"Erdoðan karþýtý” çevreye malzeme vermek...
12 yýl Abdullah Gül’e basýn danýþmanlýðý yapan Ahmet Sever’in kitabý, þu anda en çok bu yönüyle gündem olacak.
Gül, kitabýn bu niteliðini bildiði için olmalý Sever’e “Seçimlerden önce yayýnlanmamasý” ricasýnda bulunmuþ.
Acaba seçimlerden sonra yayýnlanýnca bir mahzur olmadýðýna mý kanaat getirdi yoksa, “Yayýnlansýn, bazý þeylerin tarihe bu bilgi ile geçmesi temin edilsin” gibi bir düþünce içinde mi oldu?
Bu kitapla Ahmet Sever’in kendi þahsýna iliþkin beklentisi, bir, satýþ rakamý ile ilgili olabilir, iki, “Bakýn, ben de güncel kapýþmada rol üstleniyorum” mesajý olur. Ahmet Sever’in bu rolü zaten biliniyor ve Gül’ün onu hep yanýnda tutmasý Ak Parti çevrelerinde, özellikle Tayyip Erdoðan dünyasýnda eleþtiriliyordu. Ahmet Sever, Milliyet gazetesinin Brüksel muhabiri idi ve sosyal demokrat çizgisi ile tanýnýyordu. Gül, farklý siyasi çizgide birileriyle de çalýþabilir olma niteliðine vurgu babýnda, onunla çalýþmayý tercih etti. Bunda belki o vesileyle baþka muhitlerde karþýlýk bulma hesabý da vardý. Bu deðerlendirmelerde haklýlýk payý da bulunabilirdi. Ama o rolü kontrol edebilmek kaydýyla. Deðilse, onun sizi belli konumlarla sýnýrlandýrma riski doðabilirdi.
Þu kanaatim var:
Sever’in etkisi ile Gül’ün basýnla birlikte verdiði fotoðraflarda özellikle son dönemde Erdoðan karþýtý simalar öne çýkmaya baþlamýþtý. Mesela Danimarka gezisinde Yavuz Semerci ve Levent Gültekin gibi, son zamanlarda sadece “Erdoðan karþýtý olmak”la öne çýkan isimlerin yer almasý gibi.
Sever’in kitabý, politikanýn sýcak iklimi içinde yer alan bir ismin dünyasýný yansýtýyor. Bu yönüyle hem söz konusu simayý, hem de onun iliþkide bulunduðu isimleri tartýþma zeminine çekmesi kaçýnýlmaz. Benzeri bir durum Cüneyt Arcayürek’in basýn danýþmanlýðýný yaptýðý dönemi anlatmak üzere yazdýðý “Demirel’li yýllar” kitaplarý için de gündeme gelmiþ, mesela Demirel Arcayürek’in yazdýklarýndan rahatsýz olmuþtu. Bu durumda kitabý önceden okuduðu açýklanan Gül’ün kitapla gelecek eleþtirileri göðüslemeye de hazýr olduðunu düþünebiliriz.
Kitapla ilgili ilk hamle pazar günü Hürriyet’in Pazar ekinde Ahmet Sever’le yapýlan bir mülakatla devreye girdi. Orada Gül’ün güncel tartýþmalar konusundaki tavrý öne çýkýyor, bu da genelde Tayyip Erdoðan’la farklý duruþa iþaret ediyordu. Onlardaki genel muhteva da, Gül’ün, Erdoðan karþýtý dünyadaki yaklaþýma paralel bir duruþ ve söylem sahibi olduðu þeklindeydi.
Özetle verilen mesaj þuydu:
- Gül Erdoðan’dan farklý ve Erdoðan karþýtlarýna daha yakýn. Daha uzlaþmacý, daha, daha, daha...
Þimdi tabii bütün bunlarý, bir seçim sonrasýnda, Ak Parti’nin oy kaybettiði ama yüzde 41’le yine birinci parti olduðu, Ak Parti’nin kayýp oylarýn muhasebesini yaptýðý, Erdoðan’ýn Cumhurbaþkanlýðý üslubunun tartýþýldýðý, en büyük karþýtlýðýn Erdoðan’a yönelik olduðu, Ak Parti’nin Eylül’de genel kurul yapacaðý, bu arada koalisyon ihtimalleri üzerinde çalýþýldýðý bir ortamda konuþuyoruz.
Tam bu ortamda “Bundan sonrasý için Abdullah Gül ismi etrafýnda bir geliþme olabilir mi?” sorusu da soruluyor.
Benim kanaatim:
Ahmet Sever’in öne çýkardýðý profil Abdullah Gül’ün parti ile iliþkilerini sýkýntýya sokacak bir profildir.
Þunu çok rahatlýkla ifade edebilirim:
Abdullah Gül, ilk gençlik yýllarýndan itibaren Büyük Doðu davasý içinde yer almýþ, kimlik ve kiþiliði, Ýslam davasý ile yoðrulmuþ bir isimdir. Bu sebeple onu farklý misyonlar içinde görme eðilimlerini çok yanlýþ bulurum. Politikada dil, üslup, yöntem farký, evet var. Ben o farký da hep önemsedim, hatta Tayyip Erdoðan’la o anlamda birlikteliðinin de bizzat Erdoðan için kazanç olduðuna inandým.
Ancak politik süreç, ciddi hercümerçler, türbülanslar, fýrtýnalar halinde yaþandýðýnda bazen durulan yerler tartýþýlýr hale gelebiliyor.
Öyle bir dönemden geçiyoruz. Derim ki, herkes durduðu yere ve o yerin kadim davadaki karþýlýðýna bir kere daha baksýn.