Gün, birlik olma günüdür

Alçaklýk, perþembe günü Ýzmir’de Adalet Sarayý’nýn kýyýsýnda, yeni kötülük tohumlarýný etrafa saçmaya çalýþýrken kahraman bir trafik polisinin fedakar duyarlýlýðý sayesinde bir kez daha “insanlýk suçu iþlerken”, suçüstü yakalandý. Ben küçüçük bebekleri, aðzý süt kokan çocuklarý kýþýn dondurucu soðuðundan korumak amacýyla sýrf güzelim çocuklarýmýz üþümesin diye her kapýyý yardým amacýyla aþýndýrýrken, insanlýktan hiç nasibini almamýþ, insan derken yüzümüzün utançtan kýzarmasýna neden olan bu alçaklar alçaðý teröristler, o çocuklarýn anne ve babalarýný acýmasýzca katletmeye devam ediyorlar.

Çok öfkeliyim, öfkemi kontrol etmekte güçlük çekiyorum artýk. Ýçimdeki duygular iki kaya parçasýnýn birbirine sertçe çarpýp kývýlcýmlar saçmasý gibi, zihnimde teröristlere ölümlerden ölüm beðenme çabasýyla adeta boðuluyorken facebook sayfama sevgili dostum Ali Sina Özüstün’ün içimi bir nebze olsun ferahlatan paylaþýmý düþtü. Ali Sina, vicdan sahibi, dindar, müzikiþinas, Ahmet Hamdi Tanpýnar aþýðý bir edebiyat sever ve her fýrsatta Ýstanbul’un her köþesini fotoðraflarýyla ölümsüzleþtiren bir Ýstanbul sevdalýsý.

Kendi sayfasýnda þöyle haykýrýyordu Ali Sina Özüstün, vicdan sahibi herkese.

Ülkenin bütün “mâkul”leri!... Hep birlikte sokaða... Laisist / Komünist / Ýslamist / Modernist / Muhafazakâr / Liberalist ve baþka kim varsa herkes topraða sahip çýkmaya... “Namussuzlar” memleketi kuþatmýþ durumda... Þimdi hesaplaþma zamaný deðil, o iþ daha sonra... Darbelere, Teröre... Ayrýþtýrmaya, ötekileþtirmeye... Sevgisizliðe, nefrete, duyarsýzlýða... Paçozluða, çirkinliðe, suskunluða... Kimliksizleþtirmeye, tarihsizleþtirmeye, geleceksizleþtirmeye karþý omuz omuza!... Birbirimizin tüm deðerlerine, inançlarýna, kelimelerine, geleneklerine, fikirlerine, tasavvurlarýna, türkülerine, þarkýlarýna, ezgilerine, farklýlýklarýna sahip çýkmaya... Birbirimize sarýlmaya... Hep birlikte “vatan”a sahip çýkmaya......”Namussuz” bu kez “muharebe timi” göndermiþ Ýzmir’e... Alçaklýk her defasýnda bir ileri versiyonla ülkeyi öldürmeye geliyor... Türkiye halký, ulusu ya da milleti gerektiðinde demokratik mekanizmalarý kullanarak yeni bir siyasi kompozisyon kurgulayabilir... Çünkü demokrasi bir sabýr rejimidir... Bu iþi baþkalarýnýn üstlenmesine gerek yok... Bu türkiye halkýný, ulusunu ya da milletini aþaðýlamaktýr... Tayyip Erdoðan’la eðer bir gün bir yerde karþýlaþýrsam ona cevabýný çok merak ettiðim bir kaç soru soracaðým... O sorularý milletin bir ferdi olarak sormaya hakkým var... Ama bu ayrý mesele... Þimdi sokaða çýkma, “vatan”a sahip çýkma vaktidir... Vatana sahip çýkmak Türk’e, Kürd’e, Laz’a, Çerkes’e, Boþnaða, Sünni’ye, Alevi’ye, Rum’a, Ermeni’ye, Yahudi’ye, Süryani’ye; Sosyaliste, Komüniste, Ýslamiste; Þiire, Edebiyata, Müziðe; Doðu’ya, Batý’ya; Cihangir’e, Maçka’ya, Fatih’e, Süleymaniye’ye, Eyüp’e, Ümraniye’ye, Sultanbeyli’ye, Kanlýca’ya, Bebek’e, Üsküdar’a, Ýstanbul’a, Ýzmir’e, Ankara’ya, Trabzon’a, Diyarbakýr’a, Van’a sahip çýkmaktýr...

Katiller hedef gözetmiyor. Ölenin kim olduðu onlarý ilgilendirmiyor. Hangi anne ve babanýn yüreði yangýn yerine dönüþecek, umurlarýnda bile deðil. Ölen ne iþ yapar, sosyal statüsü nedir, hangi dine inanýr, hangi siyasi yelpazeye dahildir, kaç yaþýndadýr, ne tür bir hayat tarzýnýn savuncusudur, nerede oturur, nerelidir, iyi biri midir, kötü biri midir, kaç çocuða sahiptir? Bu ve benzer hiçbir bilgiye itibar etmeden, gerek kurþunlayarak gerekse de bombalý araçlarla saldýrarak sadece can alýyorlar.

Bu tablo zaten hepimizi en baþýnda birleþtiriyor. Terör aramýzda fark görmüyor. Peki biz neden farklýymýþýz gibi hareket ediyoruz? Bizi birbirimizden ölümde ayýrmayan teröre karþý, biz neden terör karþýtlýðýnda bir büyük birlik yaratmýyoruz? Neden sokaklarý bu büyük birliðimizle doldurmuyoruz. Neden meydanlara milyonlar olarak çýkýp teröre en büyük tokadý hep birlikte atmýyoruz?