Hadi patlat bir ‘Mursi’ yazısı, neşemizi bulalım!

Eylem, rahmetli Özal’a atfedilirdi: Kendi kullandığı otomobille Boğaziçi Köprüsü’nü geçerken eşi Semra Özal’a dönüp şöyle seslenirmiş: “Semra Hanım, bir kaset koy da, neşemizi bulalım.”

Söz, mazmunlaştı...

Esprilere konu oldu.

Karikatürleri yapıldı, filan...

Bu cümleden olarak, çakma liberal Hasan Cemal’e dönüp, “Hadi usta, patlat bir ‘Mursi’nin hataları’ yazısı, neşemizi bulalım” dense yeri midir?

Hem yeridir, hem zamanıdır...

Refikimiz, Mısır’daki darbe sürecini, “Mursi’nin hatalarını” sıralayarak geçirdi. Satır aralarından “bizimkine” (Recep Tayyip Erdoğan’a) laf göndermeyi, yani Mursi’nin akıbetiyle korkutmayı da ihmal etmedi: “Menderes diktatörlüğe yöneldi, asıldı... Mursi de diktatörlüğe yöneliyor, muhtemelen devrilecek... Erdoğan bu iki olaydan ders çıkarmalıdır” türünden çirkin, berbat, terbiyesizce yazılar...

Peki, Mursi nerede hata yapmış?

Liberalleri küstürmüş, muhalefetin sesine kulak vermemiş, işsizliği ortadan kaldıramamış, gelir dağılımı adaletini sağlayamamış, ülkeyi kamplaştırmış, diktatörlüğe yönelmiş, vs...

Bu nedenle devrilmiş.

Mursi, topu topu 11 ay süren “Başkanlığı” döneminde, kadim işsizlik ve gelir dağılımı sorununu nasıl çözecekti, adaleti nasıl sağlayacaktı ve bütün bunları hangi kadroyla yapacaktı? 90 yıllık birikmiş problemleri, henüz seçilmiş bir yöneticinin sırtına yıkmak ve bütün olumsuzlukların faturasını ona kesmek hakkaniyete uygun muydu?

Kaldı ki, Mursi hangi “enstrümanlarla” diktatörlüğe yönelecekti?

Elinin altında bir ordu yoktu.

Polis teşkilatı yoktu.

Parlamento yoktu.

Hasbelkader oluşmuş parlamento, keyfi bir yargı kararıyla, yani seçimler iptal edildiği için dağıtılmıştı.

Bürokrasi, Mübarek döneminin bürokrasisiydi ve seçilmişlere karşı müthiş bir direnç sergiliyordu...

Mursi, bu olumsuz şeraitle mi diktatörlüğe yönelecekti?

Hayır, hiçbiri liberallerimizi ikna etmedi ve “Mursi’nin hatalarını” sıralamaya devam ettiler.

Tahrir Meydanı’ndaki nümayişler kısmi darbeye, kısmi darbe tam darbeye evrildi. Mursi tutuklandı. Darbe karşıtı gösteri düzenleyen insanların üzerine “ağır silahlarla” ateş açıldı, binlerce “demokrasi taraftarı” öldürüldü, binlercesi tutuklandı. Alelacele hazırlanmış anayasa halkın onayına sunuldu. Mısır’da, tarihin görüp göreceği en faşist, en kıyıcı yönetim işbaşı yaptı. Sokaklarda İhvan avına başladı. Ama liberallerimiz “Mursi’nin hataları” dışında bir tek cümle kurmadı...

Darbecilerin hiç mi hatası yoktu?

Kendisine verilmiş Genelkurmay Başkanlığı görevini kötüye kullanan Sisi’nin hiç mi hatası yoktu?

Liberallerin hiç mi hatası yoktu?

Batı yetiştirmesi Baradey’in hiç mi hatası yoktu?

Hayır... Hiç oralara girmediler.

Bugün bile, hâlâ, bir merkezden “kurulmuş” gibi, “İhvan ve şiddet” temalı yazılar yazıyorlar, yorumlar yapıyorlar.

Darbe gerçekleştiğinde, Hürriyet gazetesi, sıra dışı bir “Sisi portresi” yayınladı: “Dindardır, duygusaldır, karısı peçelidir, karizmatiktir, beş vakit namaz kılar, şiir yazar...” 

Hürriyet’in güzellemeleri kesmedi, Can Dündar refikimiz bizzat Mısır’a gitti, “olay yeri incelemesi” yaptı ve tüm olup bitenlerden İhvan’ı sorumlu tuttu.

Hadi Batı, darbeye “darbe” demiyordu, yapılanları onaylıyordu

Türk solu da darbeye “darbe” demedi.

Hizmet kalemleri de demedi.

CHP de demedi...

CHP, bilakis, darbecilere “iyi niyet heyeti” gönderdi.

Bugün darbe mahkemesi “seçilmiş Cumhurbaşkanı” Mursi’nin yetkilerini elinden almış durumda... Ve ortada 529 idam kararı var. Ama mevzun suskunluk devam ediyor. Liberallerimizin ağzını ise bıçak açmıyor.

Diyorum ki, Hasan Cemal ağabeyimiz çıkıp şöyle dört başı bayındır bir “Mursi’nin hataları” yazısı patlatsa da, şu hengâmede neşemizi bulsak.

Zamanıdır!