Batý kiliseleri küresel siyasetin tam ortasýndalar. Türkiye, Ýslam coðrafyasý için de bir umuttur.
Ýslam dinini Arap yarýmadasýndan alýp üç kýtaya yayan, Türklerdir. Uzun süre Arap yarýmadasý içinde kalan ve Halifelik döneminde iç çekiþmelerle zayýflayan Ýslamý uzak coðrafyalara taþýyan, Türklerdir. Kanuni Sultan Süleyman zamaný Osmanlý Ýmparatorluðu sýnýrlarý, ayný zamanda Ýslam’ýn da kurumsal olarak dünya coðrafyasýndaki en uç sýnýrlarýdýr. Kanuniden sonra kurumsal yapý ve sýnýrlar gerilemiþ, ancak Ýslam dini mütevazi cemaatler içinde ya da gönüllerde kalarak uzak coðrafyalarda baki kalmýþtýr.
Batý, Kanuni Sultan Süleymaný, Ýmparatorluðu ve gösterdiði yayýlma seyrini ’Türk’ kelimesiyle özetlemiþtir. Türk adý, Batý için ‘Ýslam’ ile eþdeðer anlam taþýmýþtýr. O yüzden de Batýnýn Osmanlý ile savaþlarý, zihinlerde Haç-Hilal Savaþý sayýlmýþtýr.
Öte yanda Papalýðýn Haçlý Seferleri, Kristof Kolomb ve sonrasýnda denizaþýrý sömürge yollarýnýn bulunmasý, Hýristiyanlýðýn savunmada deðil, dünya çapýnda saldýrýda olduðunun göstergeleridir. ‘Osmanlý’nýn sürekli saldýrýsý karþýsýnda savunmada kalmýþ Hýristiyanlýk’ sadece masaldýr.
Papalýðýn Kudüs hedefiyle düzenlediði ilk Haçlý seferinin tarihi 1095’tir. Bu seferin, Türklerin 1071’de Malazgirt zaferiyle Anadoluya girmesinden sonra yapýlmasý, tesadüf deðildir.
Protestanlýðýn baþlamasýyla 1500’lerin baþýnda zayýflayan Katolik dünyasý, yüzyýlýn sonunda kendi içinde çatýþmaya girmiþti. Ýç savaþ yaþayan daðýnýk Hýristiyan Avrupa, Müslüman Türk tehdidini göstererek geçici ittifaklar kurabilmiþtir. Haç-Hilal çatýþmasý kavramý, daðýnýk Avrupa’nýn kendi iç siyasetini toparlamak için gerekliydi. Avrupa dýþ düþmana ihtiyaç duyduðunda ‘Türk’, yeterli bir gerekçeydi.
Türk yokken de ‘Doðu’, Batý için yeterince esrarengiz, bilinmez ve tehdit dolu bir güç merkeziydi. Türk’ün Hýristiyanlýk sýnýrlarýna ilerleyip alan kazanmasý, siyasi coðrafyayý deðiþtirmesi, ’Doðudaki Barbarlara’ karþý kimin cephe ülkesi olacaðý sorusunu getiriyordu. Anonim bir özlü söz uyarýnca: Avrupa’nýn en batýsýndan doðuya gidildikçe her kavim için diðeri, ‘Doðudaki Barbar’dýr ve tehdittir.
20. yüzyýl boyunca -barbarlara karþý cephe ülkesi- rolünü Yunanistan oynamaya çalýþtý. Üzerlerine bol gelen rolü hala oynamaya çalýþtýklarý için, Türkiye ile iliþkileri bir türlü düzelmez.
