Güvenlik Konseyi'ndeki ‘5'li Çete', ‘Veto Hakkı'nı, ‘Öldürmek Hakkı' olarak kullanıyor; sadece Rusya değil…

5 Nisan günü, Ukrayna Başkanı Volodimir Zelensky, BM. Güvenlik Konseyi'nde hitaben 'video-konferans' yöntemiyle yaptığı konuşmada, sadece -küçücük bir şehir olan- Bucha (Buça)'da, elleri ayakları bağlanarak öldürülmüş 500 civarında sivil insanların korkunç görüntüleri için feryad ediyordu.

Rusya ise, 'bu cinayetlerin Rusya tarafdarlarına karşı Ukrayna tarafından işlenmiş olabileceği' ihtimalini dile getiriyor ve bu cinayetlerin, 'uluslararası tarafsız kurullar'ca araştırılmasını istiyor. Ancak öyle bir uluslararası tarafsız bir kurul bulunabilir mi, o da ayrı bir konu...

Ukrayna'da askerî olmayan hedefleri ve hattâ sivil yerleşim birimlerini, şehirleri en modern silâhlarla yerle bir etmeyi 'marifet' sanan ve silahlarının tahrib gücünü göstermek isteyen ve böylece Ukrayna vesilesiyle bütün dünyayı kendi önünde eğilmeye zorlayacağını sanan Putin Rusyası'nın, o cinayetleri de işlemekten kaçınmak gibi bir insanî hassasiyet göstereceği de çok şüphelidir...

Zelensky'nin konuşmasında daha da önemli olan husus, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin '5 Daimî üyesi'nin kendilerine, İkinci Dünya Savaşı'nın galibleri olarak verdikleri özel statüyle, Güvenlik Konseyi'ndeki bütün kararlarını 'veto edebilme' yetkilerinin, Rusya tarafından bir 'öldürme hakkı' olarak kullanıldığını ifade ve bu duruma isyan etmesiydi.

*

Bu feryad, gerçekte, Tayyib Erdoğan'ın yıllardır, hemen hemen bütün uluslararası zeminlerde 'Dünya 5'ten büyüktür...' şeklindeki sözünün açılımıydı. (Bu vesileyle hatırlanmalı ki, 'Tayyib Bey'in her mahfilde diplomatik hassasiyetler içinde dile getirdiği, 'Dünya 5'ten büyüktür...' sözünün mâna ve hedefinin ne olduğu, halk kitlelerine sorulduğunda, 'Bilmiyoruz, ama, Reis söylediğine göre doğru bir şey olsa gerek...' cevabı alınıyor. İletişimle ilgili birimler bu konuyu halk kitlelerinin anlıyacağı şekilde, şehirlerin meydanlarındaki, köşe başlarındaki duyuru panolarında anlatmalı değil midir? )

*

Evet, Zelensky'nin özellikle de BM. Güvenlik Konseyi hakkındaki itirazı, çok yerinde...

(B. Amerika, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa'dan oluşan ve bir '5'li Çete' durumundaki ) '5 Daimî Üye'nin kendilerine tanıdıkları ve dünyaya da dayattıkları 'kabadayılık'larının ifadesi olan 'Veto' yetkisinin, Rusya tarafından 'öldürme hakkı' olarak kullanıldığı gayet açık da, Amerika, İngiltere, Fransa ve Çin bundan farklı mı sanki... Hepsinin elleri de kanlı, vicdanları katran gibi...

Zelensky, 'Güvenlik Konseyi ve BM Rusya'nın cinayetlerini durduramıyorsa, Güvenlik Konseyi de, BM Genel Kurulu da bu duruma engel olamıyorsa, Birleşmiş Milletler Teşkilatı tamamen mânasız hale geldiğinden, kendisini feshetmelidir...' diyor...

Evet, aynen öyle... BM, dünyanın yeni durumlarına göre ve hiçbir ülkeye özel veto yetkisi vermeyen ve de yaptırım kabiliyet ve gücü olan bir yapıya kavuşturulmalıdır, aksi halde bozuk yapı, insanlığın üzerine bütün enkazıyla çökecektir. Ama bugün, Amerika, İngiltere ve Fransa bir tarafta, Rusya ve Çin karşı tarafta; BM, iki güç odağının elinde esir...

Ancak, Zelensky konuşmasında, BM.'nin başarısızlığına Ruanda, Irak, Suriye, Yemen, Bosna ve Afganistan'a kadar pek çok konularda çarpıcı örnekler verirken, 'İsrail rejiminin Filistin'deki cinayetleri'ne değinmiyordu. Çünkü, daha geçen sene, İsrail rejiminin Gazze ve diğer yerlerde işlediği korkunç bombardıman ve cinayetleri, 'savunma hakkı' olarak nitelemişti.

*

İki NOT:

1- Rusya siyasetinin renkli isimlerinden Vladimir Jirinovski, evvelki gün öldü. Türkçeyi çok güzel konuşan Jirinovsky, Türkiye üzerine, kendi açısından ilginç rüyalar görüyordu; artık öbür tarafta devam eder o rüyalarına...

Son olarak Karabağ'daki Ermeni İşgali'nin kırılmasından sonra, Rusya Meclisi Duma'da yaptığı konuşmada, 'Türkiye'yi biz güçlendirdik... O kadar ticaret, o kadar turist...

Ama, Türkiye ise, Azerbaycan ve Hazar üzerinden Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan, Tacikistan ve taa Kırgızistan'a kadar uzanan bir şerit halinde güney sınırlarımızdadır artık...' diyordu...

2- Pakistan'da olanlar kendi iç hukukları açısından kanunî sınırlar içerisinde...

1,5 sene sonra yeni seçimler yapılacaktı.

Muhalefet partileri bizdeki gibi, bir olup, Başbakan İmrân Khan'güvensizlik oyu'yla devirmek istediler. İlk oylamada yeterli sayıya erişmeseler de büyük bir başarı elde ettiler ve ikinci oylama için, İmrân Khan'ın partisinden 16 m. vekilini daha kendilerine çekince; İmrân Khan da, ikinci oylamanın yapılmasına fırsat vermeden, Cumhurbaşkanı'ndan Meclis'i feshetmesini istedi ve Meclis feshedildi. Şimdi, geçici bir Hükûmet Başkanlığı'nda, üç ay içinde seçime gitmek üzere, halkın rey ve iradesine başvurulacak...

Hâlbuki muhalefet partileri, 1,5 sene sonraki seçimlere Hükûmet'te olarak gitmenin avantajını kullanmak istiyorlardı. Yani, kanun sınırları içinde normal bir iç siyasî mücadele...

Ancak, İmran Khan, Amerika'nın isteklerine birazcık direnmeye çalışıyordu... Bir ay kadar önce de, Avrupalı 12 ülkenin büyükelçileri İmran Khan'a karşı bir bildiri bile yayınladılar. Yani, içerdeki muhalefet partileri de, dış odaklar da, (bizdeki 6 muhalefet partisinin bir olup, 'Tayyib gitsin de ne olursa olsun.' deyişleri gibi) ' İmran Khan gitsin de kim gelirse gelsin...' diyorlar.

Normal kanunî yolu takib edip seçim kararı almasıyla, İmran Khan, sanırım, daha güçlü çıktı bu mücadeleden...