...

Bu “çok tehlikeli” örgütün amacı “devletin kılcallarına” sızıp, İran lehine casusluk faaliyeti yapmak...

Nitekim, sızmış vaziyette...

Başbakan Erdoğan, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, MİT Müsteşarı Hakan Fidan örgütün üyeleri arasında...

Çok sinsi bir örgüt bu...

Devletin kılcallarına sızmakla kalmıyor, bir yolunu bulup devletin tepesine de çörekleniyor.

Sinsiliğini şuradan anlayın:

Eski genel yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök’le eski manken Deniz Akkaya’yı da devşirebiliyor.

Şaka yapmıyorum...

Gerçi şakacı savcı “Bunlar dinlemeye takılmışlardır... Dinlemeye hedef olmakla, dinlemeye takılmak farklı şeylerdir. Bunun aynı şey olduğunu söyleyenlere hodri meydan diyorum, buyursunlar tartışalım!”diyerek yüksek perdeden rest çekiyor ama “dinlemeye takılmış” (!) Erdoğan’ın Dolmabahçe’deki toplantıda gazetecilere yaptığı açıklamaya hiç değinmiyor.

Başbakan, o gün, polisin elindeki bir “örgüt şeması”ndan bahsetmişti.

Bu şemaya göre “Dönemin Başbakanı” Erdoğan örgütün elebaşı oluyor... Çocukları da örgütün üyeleri...

Hangi örgüt olduğunu ben bilmiyorum...

Binlerce kişiyi “dinlemeye takıp” kaydını tutan şakacı savcı biliyordur.

Erdoğan’ın “elebaşı” olduğu örgüt Selam-Tevhid mi?

Değilse, ne?

Kaşla göz arasında daha sinsisi, daha tehlikelisi mi kuruldu?

Kaç gündür, sosyal medya üzerinden, ilgili savcının yazışmalarını ve paylaşımlarını okuyorum... O da bugünlerin geçeceğine, hayatın normale döneceğine inanıyor.

İnanmasında beis yok...

Elbette bugünler geçecek ve hayat normale dönecektir.

Fakat, bir taraftan da tehdit ediyor... Neredeyse bütün yazışmalarda ve paylaşımlarda aynı “intikamcı” dil...

Bugünler geçtiğinde, bütün Acem uşaklarından, bütün Pers sevdalılarından, bütün İran ajanlarından hesap soracaklar... Kuyruğundan kıskıvrak yakaladıkları örgüt (Erdoğan’ın müdahalesiyle) kaçmayı başardı ama bu defa kaçamayacak.

İlginçtir, aynı “intikamcı dili” paralel örgüt şüphelilerini cansiperane savunan gazetelerde ve televizyonlarda da görüyoruz.

Dün bir televizyon kanalında, o televizyonun yöneticisiyle yapılan söyleşiyi izledim...

Pek kızgındı arkadaşımız...

Önce, yasa dışı dinleme şüphelisi “kahraman polislere” övgüler düzdü, sonra Başbakan Erdoğan’ı “diktatörlükle, anayasayı çiğnemekle, hukuk dışına çıkmakla” suçladı... Eklemeyi de ihmal etmedi tabii:“Hesap verecek... Bundan asla kurtulamayacak...” 

Erdoğan’ı destekleyen basın da (“havuz medyası”, “yandaş basın” gibi birtakım çirkin ithamlarla birlikte) payını aldı savurduğu tehditlerden. (Biz de şimdi kalkıp “himmet medyası”“Pensilvanya basını” desek doğru olur mu?)

Bitti mi?

Bitmedi...

Erdoğan’ı ve “yandaşlarını” hallettikten sonra, sıra Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e geldi.

Gül de suçluymuş.

Öyle böyle değil... Basbayağı suçluymuş. Baş suçluymuş hem de...

Bütün hukuksuzluklara göz yummuş.

Hükümetten gelen bütün yasaları onaylamış.

Noter bile böyle yapmazmış...

Dolayısıyla, Gül de sorumluymuş. Kaçamazmış...

Söyleşi sona erdiğinde ne diyeceğimi bilemedim. Ne denebilir ki? Yasaların parlamentodan değil, hükümetten geldiğini sanan bu arkadaşa söylenecek tek şey şu: Ayyuka çıkmış kirliliklerle aranıza mesafe koyacağınıza, mahut “kirlilikleri” savunuyorsunuz ve hiçbir şey olmamış gibi hâlâ “tehdit diliyle” konuşuyorsunuz. Allah kimseyi sizin elinize düşürmesin. “Balyoz” ve“casusluk” iddianameleriniz, ne kadar acımasız olduğunuzun örnekleriyle dolu.

Siz Cumhurbaşkanı da asarsınız!

Bunu da yaparsınız!