11. Cumhurbaþkaný Abdullah Gül’ün koordinatlarý uzunca bir zamandýr kendi habitatýnýn uzaðýnda. Onu yeþerten, büyüten siyasi partiye ve çevreye hayli “mesafeli” çünkü.
Onu milletvekili, dýþiþleri bakaný, baþbakan ve cumhurbaþkaný yapanlara, eþine ve kendisine çirkin sözlerle saldýranlara karþý þefkat ve dayanýþma sergileyenlere (“Habsburg hanedanýndanmýþçasýna”) “tepeden bakýyor”.
2007’de AK Parti’nin Cumhurbaþkaný adayý olarak kamuoyuna takdim ederken “kardeþim Abdullah Gül” diyen Recep Tayyip Erdoðan’a alenen “rakip”.
Þimdi onu ve eþini Çankaya’ya yakýþtýrmayan, dýþlayan, dindar görünümleri nedeniyle aþaðýlayan CHP bahçesinde, taþýnabilir bir “saksýda”.
Onu CHP’liler için deðerli ve “kullanýþlý” kýlan þey, sahip olduðu sýfatlar ve edindiði tecrübe.
Erdoðan’a ve AK Parti’ye vuran, zarar verme, eksiltme kastý taþýyan her sözünün coþkuyla çoðaltýlma nedeni bu. “Yol arkadaþlarý bile Erdoðan’ý terk ediyor, eleþtiriyor” denmesine imkan vermesi.
Kendisine atfedilen siyasi deðerin AK Parti ve Erdoðan kaynaklý olmasý, AK Parti habitatýnda edindiði kariyerin sefasýný sürmesi ise asýl trajedisi.
Gül’ü yeþerten toprak da buruk aslýnda. Dikenine katlanýlan zamanlar aþýlmýþ, yeni pozisyonuna alýþýlmýþ olsa da “keþke yapmasaydý bunu kendine” duygusu hakim çoklukla.
Neyse ki Gül kararlý. Tereddüde yer býrakmayacak þekilde, yerini yadýrgamýyor.
Ama yanlýþ bir siyasi okuma yapýyor.Topraða saldýðý köklerinin saksýyla sýnýrlý olduðunu, þöyle bir silkinip hamle etse bile ana karadan toprak koparamayacaðýný göremiyor.
24 Haziran öncesinde Erdoðan karþýtý blokta, arzu ettiði o “geniþ mutabakat” saðlanabilseydi CHP, HDP, SP, ÝP’in ve diðer destekçi çevrelerin beklentisi gereði “üstüne düþeni yapmaktan” kaçýnmayacaðýný açýklamanýn burada yaratacaðý hali idrak edemiyor.
Nedir Gül’ün üzerine düþen? Medyada, meydanlarda Erdoðan’a, AK Parti’ye ve onlarý 17 yýldýr var eden geniþ sosyolojiye siyaseten aðýz dolusu laf etmek mi?
Üzücü olan, etmesi deðil aslýnda, edebilmesi. Buna yatkýn olmasý, müsait olmasý. Yoksa insanlar elbette deðiþir. Duygularý, düþünceleri, öncelikleri, eylemleri, çevreleri… Bunda kötü bir þey yok. Her deðiþim çürüme deðildir. Ama masumiyet yitimi, deðer yitimi, gerçekle baðýn kopmasý, fena.
Sayýn Gül’ün Yüksek Seçim Kurulu’nun Ýstanbul seçimlerinin yenilenmesi kararýna verdiði tepki tartýþýlýyor þimdi. Tam olarak þöyle diyor eski AK Partili, yeni AK Parti karþýtý Gül: “Anayasa Mahkemesinin 2007 yýlýndaki haksýz 367 kararý karþýsýnda ne hissettiysem, baþka bir yüksek mahkeme olan Yüksek Seçim Kurulu’nun dün aldýðý kararý duyunca ayný duygularý yaþadým. Yazýk, bir arpa boyu yol alamamýþýz.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Cumhurbaþkaný (AK Parti’nin adayý Abdullah Gül’ü) seçme iradesini ve yetkisini engellemek için katledildi 2007’de hukuk. Kanadoðlu’nun uydurmasýna uyup durumu AYM’ye götüren CHP idi. Hükümete muhtýra verildi. Cumhuriyet mitingleri, vesayetçi medya yayýnlarý ve malum çevrelerin açýklamalarýyla siyaset ve toplum baský altýna alýnmaya çalýþýldý. Nihayetinde Meclis cumhurbaþkanýný seçemedi, sistem kilitlendi.
Krizi millete danýþarak aþmak isteyen, halkýn önüne sandýðý getiren AK Parti idi.
Abdullah Gül ve mutabakat içinde olduðu partiler, çevreler ve baþka sebeplerle mobilize olmuþ kalemlerin tenakuza düþtüðü yer tam da burasý.
“Tespitli belgeli usulsüzlükler, kanunsuzluklar var ve bunlar seçim sonucunu deðiþtirecek ölçekte. Oylar yeniden sayýlsýn” diyen AK Parti. “Saymayalým, þüpheli durumlarý görmezden gelelim” diyen karþý blok. “Madem sayýlmýyor, o zaman halka gidelim” diye kanuni hakkýný kullanýp itiraz eden yine AK Parti. “Halka gidilsin” kararýný iptal ettirmek isteyense yine CHP.
Ezcümle, 2007 ve 2019 arasýnda halkýn hakemliðine baþvurmak dýþýnda benzerlik, Abdullah Gül’ün yer deðiþtirmesi dýþýnda farklýlýk yok aslýnda.