Güvenlik mi, istihbarat mı?

Terör saldırısının yaşandığı o ilk dakikadan itibaren “güvenlik zafiyeti” tartışmaları başladı.. Şunu söylediler; “Biz belimizde kemerle bile giremiyoruz havaalanına, adam bombalarla nasıl girmiş?”

Bu saçma sapan iddiayı anlı şanlı programlarda altına stratejist falan yazan adamlar da dillendirdiler.. 

Aklın tatile çıktığı analizler..  

Acaba şöyle bir güvenlik sistemi mi düşlüyor bu zeki arkadaşlar; Beline patlamaya hazır bomba düzeneği sarmış, elinde kaleşnikof tüfek olan bir adam, duyarlı kapıdan geçiyor.. Kapıdaki görevli, ‘lütfen elinizdeki tüfeği bırakın ve bir daha geçin’ diye uyarıyor... Böylece kemerle bile geçemediğimiz kapıdan elbette kaleşnikof tüfekle de geçememiş oluyoruz..

Bak zeki çocuk..

Dersen ki; ‘istihbarat zaafı vardır’, bunu oturur konuşuruz..

Nasıl gelmişler İstanbul’a, nasıl ev tutmuşlar, silah edinmişler vesaire..

Bu nasıl oldu da istihbaratın bilgisinden kaçtı bunu sorgulayalım..

Ben de sorgulayayım..

Ama Havaalanı ilk check noktasında, görür görmez müdahale edilmiş üç terörist için,

“güvenlik zafiyeti” suçlaması, çok insafsızca ve haksızca..

Gelelim havaalanının güvenliği meselesine..

Deniyor ki, havaalanındaki kontroller yeterli değil..

Acaba, kontroller en dışarıdan,

“DHMİ” tabelasının bulunduğu dış nizamiyeden başlasın mı isteniyor acaba?..

Arz edeyim;

1) Eğer ilk kontrol orada yapılır ve uçağa kadar toplam üç kontrolden geçilirse, 13:00’te kalkacak uçak için sabah 8:00’de alana gitmeniz gerekir..

2) İlk kontrolün yapıldığı yerde terör saldırısı oluyorsa, toplam sonuç değişmez, bu defa canlı bomba kendini o kontrol noktasında patlatır, o kuyrukta bekleyenleri katleder..

Meselenin kontrol noktalarındaki güvenlik tedbirleriyle ilgisinin olmadığı, şehit düşerken onlarca insanın yaşamını kurtaran kahraman memurlarımızın kanla yazdığı hikayelerinden de açıkça anlaşılacaktır..

O parayı nasıl yiyeceksin?

Terör saldırısı ile hayatını kaybedenlerden üçünün, taksici olduğunu öğrendiğimde, şu ünlü “100 dolar” iddiası bir kez daha geldi gözümün önüne..

İddia şu;

(ya da şunlardan biri)

1) Bazı yolcular saldırıdan sonra taksicilere, 10 liralık yol için 100 dolar vermişler..

2) Bazı taksiciler saldırıdan sonra yolcuları bölgeden uzaklaştırmak için 10 liralık yola 100 dolar istemişler..

Bir takside yaşanabilecek her türlü rezilliği görmüş-yaşamış bir kardeşinizim..

Dolayısıyla ilk duyduğumda, “olmaz canım, öyle şey yapmazlar” demediğimi söylemeliyim..

Namuslu meslektaşlarının isyan ettiğini görünce de ikilemde kaldım..

Acaba bu iddiaları dile getirenlere mi isyan, yoksa adlarını kötüye çıkaran çürük yumurtalara mı?..

Yağmurda araba kullanmak

İstanbul’a her yağmur yağdığında yolların neden kapandığını çözdüm..

Ben hep ‘alt yapı - üst yapı’ derdim..

Misal bir geçit altı suyla doluyor araçlar ilerleyemiyor, bir rögar taşıyor vesaire gibi..

Ancak işin aslı esası başkaymış..

Meğer biz, yağmurda araba kullanmayı bilmiyormuşuz..

Televizyonlarda hep ‘karda araç sürme teknikleri’ öğretiliyor.

Ama yağmur konusunda hiç bilgimiz yok..

Tavsiyem ehliyet verirken sınavları mümkünse yağışlı gecelerde yapsınlar.

Düz yolda titretmeden araba kaldırana ehliyet veriyorlar.

Orta zekalı, fiziksel yeterliliği olan her 12 yaşından büyük çocuk o kadarını yapabiliyor zaten..

Sizin farkınız ne?