Bu olaylar bir sürpriz deðildir. Arap baharýndan sonra olaylarýn bu bölgede cereyan edeceðini çok önceden düþünüyordum. Bunu hatýrlatmamýn nedeni siyasi olaylarý analiz ederken kullandýðým metodu tekrarlamakta olduðumu söylemektir. Buna sonuçlardan sebeplere diyorum ve önce olay gerçekleþirse kimin iþine yarayacaðýný ve hangi ülkenin uygulamakta olduðu politikanýn bir aþamasýna benzediðinin tespiti ile olayýn anlaþýlmasýnýn hem daha kolay hem de daha doðru olacaðýný ifade etmek istiyorum. Ýlk olarak dünyadaki çýkar çatýþmalarýna dayalý rekabet içindeki güç odaklarýnýn kimler olduðunu düþündüm ve taraflardan birinin Avrupa, diðerinin ABD ve Rusya olduðuna karar verdim. Mücadele petrol kaynaklarýný kontrol etmek amacý taþýyordu, bunu hangi taraf saðlarsa hem baðýmsýz olacaðýný hem de karþý tarafý kontrol edebileceðini düþündüm. Yani olaylarýn ana sebebinin Ortadoðu petrolünün, Akdeniz üzerinden Avrupa’ya nakil yolunun kontrolü olduðu ama Doðu Akdeniz’in de önemli petrol ürününü taþýmakta kullanýlacaðý ve bu nedenle karþý gücün burayý kontrol etmek isteyeceði ve bu gerekçelere dayalý olarak da hedefin Suriye olacaðý þeklinde idi. Önce çatýþmalar sünni ve þiiler arasýnda yapýlýyor gibi bir intiba vardý. Ancak devam eden olaylarda bu çatýþmada taraflarýn hedefinin farklý olduðu görünüyor. Avrupa, görünenin aksine, Irak ve Suriye’deki yönetimlerin Ýran’la iþbirliði içinde olacaðýný ve bunun onlar için büyük bir kazanç olacaðýný düþünüyor ama karþý taraf petrolde saðladýklarý egemenliði kaybetmek istemiyor ve bunda baþarýlý olurlarsa dünya üzerindeki petrolün büyük çoðunluðunun, kendileri tarafýndan yönlendirileceðini ve bunun etkisinin bir savaþtan daha önemli olduðunu düþünüyor. Bu durumda Irak ve Suriye’deki bu ve benzeri olaylarýn Avrupa tarafýndan desteklenebileceði düþünülebilir.
***
Bu büyük çatýþmaya bölgedeki önemli güçlerden biri olan Ýran’ýn dahil olmayacaðý düþünülemez. Ýran’daki siyasi hareketler din farklýlýklarý üzerine kurulu deðildir. Hatta farklýlýklarýn uyum içinde bulunmasýný tercih ederler. Öte yandan Suriye ve Irak Avrupa ile ortak olacak bir yönetim kontrolünde olursa ABD ve Rus ekseninin kaybetme ihtimali ortaya çýkar.
Avrupa’nýn Türkiye üzerindeki politikasý ise þöyle özetlenebilir: Kürtlerin Türkiye’den ayrýlarak Irak’la bütünleþmesini saðlamak. Zira Saddam Avrupa ile yakýndý. Zaten Baas ideolojisini onlarýn yaptýðý ve Irak ile Suriye’de uygulanan bir ideolojiydi. Avrupa’nýn tahrik ettiði ayrýlýkçýlýk hareketinden umduklarý duruma göre küçülen Türkiye ise daha zengin, eðitimli olacaktý ve AB’ye alýnacaktý. Onlara göre böyle bir Türkiye, Ortadoðu’daki etkinliðini kaybedeceði için bölgede yönetenlerden biri deðil yönetilen bir ülke olacaktý. Bu nedenle yýllardýr sürdürülen terör eylemleri de Avrupa tarafýndan tahrik edildi Kürt Türk ayrýmcýlýðý oluþturuldu. Oysa vatandaþlarýmýz arasýnda böyle bir ayrýmcýlýk olmamýþtýr. Bana göre ABD’nin Irak harekatýnýn asýl sebebi de Avrupa’nýn bu hedefini engellemek ve petrolün kontrolünü bizzat elinde tutmak amacýna matuftur.
Avrupa’nýn hayati enerji ihtiyacý sebebiyle kontrolü ele geçirme hedefi devam etmekte ve Kürt Türk çatýþmasý çýkararak emeline ulaþma çabalarý devam etmektedir. Ancak geçmiþten beri Kürtler ve Türkler ortak bir devletin vatandaþlarý olduklarý için benzer kültürlere sahiptirler. Farklýlaþarak küçülmek iþlerine yaramaz. Maalesef yýllardan beri Avrupa’nýn Kürt politikasýný yönetenler bir yanda PKK’yý bölücü örgüte dönüþtürmek istedi diðer yandan Türkiye’yi bölünme tehlikesi altýnda olduðuna inandýrarak demokratikleþme hareketlerini yavaþlatma nedeni oldu. Böyle bir ayrýþma hareketinin alt yapýsý aslýnda her iki tarafta da yok, çözüm sürecine karþý olunmasý ve çözmek için gayret sarf edenlerin karþýsýnda durulmasý anlamsýzdýr. Provokasyonlar büyümesi gereken Türkiye’yi sarsmamalýdýr. Halklarýmýz birdir ve bütündür.