11. Cumhurbaþkaný Abdullah Gül’ün etrafýnda onunla birlikte hareket eden malum bir medya ve siyasî ekip var.
Gül ve ekibinin ortak düþünce dünyasýnýn motor gücü þu saplantýdýr: Erdoðan ile buraya kadar. Erdoðan tek adam oldu. Türkiye yanlýþ yönetiliyor. Herkesi kendimize düþman ettik. AB ve ABD ile kavgalý olunur mu? AK Parti kuruluþ ilkelerine geri dönmelidir...
Gül, iki ay önce 3 Kasým 2017 günü Bahçeþehir Üniversitesi’nde Kýlýçdaroðlu’nun eleþtirilerini bile aþan þu konuþmayý yaptý:
"Hepimiz evimizin içini düzene koymamýz gerekir. Bunu koymadýðýmýz süre içerisinde, gün gelir ya insanlar ayaklanýr veya dýþ müdahale kaçýnýlmaz hale gelir.
"Diplomasi dediðimiz þey iç politikadan farklýdýr. Dýþ politikada hamaset, retorik; dýþ politikada hesapsýz konuþmalar olmaz.
"Dýþ siyasette her þeyi komplo teorilerine baðlamamak gerekir. Her þeyi komplo teorilerine baðlamaya kalkarsak o zaman da 'O ülkeleri yönetenlerin hiç mi aklý yokmuþ?' sorusunu sormamýz gerekir."
Bu kadarý, eleþtiri deðil, doðrudan Erdoðan’a yönelik aðýr suçlamalardýr. Üslup, Gül’ün daha önceki üslubuna hiç benzememektedir.
Hele hele “gerekeni yapmazsak, ya ayaklanma olur, ya da ya da dýþ müdahale kaçýnýlmaz olur” ne demek?
Sayýn Gül bu tehdidi kimin adýna yapmaktadýr?
Ýki ay önce Gül’ün, demokrasi dýþý müdahalelere meþruiyet kýlýfý getiren cuntacýlarý hatýrlatan bu tehdidini, maalesef ya görmezden geldik, geçiþtirdik, ya da Erdoðan ile Gül arasýndaki derin çatlaðý söyleyen biz olmayalým diye yutkunduk...
Gül’ün intifadayý baþlatan hamlesi, bence 3 Kasým’da Bahçeþehir Üniversitesi’ndeki konuþmasýdýr.
Gül ve ekibi bu noktaya nasýl geldi?
Ben þunu görüyorum; bu ekibin üç ortak özelliði var.
Bir; hepsi Erdoðan’a karþý öfkeli... Hepsi AK Parti iktidarýnýn ilk günlerinden itibaren Erdoðan’la birlikte çalýþtýlar. Erdoðan’ýn onlara altýn tepside sunduðu makamlarý da bir kadirþinaslýk olarak deðil, haklarý olarak görüyorlar. Hepsinin yollarý Erdoðan ile ayrýldý. Bu ayrýlmanýn bütün kabahatlisi olarak Erdoðan’ý biliyorlar. Ekiptekiler, Erdoðan’ý vefasýzlýkla suçluyor. Ancak –burada teker teker sýralamak istemiyorum- hemen hepsinin Erdoðan’a açýktan ya da örtülü vefasýzlýklarý var. Hem de ne vefasýzlýklar. Erdoðan’ý affedemiyorlar ve köprüleri atmanýn gerilimi ile yaþýyorlar.
Ýki; Gül ve ekibindekilerin hepsi, Türkiye’nin kendilerine ihtiyacý olduðuna, bu zor dönemde kendilerine görev düþtüðüne inanýyorlar. Kendilerini kenara itilmiþ, pasifize edilmiþ, iþe yaramaz hale gelmiþ görüyorlar. Öyle ki, kendilerinden istifade edilmemesinin, Türkiye’ye yapýlmýþ haksýzlýk olduðuna inanýyorlar. Büyük beklenti içerisindeler. Görev bekliyorlar ama Erdoðan oralý bile olmuyor. Onun için artýk harekete geçme zamanýnýn geldiðine karar veriyorlar.
Üç; Gül’ün Türkiye’nin yönetimine gelmesi halinde problemlerin çözüleceðine AK Parti tabanýný ikna etmeye çalýþýyorlar. “Mesele AK Parti meselesi deðil, Erdoðan’dan kurtulma meselesidir” diyorlar.
Kýsacasý, “Türkiye, atý deðil, süvariyi deðiþtirerek yoluna devam etmelidir” diyorlar.
Ben bu tespitimi 5 yýl önce Gezi kalkýþmasý sýrasýnda yapmýþ ve 19 Temmuz 2013’te, (hem de Zaman gazetesinde) “Erdoðan gitsin AK Parti kalsýn planý” baþlýðý ile þunlarý yazmýþtým:
“Erdoðan gitsin, AK Parti kalsýn” planý, siyasi hayata müdahale planýdýr. Bir iç-dýþ dayatmadýr. Birinci mesele, böyle bir planýn Erdoðan’ýn þahsýyla ilgili olmadýðýdýr. Mesele AK Parti meselesi de deðil, Türkiye meselesidir.
Ýkincisi, Türkiye’nin demokrat, güçlü, refah içinde kalkýnan küresel bir aktör olmasýný istemeyenlerin AK Parti’yi kapatma, bitirme niyeti devam ediyor. Þimdi Erdoðan hedef yapýlýp baþka bir yol deneniyor. Partinin üç kurucusu; Cumhurbaþkaný Gül, Baþbakan Erdoðan ve Baþbakan Yardýmcýsý Bülent Arýnç arasýna fitne sokma da dâhil, her yolu deneyecekler. Gezi olaylarý sýrasýnda buna teþebbüs ettiler.”
Ben bile þimdi bu satýrlarýmý okuyunca, Gül ve Arýnç’ýn duruþuna takýldým, kaldým.
Süvariyi deðiþtirmek isteyenlerin, kimin deðirmenine su taþýdýklarýný bilmemeleri mümkün deðil…