CHP “terör sorunu”nun çözülmesi için elini taþýn altýna koyacakmýþ... (Diyarbakýr analarýnýn yanýnda saf tutmamanýn mazereti...)
Peki, CHP bu devasa sorunu nasýl çözecekmiþ?
Konuyu Meclis’e taþýyarak... (Bu da, terörle baðýný kesmeyen HDP’yi meþrulaþtýrma hamlesi...)
Terör sorunu nasýl çözülür?
PKK’nýn “sahipleri”yle görüþüp anlaþarak... Bu da CHP’nin boyunu aþar.
CHP, önce, terörü sevk ve idare edenlerin (yani ABD ve Pensilvanya’nýn) güdümündün çýksýn.
Hatýrlýyoruz ve hiç unutmuyoruz:
PKK’nýn silah býrakmaya teþne bir görüntü verdiði günlerde, CHP, örgütün “siyasi þubesi” gibi çalýþan partiyle (HDP’yle) neredeyse kanlý býçaklýydý...
PKK’nýn silah býrakacak olmasý (çözüm süreci, silah býrakma sözü üzerine baþlamýþtý, hatýrlayacaksýnýz) morallerini çok bozmuþtu; mutsuzluklarýný gizleyemiyorlardý ve sürekli çözüm sürecini sabote eden açýklamalar yapýyorlardý.
Öyle ki, bizzat CHP tarafýndan hazýrlanmýþ “Kürt Raporu”nu bile inkâr etmiþlerdi; “Biz bu raporu kabul etmiyoruz, Baykal döneminde hazýrlanmýþ, kendiliðinden gelip masaya konmuþ bir metindir” diyorlardý.
CHP böyleydi de, “barýþ ve çözüm” diye tutturan aydýnlar farklý mýydý?
Biri daðlara vurmuþtu kendini, “Sakýn silah býrakmayýn... Erdoðan sizi aldatýyor... Silah býrakmak aðýrýnýza gitmiyor mu?” diye terörist ayartýyordu.
Biri, “Bu Kürtler böyledir...” mealinde yazýlar yazarak, HDP (o zamanki ismiyle BDP) tarafýndan satýþa getirildiklerini ima ediyordu.
Kim satmýþtý?
Satýþa çýkarýlan neydi?
Bunu bir türlü bilemedik.
Bildiðimiz þuydu: PKK “silah býrakma” sözü verinceye kadar, bu aydýnýmýz, PKK siyasetiyle yan yana duruyordu ve içi boþ “barýþ” sloganlarý atýp duruyordu.
Ne zaman ki “çözüm süreci” akamete uðradý (PKK, “Ancak Sayýn Öcalan’ýn bizzat iþtirak edeceði kongrede silah býrakýp býrakmayacaðýmýza karar veririz” demeye baþladý, yani çözüm masasýný devirip kaçtý) CHP ve barýþsever (!) aydýnlarýmýz anýnda aslýna rücu etti ve HDP’ye (o zamanki ismiyle BDP’ye) yanaþtý.
Bunlar kan döken PKK’yý seviyor.
Kan dökmeyen PKK’yý ise “suç ortaðý” olarak görüyor.
Nitekim öyle oldu:
Bütün o Oslo sürecini, müzakereleri, çözüm görüþmelerini eleþtiren; PKK zýmni çatýþmasýzlýk sürecine onay verdiði için hafakanlar geçiren; “Silah miadýný doldurmuþtur, artýk siyaset yapma zamaný” diyen Öcalan’a “bebek katili”, “terörist baþý” sözleriyle mukabele eden CHP (þimdi bu sýfatlarý aðýzlarýna almýyorlar), akabinde bir “siyasi hamle” yaptý.
Bülent Tezcan marifetiyle dönemin yöneticileri ve kamu görevlileri hakkýnda “terör örgütüne yardým ettikleri” gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu...
Yani, bir tek silahýn bile patlamadýðý çözüm sürecini yargýlamaya kalktýlar... “Çatýþmasýzlýk” döneminin aktörlerini ise “terör örgütünün yardakçýlarý” ilan ettiler.
Bunlarý yaptýlar ama kentleri ve kasabalarý “silah deposu” haline getiren, yollara mayýn döþeyen, sokak baþlarýna barikat kuran, asker-polis öldüren, sivilleri yerlerinden yurtlarýndan eden, keskin niþancýlar marifetiyle insan avlayan, camileri ve tarihi mekânlarý harabeye çeviren “çatýþmacý” PKK’ya tek laf etmediler.
Bilakis, terörle mücadele eden devleti suçladýlar ve “hendekteki arkadaþlarýnýn” moral motivasyonunu yükselten açýklamalar yaptýlar.
Bunlar terör sorununu çözecek...
Öyle mi?
Hadi gidin yatýn!