Hadi bunu da haber yapsanýza!

Bu ülkede kültür dünyasý hep solcularýn elinde oldu. Ýkinci sýnýf filmler, üçüncü sýnýf kitaplar iyi diye yýllarca gözümüzün içine sokuldu. Saðcýlar da pek bu alana ilgi göstermediler. Parayý baþka iþlere yatýrdýlar. 

Türkiye’de ölen ya da öldürülen solcularýn adý marka olurken, saðcýlarýn adý bile anýlmadý. Bu yüzden Abdi Ýpekçi ya da Uður Mumcu gibi isimler hem gündemde tutulurken, 1980 öncesi öldürülen Ýlhan Egemen Darendelioðlu’nun adýný anan yok. 

Medya dünyasýna hakim olamayýnca gelinen durum normal. Çok þükür þimdi Anadolu insanýnýn sesini duyan medya var. Ama daha yürünecek çok yol var. Günümüzde bile sol tayfadan biri yolsuzluk ya da baþka kötü bir iþe bulaþsa bunlar görülmüyor. Bir de sýkýlmadan gazetecilik öldü diyorlar.

11 Aralýk 2014’te Yeni Þafak’ta “Ayþe Arman bunun hesabýný vermelidir” diye bir yazý yazdým. Buradan baþta Hürriyet’in okur temsilcisi Faruk Bildirici olmak üzere diðer tarafýn medyasýna soruyorum. Ayþe Arman’ýn, Aslý Gül cinayetini örtbas etmek için Ahmet Bayer’le para karþýlýðý röportaj yaptýðý resmi tapelere yansýdý. Gazetecilik öldü diyorsunuz ya, gidin Ayþe Arman’a sorun bakalým bu nasýl iþtir diye. Para aldýn mý diye sorun. Aydýn Doðan bu olayý gazete içinde soruþturdu. Doðan için önemli olan kendi çýkarý olduðu için meseleyi kapattý.

Aþaðýda Ayþe Arman’la Ahmet Bayer’in bir konuþmasýný pür dikkat okuyun. Cinayetle suçlanan bir adamý aklamak için neler yapýlýyor bir görün. Sessiz kalarak, görmezden gelerek bu davanýn üstünü örtemezsiniz. Ha, Doðan Yayýn Ýlkeleri cinayet zanlý ya da þüphelilerini aklayan söyleþiler yapma konusunda ne diyordu acaba, bilgisi olan var mý? Er ya da geç Ayþe Arman bu yaptýðýnýn bedelini ödeyecek. Mahkemede kendisine soracaklar bu konuþmayý. Çünkü ortada kan var, cinayet var, genç bir kýzýn pisi pisine öldürülmesi var.

Ayþe Arman: Çözüyorum þeyi bir geliþme var mý?

Ahmet Bayer: Þöyle þeyi gördük en azýndan asliye cezaya gitti dosya. Tahliye talebi için çok ciddi inceliyorlar.

A.A.: Oðlanlarý gördünüz mü, nasýllar?

A.B.: Moral bozukluklarý var ama hakimin dosyayý iyi incelediðini görmemiz içimizi rahatlatýyor.

A.A.: Nereden biliyorsunuz iyi incelediðini?

A.B.: Tekrar nöbetçi savcýdan görüþ istemesi... Evrak gitmiþ gelmiþ tekrar okuyor. ‘Pazartesi oturup kararýmý vereceðim’ demiþ.

A.A.: Ben hep böyle þeylerde heyecan yaptým. Kocadon’la ilgili bir sürü davada ‘Pazartesi karar verilecek’ dediler. O pazartesiler bir türlü gelmiyor.

A.B.: O karar pazartesi günü çýkmak zorunda. Ya ‘Tahliye edin’ ya da ‘Tutuklu yargýlanmasýna devam edilsin’ diyecek.

A.A.: O zaman biz bunu da koyalým habere deðil mi?

A.B.: Bilmiyorum ki... Mahkemeler burada kendilerine baský yapýldýðýný düþünür mü acaba?

A.A.: Özellikle dikkat etmek lazým o antipati yaratýyor. Ben sadece bizim konuþtuðumuz þeyleri anlatýp... Bu bir þekilde yargýda, yargýya karýþmak haddimiz deðil. Gýcýk alýyor adamlar.

A.B.: Böyle bir mantýk var mý? Hakikaten birini öldürmek yani dedikleri doðru. Bir sýr var böyle mi insan þey yapar...

A.A.: Kurtulur o kadýndan... Evet...

A.B.: Evde 15 misafir var, aþaðýsý otel odalarý... Ýlkokul seviyesinde zekasý olan biri bile yapmaz bunu ya...

A.A.: Amerikan Hastanesi’ndeki doktor ‘Gayet saðlýklý, intihar eðilimi yoktu’ falan nasýl der.

A.B.: ‘Bana geldiðinde, o günkü muayenede öyle bir eðilim hissetmedim’ diyor.

A.A.: Bir de evdeki herkesin o akþamý anlatmasýný istiyorum. Sizin röportajýnýz haricinde bütün herkes... Beyhan Haným falan... Anlatabiliyor muyum...

A.B.: Daha sonra mý?

A.A.: Gayet etkili duruyor onlarý dinleyince. ‘Ulan burada bir tuhaflýk var’ oluyorsun. O zaman ben sizden haber bekliyorum gece de konuþuruz olur mu.

A.B.: Tamam...