Trump, “Gülen’in iadesi gündemimizde yok” dese de, FETÖ örgütünün ve Pensilvanya’da mukim elebaþýnýn Amerika için sýkýntý oluþturmaya devam ettiði vakýa.
Ne yapacaklarýný bilemiyorlar...
Bir taraftan onsuz yapamayacaðýný ve karþýsýna almasý durumunda refüze olacaðýný bildiði güçlü partneri Türkiye var, diðer taraftan gözden çýkarýlmasý ciddi maliyetler getirecek “maþa” bir örgüt var.
Ne yapsýn Amerika?
Partnerinden mi vazgeçsin, partnerini üzmemek adýna yüksek maliyetlere mi katlansýn?
Þimdilik ikisinden de vazgeçmek istemiyor...
Hem Türkiye’yle iliþkileri derinleþtirerek sürdürmek, hem de istikbaldeki operasyonlarý için FETÖ’yü mahfuz tutmak istiyor.
Ýki tür çözüm üzerinde konuþulduðu iddia ediliyor:
BÝR- FETÖ liderini daha “güvenli” (Türkiye’yle iade anlaþmasý bulunmayan) bir ülkeye sürüp, CIA denetiminde “yaþamasýný” saðlamak.
ÝKÝ- Gülen’in ölmesini beklemek...
Ýkinci ihtilalin “bir an önce” gerçekleþmesini arzuladýklarýný tahmin etmek zor deðil.
Bu durumda (Gülen’in terk-i dünya etmesi durumunda) örgüt daðýlýr mý?
Bu, daha çok, Türkiye’nin cevabýný aradýðý bir soru.
Daha önce de yazmýþtým:
FETÖ bir “yerel dini hareket” olarak ortaya çýktý, din alanýný kullanarak (yani bazý müsamahalara yaslanarak) kendini meþrulaþtýrdý, dolayýsýyla hakkýndaki kuþkularý (dinin meþrulaþtýrýcýlýðýna) sýðýnarak izale edebildi.
Kafa çýkarmaya baþlamadan önce böyleydi...
Nur hareketine (Nur hareketinden neþet etmiþ gruplara) kuþkuyla bakan ideolojik çevrelerin tarassudundan da, yine dinin meþrulaþtýrýcýlýðýna sýðýnarak kurtuldu ve muhakeme konusu edildiðinde, “destekçi” olarak yanýnda geniþ bir “dindar kesim” buldu.
Denilebilirse, baþkalarýnýn sýrtýndan geçindi...
Hep baþkalarýnýn maðduriyetleri içinde kamufle oldu...
Ne zamana kadar?
Devlete sýzdýrdýðý elemanlarýný, “devlet hiyerarþisi” dýþýna çýkarýncaya kadar...
Bir süre sonra, “Ben varým... Ben artýk devletim...” demeye baþladý ve devleti içeriden dönüþtürme hedefinin, artýk küçük bir hedef olduðunu, doðrudan devletin yerine konuþlanmak gerektiðini deklare etti, TSK içindeki bir “tasfiye hareketi” baþlatarak...
Ergenekon ve Balyoz soruþturmalarý, özellikle bu soruþturmalarda kullanýlan “dil” bunu deklare ediyordu: “Ben artýk devletim.”
Soru þu:
FETÖ’yü büyük bir “özgüvenle” harekete geçiren ve devletleþtiren, daha doðrusu devletin yerine konuþlandýran irade Fetullah Gülen’e mi aitti? Yani Meclis’i bombalayacak kadar gözünü karartmýþ “manyaklar sürüsü”, motivasyonunu Fetullah Gülen’in rüyalarýndan mý alýyordu?
FETÖ, evet, din alanýnda neþvünema bulmuþtu, meþrulaþtýrýcý bir kalkana ihtiyacý vardý ama kendisini devletleþtirirken motivasyonunu sadece Fetullah Gülen’in uyduruk rüyalarýndan deðil, onu sevk ve idare eden güçten, yani Amerikan gizli servisinden alýyordu.
Ki, FETÖ dediðimiz yapý, benzeri Irak’ta, Güney Kore’de, Pakistan’da kurulmuþ ve baþarýya ulaþmýþ bir CIA örgütlenmesiydi.
Bu bilgiler ýþýðýnda, “Gülen ölse, örgüt çözülür mü?” sorusunu cevaplayabiliriz.
Hayýr, çözülmez...
FETÖ, bir “CIA aparatý” olarak varlýðýný devam ettirdiði sürece, örgüt de farklý bir liderlikle ve yeni bir “hiyerarþik düzen” içinde varlýðýný sürdürür.
Bir farkla:
Bu kez “FETÖ karþýtý” söylemleri kullanýr ve var olan muhalefet enerjisi üzerinden kendisini inþa eder.
FETÖ’den kurtulmanýn tek yolu, Amerika’nýn “ilelebet” bu örgütten vazgeçmesini saðlamak!