Güney Afrika konusunda kimse tarafsýz kalamaz. Tarihi, nüfusu, tabiatý ve kültürleri: Hepsi ziyaretçiye, öðrenciye, Afrika dostuna hitap eder. Hatýralarýn zengin bir karýþýmý, belirsiz politik ufuklar ve kendi hususi kaderi ülkeyi, gizli bir þüphenin gölgesinde, bir umut kaynaðý ve sembolü haline getirir.
1948’de kurumsallaþan, ancak çok daha eski ayrýmcý pratiklerin yasaya dönüþtürüldüðü aparteid sistemi, modern insanýn vicdaný için bir utanç kaynaðýydý. “Irklar”, renkler ve insanlarýn sosyal durumlarý arasýndaki farklarý düzenleyip sistemleþtirdi. Baþýndan sonuna dek, sözde demokratik ülkeler ve dünyanýn çok uluslu þirketleri, böylesi bir rejimi desteklemek ve onunla ticaret yapmak konusunda pek de vicdan azabý çekmedi. Utanç, hukuki norm haline geldi. Yüzbinlerce kiþi harekete geçilmesi için haykýrdýk ve müzakereler baþlayana ve Nelson Mandela 1990’da serbest kalana kadar, ANC’nin ýrkçý hükümete karþý meþru mücadelesini dýþarýdan destekledik. Mandela 1994’te cumhurbaþkaný oldu ve aparteid yasalarý yýkýlmaya baþladý. Sonunda Güney Afrika özgürdü. Bu 18 yýl önceydi ve o zamandan beri her þey deðiþti. Fakat bugün, 2012’de, pek çok güçlü sembole sahip Güney Afrika, gerçek anlamda özgürleþebilir mi?
***
Ülkenin yakýn tarihinden, pek çok düzeyde pek çok ders çýkarýlabilir. Ayrýmcýlýða karþý mücadele konusunda yapýlacak hala çok þey var. Aparteid sona ermiþ olabilir fakat ýrkçýlýk hala sürüyor. Soweto’ya yakýn yaþayan bir aktivistin bana söylediði gibi “Siyahlarýn ve yoksullarýn mücadelesi sona ermekten çok uzak.” Güney Afrika devrim yolunu bulmaya çalýþýyor; Gökkuþaðý Ulusu’nun renkleri birbirlerine karýþmakta zorlanýyor; beyaz, siyah veya Hintli olsun varlýklý elit, fiili ýrk ayrýmýndan fayda saðlýyor. Zenginler kenetleniyor, yoksullar ve ötekileþtirilenler geliþigüzel bir araya geliyor.
Çeþitli güçlerin ýrkçý rejime karþý birleþtiði ülke, bugün gittikçe daha fazla teleffuz edilen dini, kültürel ve sosyal ayrýmýn yükseliþine þahit oluyor. Fiziksel gettolarýn ortadan kalkýþýyla yeni entelektüel ve psikolojik gettolarýn ortaya çýkmasý, cesaret verici bir iþaret olarak görülemez. Ayný eðilim nüfusun tüm kesimlerini kapsýyor. Bazý Müslüman liderler ne yazýk ki ýrkçý rejimi desteklemiþti ancak kimileri özgürleþme mücadelesinde önemli bir rol oynayan Güney Afrikalý Müslümanlar’ýn, bugün Güney Afrikalýlar olarak kendi kimliklerinden açýkça þüphe ettiklerini görmek hem garip hem de üzücü. Yýllarca kendilerini ulusun, adaletsizliðe ve baskýya karþý mücadelenin ortak yazgýsýnýn bir parçasý olarak gördüler. Bugün, görece sosyal barýþ ve demokrasi döneminde, kendilerini tecrit ediyor, içlerine dönüyor, hatta gittikçe daha literalist bir Ýslam görüþüyle baðlantýlý olarak bir kurban psikolojisi geliþtiriyorlar.
Politik özgürlük korkularý ateþledi ve insanlarýn kendilerine olan güvenlerini ve aidiyet duygularýný sarstý. Daha endiþe verici ve açýklayýcý olan þey ise þu: Tüm kültürel ve dini unsurlarýyla Güney Afrika vahim bir kimlik krizi geçiriyor. Kimlik krizi, bugünün modern, çoðulcu toplumlarýnda çaðýn hastalýðýdýr.
Sonra gözlerimizi kaçýrmamamýz gereken yolsuzluk geliyor. Devletin zirvesindekilerden sokaktaki adama kadar Güney Afrika yolsuzlukla, þeffaflýk yoksunluðu ile ve gizli uygulamalarla çürüyor. Mandela’nýn baþkanlýðýný diðerlerinden ayýran kiþisel, tarihsel ve sembolik prestiji, politik ve finansal iktidarýn koridorlarýný terk etmiþ gibi görünüyor. Kimileri zengin olmak için direniþ savaþçýlarýnýn itibarýndan faydalanmanýn yolunu buluyor; diðerleri, geçmiþte suistimal edildiklerini ileri sürerek, diðerlerini sömürmeyi ve suistimal etmeyi haklý çýkarýyor; diðerlerinin ise ahlaký tanýmlamak konusunda kafalarý karýþýk. Bugünün iktidar sahipleri olan geçmiþin kurbanlarý, pek de güven telkin etmiyor.
***
Tarih bize bir ulusu özgürleþtirmenin, politik, entelektüel ve psikolojik bir devrim gerçekleþtirmenin zaman aldýðýný gösteriyor. Güney Afrika hem kýtada hem de uluslararasý sahnede sýradýþý bir örnek. Çok büyük bir potansiyele sahip; Güney Afrikalýlar kaderlerinin sýradýþý niteliðinin ve ülkelerinin müthiþ sembolik varlýðýnýn tam anlamýyla ayýrdýnda deðil. Tüm dünyada baský altýnda olanlara asla pes etmemeyi, özgürlüðün tüm tersliklerin üstesinden gelebileceðini ve dipte olanlara yüksek ve yüce olaný getirebileceðini hatýrlatýyorlar.
Güney Afrikalý kadýnlar her yerde, ülkenin yarýn bugün olduðundan daha fazla ihtiyaç duyacaðý dinamizmi gösteriyor. Üniversite seviyesine dek okullarda, sosyal yapýlarda, medyada ve gittikçe iþgücü piyasasýnda artýk hor görülemezler ve Güney Afrika’nýn itina isteyen yeniden inþasýnda ön sýrada bulunan katýlýmcýlar haline geldiler. Onlarýnki tüm Ortadoðu ülkeleri için kulak verilecek bir ders.
Güney Afrika, çok þey vaat eden ve ekonomik potansiyele sahip zengin bir ülke. Hükümetin, Kuzey’deki diktalarla mesafesini koruma ve Küresel Güney’deki itici güçlerden biri olma konusundaki kararlýlýðý övgüye þayan. Ortaya çýkmakta olan yeni iliþkileri ve dünyanýn ekonomik çekim merkezinin Hindistan ve Çin’e kaymasý, Güney Afrika’ya yeni, çok kutuplu dünyada önemli bir rol yüklüyor. Yol uzun ve pek çok zorlukla karþýlaþacaklar. Geçiþin bedeli bu. Yakýnda Mandela’nýn ikonik sureti kaybolacak; Güney Afrika sembollerden uzak, kendi gerçeklikleriyle yüzleþiyor olacak. Özgürlük ve adalet mücadelesi bitmiþ deðil. Her þeyin gerçekleþme ihtimali olsa da ne kadar çok þey baþarýldýðýný söylemek imkansýz.
-Bu yazý STAR Gazetesi için kaleme alýnmýþtýr.