Donald Trump’ýn daðýttýðý kurumsal Batý ittifaký þimdi yeni arayýþ içinde. Avrupa, ABD’siz bir dünyaya hazýrlanmaya çalýþýyor. ABD’siz yaþamak, Avrupa için hayli korkutucu. ABD’nin Avrupa ilgisi baþladýktan bu yana geçen 100 yýlda Avrupa’nýn kaybettiði refleksler var. Üstelik Avrupa’nýn 100 yýl önceki refleksleri ve o dünya, sömürgeci sisteme aitti. ABD liderlik dönemini takvimden ve tarihten çýkarýrsak, Avrupa’nýn referans noktasý ve dönüþ kavþaðý, Afrika, Asya ve Latin Amerika’daki sömürgeci zamanlardýr.
Trump’ýn yaptýklarý ya da yapmadýklarý, Batý kurumlarýný daðýtýyor, ittifak kavramýnýn içini boþaltýyor. ABD’nin tutarsýzlýklarý þaþkýnlýk yaratýrken, Türkiye’ye yeni fýrsatlar ve yollar açýyor. Türkiye’nin Avrasya ve Ortadoðu’daki yeni jeopolitik açýlýmlarý, Batýnýn -önce ben- diyen keyfi zihniyetine karþý -Hayýr, önce Türkiye- deme refleksidir. Türkiye’nin bu açýlýmlarýnda kültürü, milli deðerleri ve Ýslam dini, önemli güç kaynaklarý arasýndadýr. Bütün coðrafyalar için Ýslam dini, Türkiye’nin gücü ve zenginliðidir. Türkiye, Ýslam dünyasý için umuttur.
Asýl Batý Ýslama saldýrdý
Batý tarih boyunca ‘Türk’ imajý üzerinden düþman ararken, bu sýralar ‘Ýslam’ adýný kullanarak düþman arýyor. Ýslamýn ‘Cihad’ kavramý bu aralar temel korku ve tehdidin gerekçesi olarak öne sürülüyor. Ýslam, saldýrganlýða bir sýfat olarak kullanýlýyor. Halbuki Ýslamýn Batý saldýrýsý altýnda kaldýðýný, tarihi seyirde asýl Batýnýn Ýslama saldýrdýðýný gözleyen vicdanlý tarihçiler de var.
Saldýrgan Doðu’dur-Ýslam’dýr, Savunmada kalan Batý-Hýristiyanlýk’týr ezberini, Amerikalý siyaset adamý ve tarihçi William R. Polk bozmuþ. Yeni kitabý Haçlý Seferi ve Cihad (Crusade and Jihad) da son bin yýldýr Ýslam dünyasýnýn Hýristiyanlýk saldýrýsý altýnda kaldýðýný belgeliyor. Klasik Doðu-Batý yerine Polk daha gerçekçi olan ‘Saldýrgan Hýristiyan Kuzey’ ile ‘Bu saldýrýya hedef olan Müslüman Güney’ ayrýmý yapýyor.
Kuzey’de Avrupalýlar, Amerikalýlar, Çinliler, Ruslar, eski dönem Moðollar var. Kuzeyin emperyal yayýlma iþtahý daha fazla. Güney, Ýslam yanýnda Afrika-Hindistan dahil mazlumlarýn coðrafyasý.
Polk’un tanýmýndan yola çýkýp teoriyi geniþletelim: Tarih ilerledikçe Moðol, Çin, Rus etkisi azaldý ve yerini Avrupa-Amerika etkisi aldý. Saldýrgan Kuzey, Güneyin tehdit olmaktan çýktýðýný fark edince, kendi içinde hesaplaþmaya döndü. Güneyin tehdit olmaktan çýkmasý zamaný, bizce Osmanlý Ýmparatorluðunun yýkýlýþ zamanýdýr. Osmanlýnýn yýkýlmasýyla siyasi coðrafya ve Ýslam da parçalandý ve artýk emperyal güçlere direnecek güç merkezi kalmadý.
