Bazen ben de aþeriyorum, içinde “Ahmet, Nazlý ve diðerleri” geçen yazýlar yazýp, kendime “vicdan sahibi yazar” dedirtmeye...
Böyle bir denemede bulunmuþtum.
Ýçim kaldýrmadý.
Daha doðrusu, vicdanýmýn örselendiðini hissettim ve hemen kalemi býraktým.
Hayýr, “Suçludurlar, kalan ömürlerini cezaevinde geçirmelidirler” demek istemiyorum. Asýl vicdansýzlýk bu olur...
Kaldý ki, insanlarý “peþinen” suçlu ilan edemeyiz.
Nihayetinde yargýlama devam ediyor.
Savcý iddialarýný sýraladý, “savunma makamý” serdedilen iddialara karþý savunmasýný yaptý. Kararý hâkim verecek...
Temennimi söyleyeyim:
Ýsmini zikrettiðim (Ahmet ve Nazlý diye kodladýðým) gazeteciler dâhil, birçoðu için “tahliye” ya da “beraat” kararý çýkacak... Çýkmalý... Ceza alsalar bile, bu “FETÖ’cülükten” olmayacak.
Bize düþen, hukuka uygun ve adalet duygumuzu zedelemeyecek kararlarýn çýkmasýný dilemek.
FETÖ’nün medya yapýlanmasý davasýnda yargýlanan gazetecilerden biri (ismini Nazlý diye kodladýðým þahýs), iki yýl kadar önce bir duruþmada, “Seküler bir hayat tarzýna sahip olduðunu, dini görünümlü bir yapýlanmayla iliþkisinin olamayacaðýný, ayrýca Fetullah Gülen’den de nefret ettiðini” söylemiþti.
Bir gazeteci arkadaþýmýzýn, 75 yaþýndaki bu sanýða kefil olduðunu bildiren yazýsýný okuyunca aklýma geldi:
FETÖ’nün medya yapýlanmasý soruþturmasýnda ismi geçen gazetecilerden birçoðu 70 yaþýn üzerinde. Bazýlarý da “sair hastalýklarla” boðuþuyor.
Kendi adýma, tutuksuz yargýlanmalarýnýn, vaki maðduriyetleri önleyeceðini düþünüyorum.
Bir Kuddusi Okkýr vakasý daha yaþamayalým... Fetullah Gülen’den nefret etmeye yine devam etsinler... Mahkeme bunu “hafifletici neden” yine saymasýn... Ama ortada hastalýk gibi önemli/hayati bir mazeret varsa, bu durum deðerlendirilsin/deðerlendirilmelidir.
Buraya kadar, “sanýklarýn lehinde” bir tutum almýþ ve evrensel bir hukuk kuralýný hatýrlatmýþ oldum.
Fakat bir dakika...
Fetullah Gülen’den nefret ettiðini söyleyen bu “sanýk” (hem nefret ediyormuþ, hem de “FETÖ’nün ne baþ belasý bir örgüt olduðunu 16 Temmuz sabahý anlamýþ”), 15 Temmuz’dan birkaç gün öncesine kadar, darbeyi “seçenek” olarak gören “siyasal inanmýþlýðýn” bir neferi gibi çalýþýyordu ve üstü örtük ifadelerle Türkiye’yi kaosa götürecek olaylarý “kurtuluþ” (bu iktidardan ve Erdoðan’dan kurtuluþ) olarak görüyordu.
Eminim ki, darbe olacaðý bilgisine sahipti.
Bunu da, çeþitli “jestlerle” açýk ediyordu ve “gelecek”ten söz ederken müthiþ bir özgüvenle konuþuyordu. (“Yine yeþillendi fýndýk dallarý” vs...)
Bu örgütün (yani FETÖ’nün) darbeci kimliði, 15 Temmuz’dan önce ortaya çýkmýþtý oysa...
17/25 Aralýk giriþimine “yolsuzluk” kýlýfý giydirildiði için, hadi diyelim ki örgütün niteliði konusunda yeterli kanaat oluþmadý ya da örgütle ilgili iddialar bazýlarý açýsýndan “inandýrýcý” bulunmadý.
MÝT TIR’larýna yapýlan saldýrý, durumu net olarak açýklýyordu...
Hem bir “darbeci yapýlanma”yla, hem de Türkiye aleyhinde kanaat oluþturan (Türkiye’nin operasyonel gücünü zayýflatan ve Münbiç’in YPG tarafýndan iþgalini kolaylaþtýran) uluslararasý bir casusluk örgütüyle karþý karþýyaydýk.
Bizim süreç içinde anlatamadýklarýmýzý, 15 Temmuz giriþimi anlattý.
Bugün Fetullah Gülen’den nefret ettiðini söyleyen sanýklarýn, hiç deðilse MÝT TIR’larý baskýný döneminde oluþturduklarý kafa karýþýklýðý için özür dilemeleri ya da en azýndan “nedamet duyduklarýný” söylemeleri beklenir.
Bunu mahkemede dile getirmeleri gerekmez.
Çünkü “piþmanlýk beyaný”nýn hafifletici unsur olarak deðer ifade edip etmediðini bilmiyoruz.
Nadim olduklarýný kendi vicdanlarýnda dile getirsinler, biz onu duyarýz!