Ha CHP Aydın mebusu, ha Hüseyin Avni Paşa!

CHP’li Osman Aydın, soyadını aldığı ilin milletvekili, pek bir üzülmekte, iki dizini dövmekteymiş, darbe yapacak komutan kalmadı diye. “Tasfiye ettiler hepsini” derken görenler nerdeyse ağlayacaktı demekteler. Ben köy kahvesinde toplanıp bu beyefendiye kulak verenlerin yalancısıyım! Yalancısıyım çünkü inanasım gelmiyor halkın oylarıyla gelip duvarında “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir” yazan TBMM’de oturan, bu milletin ödediği vergilerden maaşını, yolluğunu alan, ardından da sandığa tekmeyi basıp, milletin seçtiklerini alaşağı edecek komutan arayan bir milletvekili olabileceğine inanamıyorum!

Osman Bey ve onun gibi düşünenler bana Serasker Hüseyin Avni Paşa’yı hatırlattı. O da, beğenmediği Abdülaziz Han’ı tahttan indirip iktidara V. Murad’ı getirerek dilediğince at oynatacağını sanmıştı. Gerçi Abdülaziz Han’ı tahttan indirdi indirmesine. Yeni padişah piyano çalıp konçerto bestelerken, damarlarını pehlivanlara kestirip öldürttü Abdülaziz Han’ı! Ancak rahmetli sultanın kayınbiraderi Çerkes Hasan’ı hesaba katmamıştı. Çerkes Hasan belinde tabancasıyla Mithad Paşa’nın Beyazıd’daki konağına gitti, orada olduğunu bildiği kaltaban Hüseyin Avni’yi öldürdü.

Yani ihtilalere ve zorbalığa bel bağlayanlar geçici bir süre başarıya ulaşabilirler ama milletin desteğini arkalarına almadıkları sürece sonuç hep hüsrandır. İnönü’nün bir lafı vardır ki, ilginçtir. Her ne kadar rahmetli Bülent Ecevit’in genel başkan koltuğuna oturduğu gün söylemişse de, aslında hem CHP’nin bu günü hem de kendi yaşam öyküsünün bir özetidir sanki: “Bir maceranın başarıya ulaşmış olması onun macera niteliğini ortadan kaldırmaz!” Neyse konu bu değil.

Konu bugün bir milletvekilinin, dün de bir seraskerin (genelkurmay başkanı) millet çoğunluğunu hiçe sayarak ve de güç kullanarak iktidarı gasp etme isteğidir. Osman Bey’i tanımam; iyidir kötüdür hiçbir fikrim yok. Belki heyecanlanıp söylememesi gereken, boyundan büyük laflar etmiştir ama Hüseyin Avni Paşa tam bir felakettir. Osmanlı tarihinde ilk kez bir kadın efendinin, yani padişah eşinin arabasına Cuma selamlığında yaklaşıp, “şu yaşmağı hele bir sıyır da gül yüzünü görelim sultanım”  demek cüretini göstermiş, harem haznedarlarından Arz-ı Niyaz Kalfayla halvet olmuş, üç cariyenin gırtlağına hançer dayayınca Abdülaziz Han da rütbesiz asker olarak Isparta’ya sürmüştü. İşte buna pek bir sinirlenen “kinim dinimdir” diyen Hüseyin Avni, daha sonra yanına asker ve nazır biraderlerinden kimilerini toplayarak Şeyhülislam Hasan Hayrullah Efendi’yi de safına çekerek darbe yapmış, Sultan Abdülaziz’i tahttan indirmişti. İşin sonunda beş aylığına Osmanlı’nın ilk ve son diktatörü Hüseyin Avni öldürülmüş, diğer darbecilerse Abdülhamid Han döneminde, Yıldız Mahkemelerinde yargılanarak çeşitli cezalara çarptırılmıştı.

İktidar olmak için ülkeyi yönetenlerin yaptıklarına aklı başında, dişe dokunur, başarıya ulaşabilme olasılığı bulunan seçenekler sunmak, sonra da milletin oyuna başvurmak gerekir. Yoksa komutan kalmadı, darbe de yapamıyoruz, tuh Allah kahretsin gibi akıllara ziyan laflar ederek bir arpa boyu yol alamazsınız. Yahu yatın kalkın dua edin darbe yapacak, milletin oyuyla iktidara gelenleri zorbalıkla indirecek komutan kalmadı diye! Siz aklınızı mı kaçırdınız?