Ha gayret Maduro!

Venezula 303 milyar varil ile dünyanın en büyük petrol rezervine sahip bir ülke. 

Ancak düşük üretim seviyesi ve yetersiz ihracat altyapısı nedeniyle bu kaynaklardan yeterince faydalanamıyor. 

Buna rağmen gelirinin yüzde 95’i petrole dayalı. 

Petrol fiyatları düşünce ülkede ekonomik buhran başladı. 

IMF verilerine göre, Venezuela'da 2012'de 11,2 bin dolar olan kişi başı milli gelir, petrol fiyatlarında hızlı bir düşüşün yaşandığı 2014'te 7 bin dolara gerilemiş, 2018'de ise 3,6 bin dolara kadar düşmüştü. 

İçine düştüğü ekonomik siyasi bunalımdan çıkmak için kaynaklarını Rusya ve Çin’e açınca en önemli ticaret ortağı ve ülkenin bir numaralı petrol ithalatçısı olan ABD’nin öfkesi kabardı!  

*** 

ABD, Maduro'nun 2013'te başkan seçilmesiyle birlikte ülkeye uyguladığı baskıyı artırdı.

Geçen yıl Mayıs ayında yapılan seçimi Maduro yüzde 68 oy ile kazandı. Başkanlığının 10 Ocak'ta resmi olarak açıklanmasıyla birlikte, Ulusal Meclis Başkanı Juan Guaido önderliğindeki muhalefet cephesi, Maduro'nun başkanlığını gayri meşru ilan etti.

ABD'nin de geçici ülke başkanı olarak Guaido'yu tanıdığını duyurması ortaya bugünkü darbe manzarasını çıkardı.  

*** 

ABD bunu hep yapıyor.

12 Eylül’de, 28 Şubat’ta ve 15 Temmuz’da aynı müdahaleyi Türkiye’ye yapmadı mı? 

ABD’nin ne dini ne imanı ne ilkesi ne kuralı var. Varsa yoksa kendi çıkarı ve ülke politikasına hakim Evangelitslerin ve Siyonistlerin çıkarları var. 

Ortadoğu’daki akan kan İsrail’in güvenliği hedefine matuf değil mi? 

Yoksa ne işi var ABD’nin Suriye kuzeyinde?   

*** 

Hadi ABD bileğinin gücüne güvenip bu küstahça politikaları takip ediyor, hadi ona destek veren Latin Amerika ülkelerini de kukla yönetimleri sebebiyle anladık diyelim. 

Ya demokrasi havarisi AB üyesi ülkelere ne oluyor?!

Onlar neden seçimle işbaşına gelmiş bir başkanın meşruiyetini tartışıyorlar?! 

Aynı AB üyesi ülkeler 15 Temmuz darbe girişimine de sessiz kalarak destek vermediler mi?

Hangisi Erdoğan’ın başlattığı direnişe destek verdi?! 

Allah korudu, eğer darbe başarılı olsaydı alkış tutacaklardı. 

Çünkü emperyalizme karşı direnen Erdoğan onlara göre değildi. 

*** 

Erdoğan liderliğindeki Türkiye ABD’nin Venezuela’ya yaptığı bu müdahaleye ilk tepki veren ülke olarak AB’ye de ciddi bir ders verdi bence.

Demokrasi, insan hakları, özgürlükler sloganıyla dünyaya sözde akıl veren AB dün 15 Temmuz’da sınıfta kaldığı gibi bu gün de Venezuela konusunda sınıfta kalmıştır.

Mısır’daki Sisi darbesine verdikleri desteği de bu vesileyle hatırlatmış olalım! 

Sahi biz bu AB’ye mi üye olacağız?!  

*** 

Bu yazıyı yazdığım saatlerde tıpkı Erdoğan’ın 15 Temmuz’da direndiği gibi Maduro direniyordu. 

Tabii ki bu direniş onun kararlılığı, ordunun seçilmiş başkanın yanında olduğunu açıklaması ve taraftarlarının desteği sayesinde devam ediyor! 

ABD’nin Venezuela ordusunu isyana çağırması, petrol paralarını kendini başkan ilan eden daha doğrusu ABD beslemesi muhalefet liderine göndereceğini açıklaması ve demokrasi ve insan haklarını dilinden bırakmayan AB’nin bu çılgınca müdahaleye ses çıkarmaması bence yeni dünya düzeninin çirkin yüzünü bir kez daha göstermesinden başka bir şey değildir! 

ABD ve AB’nin seçilmiş başkan Maduro’ya karşı bu çirkin yüzünü 15 Temmuz’da da bize gösterdi.

Bir daha göstermez diye de bir garanti yok!

Dolayısıyla FETÖ denen kukla örgütle ve PKK/PYD ile mücadele sıradan bir güvenlik operasyonu değil ülkemizi teslim almak isteyen emperyalizmle mücadeledir. 

Muhalefetin 31 Mart’ta AK Parti’yi hezimete uğratma hedefinin arkasında Venezuela benzeri senaryoların yazılmış olması hiç de uzak ihtimal değildir! 

Boşuna beka meselesi denmiyor!