Günümüzün günah keçileri

Emin Alper imzalı Tepenin Ardı sinemaseverlerin önünde Antik Yunan kültüründen günümüz Türkiyesinin politik ortamına kadar katman katman açılan bir film. Topraklarına izinsiz giren Yörüklere düşmanlık besleyen bir ataerki, kentteki oğlunun ve torunlarının ziyaret etmesi sırasında geçen bir öykü anlatıyor Tepenin Ardı. Çobanın Yörüklerden çaldığı keçinin pişirildiği piknikte başlayan öykü ailenin keçi postuna bürünmüş bir bireyinin günahların bedelini ödemesiyle sona eriyor.

Keçi hem somut hem simge olarak önemli bir yer tutuyor filmde. Tragedya sözcüğünün etimolojisi Yunanca keçi (teke) ve ağıt anlamına gelen tragos ve oidie’nin bileşiminden oluşur; hasadın bereketli geçmesi için kurban edilen keçiye atfen... Erken dönem tragedyalarda aktörlerin keçi postuna bürünmesine, Aristo’nun Poetika’da yer verdiği tiyatronun temeli olan mimesis (taklit) kavramının antropolojideki yansımalarına, özellikle Rene Girard’ın Günah Keçisi adlı kitabında yorumladığı antik uygarlıklarda başlarına gelen felaketler için bir suçlu bulma ritüellerine dek zengin açılımları var filmin. Hepsi de toplumların şiddet potansiyeliyle ilişkili. Nitekim filmdeki ataerkin hedefinde de hiç görmediğimiz düşmanlar / yörükler var. Günümüzün günah keçileri olan “öteki”ler. Feodal yapıyı, geleneksel erkeklik modelini ve uğruna şiddete başvurulan, cana kıyılan mülkiyet kavramını eleştiren Tepenin Ardı, ordu ile PKK arasındaki savaşın travmasına da önemli yer veriyor. Babasını ziyarete gelen Nusret’in büyük oğlu Zafer sanrılardan mustarip.
Her anlamda politik bir film olan Tepenin Ardı tür sinemasıyla da flört ediyor ve biçimsel olarak da katmerleniyor. Filmin mekanı bir western peyzajına sahip. Her an Kızılderililer ok yağdıracakmış gibi! Görünmeyen düşmanın tehdidi altında bulunan bir yandan da hiyerarşi ve kuşak çatışması nedeniyle birbirlerini de hırpalayan ailenin durumu Tepenin Ardı’nı bir gerilim filmi olarak da niteliyor. Ancak filmdeki olayların gelişimi onu günah ve bedel ilişkisi üzerinden daha ahlakçı bir zemine oturtuyor ve filme birçok yönden bir tragedya olarak bakmamızı sağlıyor.

Bununla birlikte filmin finalindeki ironik müzik kullanımı izlediğimiz yapıta aykırı bir duyguyla bizi şaşırtıyor. Emin Alper’in başka birçok referansı daha var Tepenin Ardı’nda. İlk kez kamera arkasına geçmenin dezavantajını altmetni zengin bir senaryoyla ve bu senaryonun hakkını veren oyuncu performanslarıyla avantaja dönüştürebilmiş.