Hadi bu golü de çıkarın

Öcalan Diyarbakır’da okunan mesajında, büyük çoğunluğunuzun nakısa saydığı ve ihanet olarak değerlendirdiği hadiseden (Süleyman Şah operasyonundan) bahisle, “Eşme ruhu” dedi. Süleyman Şah’ı, Kürt ve Türk kardeşliğinin “ortak değeri” saydı. 

Hadi bu golü de çıkarın...

İlerici sosyalistlerimizden söz ediyorum.

Dün, kan döktüğü yahut kanın dökülmesine cevaz verdiği için yüceltip bağırlarına bastıkları Öcalan’ı birden “Osmanlı gericisi” ilan ettiler. Ve acayip mutsuzlar.

Kemal Bey’in halaoğlu şimdiden karalar bağlamış durumda. “Gericiler” diyor, başka da bir şey diyemiyor.

Selocan kayıplarda... Yaptığı çağrıyla 50 insanın öldürülmesine neden olan Selocan... Kobani kalkışmasında kırılan büstlere üzülen Selocan... Paralel gazetelerin manşetlerinden inmeyen Selocan... Kürt hakları sözcülüğünden Kemalist pozitivizme kayan Selocan...   

Mutsuzlar taifesine bir kısım liberalleri de eklemek lazım...

Maocu Kemalistleri de eklemek lazım.

Kızıldere’den sağ kurtulmuş arkadaşı da eklemek lazım.

Demek lazım ki, mutsuzsunuz, çünkü siz kan döken PKK’yı seviyorsunuz... “Barış ve çözüm” diyen Öcalan’dan ise nefret ediyorsunuz.

PKK militanları, ulusal bağımsızlık savaşçılarıydı size göre...

Öcalan da, “ulusal bağımsızlık savaşının lideri...”

Faşist Türk ordusunun orman yaktığını, köy boşalttığını, masum insanları kurşuna dizdiğini, işkence tezgâhları kurduğunu tekrarlayıp durdunuz ve silahlı mücadeleye meşruiyet ürettiniz...

Sık sık da iyi niyet heyetleri yolladınız Bekaa’ya...

Bütün bölücü ve yıkıcı faaliyetlerin içinde yer almaktan imtina etmediniz.

Nasıl olduysa oldu, bir zamanlar “ulusal bağımsızlık savaşının lideri” olarak kutsadığınız Öcalan’dan önce “bebek katili”, sonra “Osmanlı gericisi” ürettiniz. (“Bebek katili demeyin. Ayıptır. Öcalan bir liderdir...” diyen, demeye getiren yayınlarınızı hatırlıyoruz.)

Sol dünyada değişimin, dönüşümün, barışın, kardeşliğin, demokrasinin öncüsüdür.

Dünya değişiyor, Türkiye değişiyor, üretim biçimi değişiyor, üretim ilişkileri değişiyor, halklar artık “barış” diyor ama siz yoksunuz.

Darbelerden hesap soruluyor... Suç örgütleri “tasarıları” ve kaos planlarıyla derdest ediliyor... Faili meçhul cinayetler, “failleriyle” birlikte muhakemeye tabi tutuluyor... Siz yoksunuz!

Darbe dönemlerinin “yasaklı” filmleri ve kitapları özgürlüğüne kavuşturuluyor. Milyonlarca kitap hamur olmaktan kurtarılıyor. Üstelik bütün bu işler muhafazakâr bir iktidar döneminde gerçekleştiriliyor. Siz yoksunuz.

Bıkmadan, usanmadan, yıllarca “Nazım” diye kafa ütülediniz. Nazım’ın mağduriyeti üzerinden “muhalifmiş” rolü oynayıp tahakküm alanları oluşturdunuz. Rutkay Aziz’lerinizle, Ataol Behramoğlu’larınızla, Doğu Perinçek’lerinizle, Genco Erkal’larınızla eyamın dibini buldunuz. Aynı muhafazakâr ve gerici iktidar Nazım’a vatandaşlığını iade ediyor, kitapları üzerindeki “gizli yasağı” kaldırıyor... Siz yoksunuz.

Orman yakmak, köy boşaltmak, otoyol üzerinde karakol kurmak, ülkeyi asayiş cehennemine çevirmek gibi utanç verici “pratikler” tarih oluyor... “Kürt dili” üzerindeki anlamsız yasak kaldırılıyor. Pıtrak gibi Kürtçe kitap, Kürtçe gazete, Kürtçe şarkı, Kürtçe klip, Kürtçe televizyon sökün ediyor. Siz yoksunuz.

Döneminin faşizan genelgeleri iptal ediliyor. Bir İstiklal Mahkemesi üyesinin kaleme aldığı “Andımız” zorunluluk olmaktan çıkarılıyor. Milli bayramlardaki “militarist” görünürlük ortadan kaldırılıyor. Siz yoksunuz.

Tarihsel bir mağduriyet sona erdiriliyor. Gasp edilmiş vakıf malları iade ediliyor. Kapatılmış azınlık okullar açılıyor. Cemaat kiliseleri ve ibadet mahalleri ihya ediliyor... Siz yoksunuz.

Pardon, varsınız. Ve olacaksınız.

Bundan sonra “mülaaneci” dostlarınız ve barış düşmanı refiklerinizle, tarihin safrası olarak anılacaksınız.