28 Þubat’ta alenen seçilmiþ hükümet MGK marifetiyle devrildi. Darbenin sadece askerler tarafýndan yapýldýðýný söylemek gerçeðin tahrifi olur. Darbenin siyasi öncüsü, o tarihte Çankaya’da Cumhurbaþkaný sýfatýyla bulunan Süleyman Demirel’di. Koyu ve kaskatý vesayet rejiminin sözcüsü Demirel’in 28 Þubat’taki öncü rolünü es geçerek yapýlan her deðerlendirme yanlýþtýr.
Demirel iktidarýn bir ayaðýný oluþturan kendi partisi DYP’nin içini oyarak hem kendisine raðmen hareket eden Çiller’in defterini dürmüþ, hem de mecliste yeni bir hükümetin þekillenmesini saðlamýþtý. Demokrasi kahramaný (!) diye meydanlarda dolaþan Cindoruk ise Demirel marifetiyle gerçekleþtirilen bu darbe operasyonunun siyasi ayaðýný oluþturmuþtur.
Askerlerin sadece silahlarýndan yararlanýldý. Ve “topyekun irtica ile mücadele” adý altýnda toplum ile harp edildi. Korkunç bir mezalim dönemiydi. Darbeciler adýna çýkýp konuþan apoletlilerden biri 28 Þubat’ýn bin yýl sürecini ilan ederek adeta topluma meydan okuyordu. 28 Þubat bin yýl sürmedi. 28 Þubat’ýn siyasi operatörlerinden de apoletli aracýlarýndan da bu halk siyaseten hesap sordu. AK Parti bin yýl süreci ilan edilen 28 Þubat’ý halkýn siyasi gücüyle tarihe uðurladý. Hamdolsun.
Artýk o darbe dönemlerinin mezalimleri yok. Ve hamdolsun, darbeler dönemi sona erdi. Askeri-bürokratik vesayet rejimi miadýný doldurdu.
F. Gülen darbeleri destekledi
Pensilvanya terör örgütünün baþý olan F. Gülen sadece 28 Þubat darbesini deðil 12 Eylül darbesini de savunan biridir. Yanlýþ duymadýnýz, evet, 12 Eylül askeri faþist rejimini F. Gülen büyük bir ibadet aþkýyla savunmaktan geri durmamýþtýr. 12 Eylül’ün hemen akabinde Sýzýntý dergisinin Ekim sayýsýnda “Son Karakol” baþlýklý makalesinde aynen þöyle diyor:
“Ümidimizin tükendiði yerde, Hýzýr gibi imdadýmýza yetiþen Mehmetçiðe bir kez daha selama duruyoruz.”
Darbecileri “Hýzýr” gibi diyerek selamlayan F. Gülen 28 Þubat darbesinde çok daha karanlýk ve kirli bir iþbirliði hattý geliþtirmiþtir. Ortaya koyduðu anlayýþ manidardýr.
MGK kararlarýna alenen arka çýktýðý yetmiyormuþ gibi çýkarýldýðý televizyon programlarýnda askerlerin dönemin Baþbakaný merhum Erbakan’dan daha demokrat olduðunu söylemiþ, dahasý ve en fenasý “beceremediniz, çekip gidin!” yollu ültimatomlar yaðdýrmýþtýr. Hürriyet ve Milliyet gazetelerinin o tarihte F. Gülen’in bu sözlerini nasýl sürmanþetten verdikleri biliniyor. Ne hikmetse darbenin dindar-muhafazakar kesimde meþrulaþtýrýlmasý iþini üstüne alan F. Gülen’in, Çevik Bir karþýsýnda adeta nasýl secdeye durduðu da sýr deðil...
Kendini “Mesih” gibi gören/gösteren F. Gülen’in MGK kararlarýný savunurken darbecileri nasýl temize çýkarmaya çalýþtýðýný isterseniz þu utanç verici sözleri üzerinden birlikte izleyelim:
“Asker bu kararýyla yanlýþ da yapsa sevap almýþtýr. Bana göre askerler masumdurlar. Eðer iþin içinde bir hata varsa bu içtihat hatasýdýr. Ýçtihattaki hatalar bir sevap kazandýrýr, isabet olursa iki sevap kazandýrýr.” (Bkz. Kanal D, 16. 04. 1997)
Böyle iþte...
Darbeci askerler seçilmiþ hükümeti alaþaðý etmekle her halukarda sevap bile kazanmýþlarmýþ! F. Gülen’e göre askerler her halukarda masummuþ! Ýsrail terör devletini “meþru otorite” olarak kabul eden ve darbeci askerleri her halukarda sevap iþlemiþ gibi gösteren F. Gülen nedense R. Tayyip Erdoðan’a sýra gelince “Firavun”, “Tiran”, “Yezid” vb. densiz ifadeler üzerinden düþmanlaþtýrmaktan kaçýnmýyor. “Ululemre itaat farzdýr!” diyerek her türlü otorite sahiplerine uymayý salýk veren F. Gülen ne hikmetse Baþbakan/Cumhurbaþkaný Erdoðan için farklý bir dil ve anlayýþ sergiliyor. Bu da P-Alamut kalesi þeyhinin gerçekte asýl niyetini ortaya koyuyor. Baþka bir ifadeyle, P-Alamut þeyhinin gerçekte kimin emrinde olduðunu ve kime hizmet için konuþlandýrýldýðýný gösteriyor.
Diyeceðim o ki bugün 28 Þubat üzerinden darbeleri ve darbecileri eleþtirenler þayet F. Gülen’in bu darbe ideolojisine ve giriþimine alenen arka çýkan zihniyetini görmezlikten gelir veya kamuoyuyla paylaþmazlarsa eksik bir þey yapmýþ olurlar. Gülen’in ihaneti bugünle alakalý deðildir. Dershanelerle baþlayan bir süreçle de zinhar alakalý deðildir, biline...
Amir deðil memur devlet
28 Þubat’ýn o devletçi-vesayetçi anlayýþýnýn yerinde yeller esiyor. AK Parti sayesinde halkýna hakim olan devlet anlayýþý gitti yerine halkýna hadim olan bir devlet anlayýþý geldi. Baþbakanýmýz ve deðerli hocamýz Ahmet Davutoðlu’nun Valilere yaptýðý konuþmada sarf ettiði sözler Yeni Türkiye’nin zihinsel kodlarýný ve yeni devlet anlayýþýnýn esaslarýný iþaretliyor. Davutoðlu’nun þu sözlerini Yeni Türkiye’nin iþaret taþlarý olarak herkes çerçeveleyip asmalý diye düþünüyorum:
“Hiçbir yerde ne siz valiler olarak, ne merkezde biz bakan, baþbakan olarak halka hükmeden deðiliz. Bizimle halk arasýndaki iliþki, ‘Halk amirdir, devlet memurdur.’ Bizler halkýn memurlarýyýz.”
Ýþte bu...
AK Parti’nin inþa etmek istediði Yeni Türkiye’nin özeti bu: Halkýn amir, devletin memur olduðu ve herkesin hür ve eþit vatandaþ olarak yaþadýðý bir demokratik cumhuriyet. Erdoðan/Davutoðlu liderliðinin inþa etmek istediði bu Yeni Türkiye’nin önünü kesmek isteyenlere 2015 Haziran’ýnda halkýmýz izin vermeyecektir. Kendi partisine ve hükümetine göreceksiniz sahip çýkacaktýr.