Yeni Zelanda’da Müslümanlar Cuma vakti camilerine vardýklarýnda, asýrlar öncesinden fýrlayýp gelmiþ kokuþmuþ bir cani ile karþýlaþtýlar.
Caninin elindeki silahlar son teknolojiye uygun, öldürdüðü masumlarý kayda geçiren kamera sistemi canlý yayýn yapacak nitelikte, katliam sanki bir bilgisayar oyunu gibi. Katilin kendine güveni ise avukat istemeyecek kadar tam! Geride býraktýðý manifestodaki kritik detaylar, seçtiði semboller siyasi hedefe kilitli!
“Türklere” baþlýklý bölümde her birimizi þöyle tehdit ediyor Haçlý teröristi:
“Topraklarýnýzda huzur içinde yaþayabilirsiniz ama sadece Boðaz’ýn Doðu yakasýnda. Batý yakasýnda yaþamayý dener, Avrupa’ya gelirseniz sizi öldüreceðiz. Kostantinopolis’e gelir, tüm cami ve minareleri yýkarýz. Ayasofya minarelerden kurtulacak ve Kostantinapol tekrar Hristiyan þehri olacak.”
Haçlý kafasýnýn içinde asýrlarca biriktirilmiþ kin ve irinin iðrenç kokusunu aldýnýz mý?
***
Görmemiz gereken þey bu kafanýn sadece Brenton Tarrant’ýn gövdesinin üzerinde olmadýðý. Öyle olsaydý karþý karþýya olduðumuz tehlikeyi aþmak daha kolay olurdu. Ama öyle deðil. “Ýslam karþýtý beyaz ýrkçý radikalizm” bireysel ve küçük örgütlü þiddet düzeyinden çýkmýþ görünüyor. Çünkü Avrupa’daki ýrkçýlýk marjinal deðil çoktandýr; yönetimde. Baþörtüsü yasaklarý, cami engelleri, Müslümanlara saldýrýlar birbirini izliyor. Batýlý devletler ve siyaset yapýcýlar yükselen saðý ciddiye almayýp faydalanmayý seçtiði içindir ki gelinen nokta gerçek bir tehlike içeriyor.
Devlet olarak Türkiye, lider olarak Erdoðan yýllardýr Avrupa’yý, Amerika’yý buna karþý uyarýyor. 2005’ten beri Ýspanya ile Medeniyetler Ýttifakýný yürütüyor. Lakin burada da yalnýz býrakýldý Türkiye. Irkçýlýða karþý mücadele etmek yerine ucuz politikalarý, terör finansörlerini, silah endüstrisini, en nihayetinde “medeniyetler savaþý” tezini tercih etti Batý.
“Ýslam bizden nefret ediyor. Camilerden insanlar nefret ve ölüm fikriyle çýkýyorsa bizim bir þeyler yapmamýz lazým” diyerek ve “ABD büyükelçiliðini Ýsrail’in baþkenti Kudüs’e taþýyacaðýný” ilan ederek seçim kazandý Trump. Avrupa’da aþýrý sað iktidar olurken Mýsýr’daki darbecilerle büyükelçiliðinde gazeteci kesen Suudi Arabistan Siyonist damadýn emrine verildi.
Bir ýrkçý, Hýristiyancý bir anlayýþla 3 yaþýndaki çocuklar dahil 50 kiþiyi katlediyor, 30’dan fazla insaný yaralýyor ama Batýlý siyasiler gibi Batý medyasý da teröriste terörist diyemiyor. Hatta Ýngiliz Daily Mirror katilin bebeklik fotoðrafýyla sempati bile toplayabiliyor. DEAÞ türü türedi terör örgütlerinin yaptýðý saldýrýlar için Ýslam ve terör kelimelerini fosforlu harflerle yan yana yazarken sýrf Müslüman diye katledilen 50 kiþiyi sessizce muðlaklýða gömüyor. Katolik dünyanýn lideri Papa mesela, “manasýz þiddet eylemleri” diyerek geçiþtiriyor Hristiyan terörünü!
***
Bu ikiyüzlülük midemizi bulandýrmanýn ötesine geçmeli artýk. Bir karara varmalý.
Cumhurbaþkaný Erdoðan “yeni bir Haçlý-Hilal mücadelesi istemiyoruz” diyerek uyarýyor dünyayý. Ama en çok onun liderliðindeki devlet aklý fark ediyor olmalý nitelik deðiþtiren tehlikeyi. Gösterilen direnç, alýnan tedbirler þimdi daha anlamlý.
Çünkü ne Gezi’deki “zulüm 1453’te baþladý” yazýsý, ne 3. Köprü-3. Havalimaný gibi doðu-batý karþýlaþmasýný kolaylaþtýran projelere itiraz, ne de Kudüs Ýsrail’e peþkeþ çekilmek istenirken PKK’nýn sýnýrýmýza dayanmasý tesadüfi.
Yahut FETÖ melununun “Haçlýlarýn ülkenizi iþgal etmesi tehlikeli bir þey deðildir” sözü; iþgalci Ýsrail’in Baþbakanýnýn oðlunun “Ýstanbul Türkler tarafýndan iþgal edilmeden önce bin yýl Bizans’ýn baþkentiydi” hatýrlatmasý tesadüfi midir sizce?
Daha yakýna gelelim. 15 Temmuz’a tiyatro derken beka tehlikesini alaya alan Kemal Kýlýçdaroðlu’nun kurduðu gizli-çapraz ittifaklara güvenip camideki Müslüman katliamýnýn faturasýný Müslümanlara kesmesi tesadüf müdür?