Sonra jeopolitik çatýþma, Avrupa-Amerika ile Doðusu, Çin/Rusya arasýnda çatýþmaya dönüþtü. Osmanlýnýn çöküþü 20. yüzyýlýn baþlangýcýnýn en kilit aný ise, 20. yüzyýlýn kalaný da Avrupa-Amerika ile Çin/Rusya çatýþmasýyla geçmiþtir. 21. yüzyýl, bu çatýþmadan galip çýkan ABD’nin hakimiyetiyle baþlamýþtý. Ancak ABD için zirve kýsa sürdü.
Ortodoks dünyasýnda kopuþ
Günümüzde Batý Kiliseleri, Küresel siyasetin ve jeopolitiðin önemli aktörleridir. Katolik ve Ortodoks kiliseleri hem kendi siyasetlerini izler, hem de müttefik devletlerle koordine ederler. Kral, Ýmparator ya da Çarýn, kilisenin de baþý olduðu zamanlar, 100 yýllýk aradan sonra geri geldi.
Devlet Baþkanlarý, Kiliseleri ulusal-küresel siyasetlerinin uzantýsý saymaktalar. Anglikan Kilisesi, Kraliçe’nin gölgesidir. Vatikan, uluslar üstü davranmakla birlikte, güncel Avrupa Afrika, Latin Amerika sorunlarýna taraf olup, kuralsýz yeni dünyada yeni alanlar aramaktadýr.
Vatikan kiliselerinde genel bir uygulama olduðu anlaþýlan çocuklara cinsel taciz olayýnýn geliþimi bile, siyaseti izleri taþýmaktadýr. Papa Francis’in bu olaylara göz yumduðu gerekçesiyle istifasýnýn istenmesi, tarihi bir geliþmedir. Ýstifa çaðrýsýný yapan din adamlarýnýn -baþka hesaplarla Francis’i harcamak istedikleri- iddiasý ise, Vatikan’ýn hangi deðerler ve dengelerle idare edildiðinin göstergesidir.
Ortodoks Kilisesinde ise Rusya tarafý hareketlidir. Moskova Kilisesi, Kremlin ile tam uyum içinde yerel ve bölgesel siyaset yapmaktadýr. Hatta Moskova’nýn, hiyerarþik üstünlüðü olan Istanbul Fener’i gölgede býrakma çabasý hýzlanmýþtýr. Istanbul Moskova çekiþmesinin en önemli aþamasý, bugünlerde Ukrayna kilisesinin baðýmsýzlýðý konusunda yaþanýyor.
Geleneðe göre Moskova kilisesine baðlý sayýlan Ukrayna, þimdi ayrý ve baðýmsýz bir kiliseye sahip olmak, ve üzerindeki Rusya etkisini kýrmak istiyor. Ukrayna yýllardýr Batý ile Rusya arasýndaki hakimiyet çekiþmesinin ortasýnda. Cuma günü bu konuda Istanbul’da önemli bir buluþma yaþandý.
Ukrayna’nýn ayrýlmasýný istemeyen Moskova Kilisesinin baþý Kiril ile ayrýlmaya sýcak bakan Istanbul Fener Kilisesinin baþý Bartolomeos bir araya geldiler. Görüþme sonrasýnda taraflarýn tavrýnýn deðiþmediði, Ukrayna kilisesinin Moskova’dan ayrýlacaðý söyleniyor.
Bilenler, ayrýlmanýn Ortodoks kilisesinde büyük sarsýntý yaratacaðýný ve zaten görünüþte olan birliðin yok olacaðýný söylemekteler.
Rusya’nýn Fener’e karþý büyük sempati duymadýðý biliniyor. Geçenlerde Amerikalý savcýlar, Rus hackerlerýn Fener Kilisesinin önemli yöneticilerinin e-maillerini ele geçirmeye çalýþtýklarýný belirledi. Fener ile Moskova kilisesi arasýnda hakimiyet çekiþmesi sürerken Rus Hackerlerin Fener’den bilgi çalmaya çalýþmasý. Bunu da Amerikalýlarýn ortaya çýkartmasý... Kiliselerle Siyasetler böyle kesiþiyor ve çatýþýyor.