Gülen Grubu’nun nevi þahsýna münhasýr bir Ýran meselesi olduðu ortada. Ýran, özellikle Ýslam devriminden sonra, bölgemizde ve dünyamýzda da ‘özel’ baþlýklardan birisi olmuþtur. Mesela bölgemizde Ýsrail için durum böyledir. Suud ve Körfez ülkeleri için de. Dünyada ise Amerika açýsýndan ‘özel’ bir meseledir Ýran. Bunlarýn hepsi tamam da, bir ‘sivil’ grubun niçin Ýran diye ‘özel’ bir meselesi olur.
Ýslam devrimi sonrasýnda, Ýslam dünyasýndaki onlarca yýllýk ‘maðlubiyet tarihine’, Þii damarý bile umursanmaksýzýn, devrime ve özellikle Humeyni’ye muhabbet beslendi. Ýþin özünde, yaþanan bir Ýran muhabbetinden ziyade, Þah’ýn þahsýnda Amerika’nýn ve bölgesel düzenin aldýðý darbeyi alkýþlanmasýydý. Bütün devrimci söyleme raðmen, solcular Tudeh’in yaþadýklarýný görünce, Ýslamcýlarýn bir kýsmý da 1982 Hama katliamýna Ýran’ýn verdiði tepkiyi görünce ilk sorgulamalarý yapmaya baþlamýþlardý bile. Ama Amerika’nýn Saddam’la devrimi boðma giriþimi, Ýran’ýn sorgulanmasýnýn önüne hep bir perde çekti. Daha sonraki yýllarda, Amerika ve Ýsrail’in, Ýran’ý ‘özel bir gündem’ haline getirmeleri, eleþtirilerin hep bir dozda kalmasýný saðladý. Humeyni’nin vefatýndan sonra ise Türkiye’de, Ýran’a dair özel bir gündemi olan ve ciddiye alýnabilecek bir damar neredeyse kalmadý. Kemalist vesayet rejiminin irtica paranoyasýna malzeme olarak kullandýðý Ýran özel gündemini bir kenara býrakýrsak, bir tek Gülen Grubu’nun Ýran ‘aþký’ devam etti.
11 Eylül sonrasý El-Kaide düþmaný olmak nasýl bir kahramanlýk gerektirmiyor, hatta oldukça konforlu bir küresel meþruiyet saðlýyorsa; Gülen Grubu 1990’larda, özellikle 28 Þubat’ta benzer bir konforu, Ýran üzerinden vesayet rejiminin tasallutundan kurtulmak için de kullanýyordu. Herkese ulaþmayý nihai hedef bilen, ýrk, din, dil, coðrafya tahditlerini tanýmayan grubun, ‘aþmak istemediði’ tek engel Ýran oldu. Ýran’a bu denli kategorik mesafe koymanýn bir sermaye birikim süreci olduðunun farkýndaydýlar. Gün gelecek bu sermaye bir yabancý yatýrýmla tanýþacak ya da baþka bir yatýrýmda ciddi kaldýraç rolü üslenecekti. Kaldý ki ‘Ýran özel gündemi’, bir paket olarak, tabii bir þekilde Ýsrail ve Amerika’yla beraber tüketilmek zorundaydý. Öyle de oldu.
11 Eylül sonrasýnda Amerika’nýn önce Afganistan’ý ardýndan da Irak’ý iþgal etmesiyle birlikte Ýran’ýn bölgedeki algýsý derin bir kýrýlma yaþadý. Özellikle Irak’ta izlediði politikalarla, Amerikan müdahalesinin kolaylaþtýrýcý ve yardýmcý bir unsuru olarak görülmeye baþlandý. Asýl kýrýlma ise Arap isyanlarýyla yaþandý. Önce isyanlarý ‘Ýslami uyanýþ’ olarak kodlayan Ýran, kýsa süre içerisinde bütün bölgedeki deðiþim dalgasýný kýrmaya çalýþan eksenin içerisinde baþat aktör haline dönüþtü. Özellikle Suriye isyanýnda, 1982’deki tavrýný ete kemiðe büründüren Ýran, Ýslam devrimi adýna kurduðu algýyý tamamen ortadan kaldýrdý. Ýslamcý hareketlerin alenen düþman ilan ettikleri bir aktöre dönüþtü. Türkiye ile sýcak bir çatýþmaya dönüþmese de, Irak’tan baþlamak üzere, neredeyse bütün politikalarýnda Arap isyanlarý sonrasý karþý karþýya gelmeye baþladý. Amerika’nýn Ýsrail için, Suud ve Körfez’in Mýsýr için oynadýðý rolü Esed ve Maliki için üslendi. Bu durum, Irak’taki geliþmeler sonrasýnda, Ýran’ýn, Amerika’ya ‘ortak hareket edelim’ teklifiyle nihai noktaya ulaþmýþ oldu.
Hal bu iken, Gülen Grubu devletin bütün stratejik birimlerinin, hükümetin, istihbaratýnýn vs. Ýran tarafýndan ele geçirildiðini düþünüyor. Ýstihbarat müptelasý olmanýn hazin bir sonuyla karþý karþýyayýz. Selam-Tevhid grubu dosyasýna dair ortalýkta dolaþan malzemelere bakýnca, acýnacak durum daha iyi anlaþýlýyor. 2014 Türkiye’sinde, özellikle de Ýslami camiada, en zor bulunacak þey Ýran taraftarlarýyken, Gülen Grubu binlercesini bulmuþ ve devletin kýlcal damarlarýna yerleþtirmiþ görünüyor. Bulduklarýnýn ciddi bir kýsmýnýn bilinen ana özelliði de dört yýldýr Baasçýlýk ve Erdoðan düþmanlýðý yapmasý.
Bekçi perspektifinden kurtulabilirlerse, lideri ve ana karargahý Amerika’da mukim olan gruba, önemli bir haberim var. 11 Eylül sonrasý Amerikan ‘Ýslam tehdidi dünyasý’ ciddi bir kýrýlma yaþadý. Ana damar Sünni Ýslam’ýn cüssesi yanýnda, Ýran’ýn ne zannettikleri kadar mesabesi olduðunu ne de tarihsel olarak düþmanlarý olduðunu fark ettiler. On küsur yýldýr, ‘yeni tehdide’ göre politikalarýný güncelliyorlar. Bugünlerde, ‘Ýran özel gündemi’, bir Amerikan meselesi olmaktan çok Ýsrail ve Körfez sorunu. Elbette bütün bunlarýn, Ýsrail’in ‘Fidan’ý Ýran’a çalýþmakla’ suçlamasýyla, Gazze saldýrýsý ve 24 Kasým’ýn nükleer görüþmeler için son tarih olmasýyla da bir alakasý yok!