Haccın ardından

Allah’a yakınlaştıkça bütün farklılıklar ortadan kalkıyor, mevki makam, zengin fakir, siyah beyaz, kadın erkek eşitleniyor. Tavafta, Arafat’ta, Müzdelife’de, şeytan taşlama sırasında kadın ve erkek yan yana.

Kabe yönetimi tavaf sırasında kadın ve erkek mahallerini ayırmak istemiş. En azından bir öneri olarak konuşulmuş bu. Tavaf alanının darlığı zaman zaman herkesi bunaltacak sıkışıklıklara yol açıyor ama bunun çözümü kadınları üst kata ya da arkaya itmek değil tavaf alanını genişletmek olmalı. Nitekim bu öneri peygamberimizin böyle bir uygulaması olmadığı için kabul görmemiş.

İslam dünyasında kadınların ikincil konumunun dinden değil dine dayandırılan erkek egemen yorumlayıştan kaynaklandığının en açık kanıtı hacdır.

***

Hac ibadeti için Mekke ve Medine’de olduğumuz süre içinde bizleri en çok rahatsız eden husus 1400 yıllık tarihin şirk denilerek yerle bir edilmiş olması oldu. Peygamberimizin tebliğ için arkadaşlarıyla gizlice toplandığı Darul Erkam dahil olmak üzere Hz. Muhammed, ailesi ve sahabesinin hayatı sürdürdüğü yapılardan eser kalmamıştır. Siyeri nebinin numunesi olan 900 kadar yapı 1971’e kadar ayakta iken dönemin kralı tarafından verilen bir karar ve alınan bir fetva ile şirk ilan edilmiş ve buldozerlerle yıkılmış. Mekke belediyesinin ambleminde buldozer resmi olmasının sebebi de bu. Şirk diye Kabe dışında hemen her şeyi yıkmışlar. Fakat Kabe’yi çevreleyen mescidin kapıları kralların adını taşıyor. Peygamberin hayatını bize anımsatacak her şeyin yıkıldığı Mekke ve Medine’de bütün yollar ve tüneller kralların adını taşıyor. Kabe’ye kralların adını taşıyan kapılardan geçip girebiliyorsunuz.

***

Harem’in idaresi ve hac organizasyonunun şu haliyle devam ettirilmesi İslam ümmetini incitiyor. Bütün Müslümanların kıblesi olan Kabe’nin bakımı ve kilidinin kimde olacağı Peygamberimizden önce de şeref payesi olagelmiş. Bugün de Kabe’nin örtüsü ve anahtarı Peygamberimizin zamanında o görevi üstlenmiş olan ailede. Bu sembolik ritüeli bozmaya gerek yok ancak hac ibadeti 4-4,5 milyon kişinin aynı anda ağırlanmasını gerektiriyor ve bu yaklaşık iki ay boyunca Medine ve Mekke’de temizlik başta olmak üzere ciddi sorunların yaşanmasına sebep oluyor. Suud yönetimi bu işlere kimseyi katmama tutumundan vazgeçmeli ve Harem’in idaresi bütün İslam ülkelerinin müşterekiyle gerçekleşmeli.

Türkiye bu konuda ön ayak olabilir. Fakat Medine ve Mekke arasında bir dinlenme tesisi yapabilmek için bile yıllardır ısrarcı olunduğu ve bu izin ancak alınabildiğini öğrenince insan ümitvar olamıyor.

***

Müslümanların birbirini boğazladığı, mezhep farklılıklarının savaş sebebine dönüştüğü bugün bu hastalıkların ilacı da hacda. Farklı mezhepler haccın rahmeti adeta. Hac ilmihali anlamında mezhepler son derce geçişken ve kullanışlı. Sizin tabi olduğunuz mezhep imamının yorumu fazladan bir zorluk oluşturacaksa şartlar çerçevesinde ilmihali kolay olan bir mezhebe uyuyorsunuz. Yani mezhepler hacda iken kendi aralarında yardımlaşabiliyorken, dışarıya çıktığınızda ihtilaflar şiddete ve savaşlara dönülebiliyor.

IŞİD’in yaptığıyla kurban ibadetini aynı gören patolojik zihinlerin anlaması mümkün değil kuşkusuz fakat bu konular üzerinde Müslümanların düşünmesi ve konuşması gerek.