Hadi anlaşalım

Kimin ne içeceğine hükümetler karışamaz. Başbakanlar hiç karışamaz. Kimin hangi miktarda içeceğini de hiçbir “erk” belirleyemez.

Anlaştık mı?

Başbakan’a göre “milli içkimiz” ayrandır. Bana göre de çay...

Ertuğrul Özkök kankam milli içki olarak Fransız şarabını tercih edebilir... Saygı duyarız... “Milli” lafzıyla alkolü, “ulusallık” iddiasıyla Fransızlığı nasıl yan yana getirdiğini kendisi izah etsin. Hatta etmesin. Allah onu bildiği gibi yapsın...

Bu cümleden olarak isteyen içki içer, isteyen ayran...

İstemeyen de içmez.

Anlaştık mı?

İsteyen üç çocuk yapsın, isteyen dört...

Çocuk yapmak istemeyen, “Böyle bir dünyaya çocuk getirmek istemiyorum” diyen de yapmasın.

Anlaştık mı?

Atatürk Kültür Merkezi “kutsal” değildir. “Yıkılamaz” hiç değildir.

İşlevini yerine getiremiyorsa (ki, getiremiyor; akustiği bozuktur ve dünyanın en kötü konser salonudur) yıkılır, yerine daha güzel ve fonksiyonlarına uygun yeni bir Atatürk Kültür Merkezi yapılır.

Anlaştık mı?

Hürriyet gazetesi yazarları kaç gündür “çevre, çevre” diye inliyor, Gezi Parkı’nın korunması gerektiğine ilişkin yürek parçalayıcı yazılar yazıyor... Hatta biri Gezi Parkı’na gidip eylemcilerle bağdaş kurdu, acayip devrimci ve çevreci bir duruş sergiledi.

Gezi Parkı korunsun, tamam...

O zaman Taksim müştemilatı da korunsun... Hilton Oteli yıkılıp, eski yeşil alan iade edilsin, Aydın Doğan Hilton arazisine “rezidans kondurma ısrarından” vazgeçsin... Hazır el değmişken, tarihi Ermeni Mezarlığı da iade edilsin.

Anlaştık mı?

Koç Üniversitesi’nin rektörü sınavları iptal edip Taksim’e “eylemci” gönderdi. Bir anlamda “mevzu yeşil alansa, eğitim teferruattır” demiş oldu.

Bu rektör öncülük etsin, Sarıyer’de yüzlerce hektar yeşil alan üzerinde kurulmuş Koç Üniversitesi’ni başka bir yere taşıyalım, güzelim ormanı betonlaşmaktan kurtaralım, “mevzu yeşil alansa, Koç Grubu’nun kazandığı paralar teferruattır” diyelim, bari onurumuzu kurtaralım.

Anlaştık mı?

Beşiktaş Çarşı Grubu eylemlerde başı çekiyor...

Bazı eylemciler Beşiktaş ve Dolmabahçe’de başörtülü insanlara saldırdı, belediye otobüslerini yaktı, yardıma gelen ambulansları devirdi, iş makinalarını çalışamaz hale getirdi, Başbakanlık ofisine yürüdü, polisle sıcak çatışmaya girdi...

Gördük ki, Çarşı Grubu “yeşil alan” diyor, başka da bir şey demiyor.

O zaman yıkımına henüz başlanmış İnönü Stadı yeniden yapılmasın, yerine şöyle çağdaş ve Gezi Parkı kıvamında yeni bir park kurulsun. Adı da “Süleyman Seba Central Park” olsun.

Anlaştık mı?

Eylemciler, “Mesele sadece Gezi Parkı değil” diyor...

Bunu, Twitter üzerinden eyleme müşteri toplayan Mehmet Ali Alabora ve Levent Üzümcü isimli şahıslar da itiraf ediyor: “Mesele Gezi Parkı değil. Hâlâ anlamadın mı? Koş gel...”

Mesele, galiba, aynı zamanda “adil” bir dünya kurmak ve “pis kapitalizmi ülkemizden kovmak...”

Meselenin ne olduğunu kavramış eylemciler kaç gündür bankalara saldırıyor, cam çerçeve indiriyor, ATM’leri parçalıyor.

Pis kapitalizmin polisleri de güzelim eylemcileri biber gazıyla püskürtmeye çalışıyor.

Mesele “pis kapitalizmi ülkemizden kovmak”sa, Mehmet Ali Alabora ve Levent Üzümcü “yoldaşlarımız” banka reklamlarında oynamasın...

Bugüne kadar banka reklamlarından kazandıkları (eski hesapla) trilyonları da iade etsin...

Anlaştık mı?

Efendim?

Anlaşamadık mı?

Anlaşamayız zaten. Hastasınız siz.