Gülen’in ABD’deki gücü ne kadar tehlikeli?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Nükleer Güvenlik Zirvesi için Washington’a giderken, F. Gülen’i işaret etti ve şöyle dedi:  “Kara paranın babaları Pensilvanya’da duruyor. Bildiğiniz gibi Paralel Devlet Yapılanması, Amerika’nın ‘charter school’larını en güzel şekilde, çok sinsice, akıllıca söğüşlediler ve söğüşlemeye de devam ediyorlar. Bu kişi ülkemizde aynı şekilde bu kara para aklamayı yaptığı gibi bu kara para aklama noktasında bu kişinin koordine ettiği kişiler ülkemizde ya şu anda tutuklu hapiste, bir kısmı da firarda. Bunları da duyurduğumuz halde hala ne yazık dostumuz Amerika’daki yetkililer buna karşı en ufak bir duyarlılık göstermediler.”

Türkiye-ABD ilişkilerinde Gülen problemi var. PKK’nın Suriye’deki kolu PYD/YPG nasıl Washington tarafından terör örgütü olarak kabul edilmiyorsa, Gülen yapılanması da ABD tarafından gözümüzün içine baka baka himaye görüyor. Bu ABD ne müttefik ama...

Gülen’in ABD’de nasıl bir gücü var? Hemen bütün eyaletlere yayılmış ‘charter school’lar vasıtasıyla geniş bir iletişim ağı kurulmuş. (Devlete ait bu okulların yönetimi şirketlere veriliyor, öğrenci, öğretmen ücretlerini ve okul kiralarını eyalet ödüyor.) Eyaletteki milletvekilleri ve senatörler, belediye başkanları, medya, sivil toplum ile kuvvetli bağlar tesis edilmiş. Seçimlerde, hem Demokrat hem de Cumhuriyetçi adaylara bağış yapılıyor, destek veriliyor. 17/25 Aralık darbe teşebbüsünden sonra, Paralel Devlet Yapılanması, sadece ABD’de değil, bilhassa Avrupa ülkelerinde, Türk okullarının olduğu bütün ülkelerde hükümetimiz ve Cumhurbaşkanı Erdoğan aleyhinde lobicilik faaliyetleri yürütüyor. Ocak 2014’te bir FETÖ kumpası ile MİT TIR’larının durdurulmasının ardından nasıl “Türkiye DAEŞ terör örgütüne yardım eden bir ülke” iddiasıyla aleyhimize çalıştılarsa, bu defa da “Türkiye, otoriterleşmeye gidiyor” algısı için onursuz muhbirler lobilerine dönüştüler. Milletin himmetleriyle kurulan Türk okullarının, Türkiye aleyhine lobi merkezlerine dönüşmesi tam bir ihanettir.

Geçmişte Vatikan, Cem Sultan’ı rehin aldı. Avrupa, Jön Türkleri rehin aldı, aleyhimize kullandılar. Şimdi de Gülen cemaati rehin alınmış durumda. Fethullah Gülen’in Türkiye’yi yönetme hırsı, Erdoğan’a olan kin ve nefreti, ona intikamdan başka bir şey yaptırmıyor.

Gülen’in ABD’deki gücü hafife alınmamalıdır. Hatırlayınız geçtiğimiz yılın Şubat ve Mart aylarında ABD Kongresi’nden Türkiye’yle ilgili Dışişleri Bakanı Kerry’ye gönderilen mektuplardaki imzaları Gülen’in bağlıları topladılar. Bu mektuplara, 435 üyeli Temsilciler Meclisi’nden 88 milletvekili, 100 sandalyeli ABD Senatosu’nun 74 üyesi imza attı. Türkiye’de insan haklarının ve basın özgürlüğünün çiğnendiği ve bu konuda Türkiye’ye baskı yapılması çağrısında örnek olarak, Türkiye’de 14 Aralık’ta gerçekleşen operasyonlar gösteriliyordu. Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı’nın gözaltına alınması ve Samanyolu Medya Grubu Başkanı Hidayet Karaca’nın tutuklandığı hatırlatılıyordu. Türkiye’de bilhassa darbe dönemlerinde yüzlerce, binlerce gazeteci, aydın tutuklandı, bizzat darbenin kendisi insan haklarını ve özgürlükleri yok etti ama ABD Kongresi’nden böyle bir çağrı gelmedi.

Üstelik bu imzacı Kongre üyelerinin arasında İsrail Müttefikleri Grubu Başkanı, Mavi Marmara saldırısında İsrail’i savunan isimler, Filistin’deki katliamları destekleyen lobi temsilcileri ve Ermeni soykırımı yalanını senatoda kabul ettirmek isteyen senatörler var. Zaten ABD’nin en güçlü lobisi olan Yahudi lobisinin desteği olmadan F. Gülen bu güç gösterisini yapamaz. Burada soru şudur: ABD’deki Yahudi ve Ermeni lobisi Gülen’e bu desteği ne karşılığında veriyor? Gülen’den bekledikleri nedir?

ABD’nin eski başkanı George W. Bush döneminde Pentagon’da danışmanlık yapan Michael Rubin geçen hafta, Türkiye’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın askeri darbe ile indirilmesine ABD’nin itiraz etmeyeceğini yazdı. Lale Kemal de aylar önce Zaman’da, Fuat Avni’nin bir CIA projesi olarak Erdoğan’ı devirme amacıyla kullanıldığını yazmıştı.

Gülen’e destek, neyin karşılığı...