Nihayet aradýðým kitabý buldum...
Yýllar önce, yolum Tacikistan’a düþtüðünde bölük pörçük Farsça’mýn imdada yetiþtiði günlerden beri, dünyanýn bu en güzel dillerinden biriyle yeniden ünsiyet peyda etmemi saðlayacak, eðitici ve öðretici olduðu kadar hayatýma yeni bir boyut da katacak bir kitap arýyordum. Nihayet o kitap çýktý.
Bizim aylýk fasýllara Fars dili þaheserlerinden sunumlarla katký saðlayan Dr. Halil Ýbrahim Sarýoðlu’ndaydý bu alanda gözüm; nitekim, sevinçle sarýldýðým Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý tarafýndan yayýmlanmýþ kitap onun imzasýný taþýyor: Mevlâna Celâleddin-i Rûmî’den ‘Rubailer’...
Önce Farsça aslýna yer veriliyor rubainin, sonra Lâtin harfle okunuþuna; Türkçe çevirisi onu izliyor... Kulaðýnýzý Farsça’nýn Mevlâna diline yansýmýþ güzelliðiyle renklendirmek isterseniz iþte size bir dörtlük: “Ger þerm hemî ez-an u în bâyed dâþt / Pes ayb-ý kesân zîr-i zemîn bâyed dâþt / Ver âyine vâr, nîk u bed benmâyî / Çon âyine, rûy-i âhenîn dâþt”
Þimdi de Türkçesi: “Þundan-bundan utanmak, sýkýlmak istemezsen eðer, / Ýnsanlarýn ayýplarýný örtmek, yer altýna gömmek gerek. / Ayna gibi iyiyi kötüyü olduðu gibi göstereceksen eðer, / Sana, ayna gibi demirden daha katý bir yüz gerek.”
Rubailer’de yer alan derin anlamlara yaraþýr bir güzelliðe sahip, titizlikle hazýrlanýp yayýmlanmýþ kitap, Mevlâna’yý, eserlerini, düþünce dünyasýný etraflýca anlatan bilgileri de içeriyor. Farsça muhipleri için kulaða hitap eden bir de CD’si var.
***
Hereke Ýzmit’le Ýstanbul arasýnda þirin bir ilçemiz... Haluk Dursun doðduðu Hereke’de Saray’a ait Kaiser Wilhelm Köþkü dibinde oynarmýþ çocukluðunda; Galatasaray’a yazdýrýlmýþ, Ýstanbul’a adýmýný Feriye Sarayý’nda atmýþ... Þimdiyse, üniversite profesörlüðü yanýnda Topkapý Sarayý müdürlüðü yapýyor...
Kaderse, kader bu...
Ýstanbul coðrafyasýný tarihi mirasý ve köþesi bucaðýyla en iyi bilenlerden biri Haluk Bey... ‘Ýncir Çekirdeði: Hereke’den Çýktým Yola’ adlý yeni kitabýnda (Timaþ Yayýnlarý), hayatýnýn þimdiki bölümünü geçirdiði Sarayburnu’ndan hiçbir zaman ilgisini koparmadýðý Hereke’ye bakýyor. Bir tarihçi gözüyle olduðu kadar, bir antropolog merakýyla, bir gastronomi (yemek bilimi) uzmaný, hatta bir etimolog inceliðiyle ele alýyor konularý...
Hani televizyonda bilgi yarýþmalarý oluyor ya Kenan Iþýk’ýn hepimizi ekran baþýna kilitleyen ‘Kim 1 Milyon Ýster’ yarýþmasý gibi, programý hazýrlayanlarýn kazýk soru ihtiyaçlarýný karþýlamak için elleri altýnda bulundurmalarý gerekecek bir kitap ‘Ýncir Çekirdeði’...
Çamçak (s. 239) nedir dersiniz? Ya da diþi köpeðe ve yavrusuna ne denir? Köpeklerin ‘kýzansak’ olduðu dönem ne zamandýr? (s. 210 vd). Türk neden, Giritli neden, Arnavut neden ölür, biliyor musunuz? (s. 182).
Kitaptan öðrenebilirsiniz, ama gazete yazýsý soruyu yöneltip cevabýný saklamaya elvermez. ‘Çamçak’ su tasý, su kabý, bir çeþit maþrapa demekmiþ... Diþi köpeðe ‘kancýk’ , yavrusuna ‘encek’ denirmiþ... “Türk etten, Giritli ottan, Arnavut inattan ölür” diye bir deyim varmýþ...
***
Güncelden boðulunca sýðýnacak liman arayanlara tavsiyem, ufuk açan kitaplara sarýlmalarýdýr. 1920’lerin önemli gazetecilerinden Ýsmail Habib Sevük’ün kitaplarý açýk zihinler için iyi bir sýðýnak olabilir...
“Nereden bulacaðýz ki...” diye somurtmadan bir dinleyin hele: Sevük’ün eserlerini Ötüken Yayýnlarý yeniden yayýmlýyor. Cumhuriyet’in kuruluþuna giden süreci bir ‘Türk milliyetçisi’ gözünden okumak isteyecekler için ‘O zamanlar: 1920-1923’ iyi bir baþlangýç olabilir sözgelimi... O günlerin en güzel kentlerinden Ýzmir’de baþlýyor yolculuðu Ýsmail Habib Bey’in, dünyanýn en etkili kentlerinden Ýstanbul’a geliyor, sonra da ‘baharý olmayan’ kýraç Ankara’ya...
Ötüken’in öteki Sevük kitabý ‘Tuna’dan Batý’ya ise, artýk ‘Cumhuriyet vatandaþý’ olmuþ, yüzü Batý’ya dönük bir aydýnýn, 1935 yýlýnda çýktýðý Avrupa seyahatine dair hoþ ve öðretici notlarýdýr.
Ne varsa yine kitaplarda var...