Hadi tartışın aslanlar

Aklı başında olduğu sanılan adamların çıkardığı gazete, “Hani AB batmıştı... Bakın nasıl çatır çatır Nobel ödülü alıyor” mealinde bir haber yapmıştı.

Konunun AB’nin düştüğü ekonomik çıkmazla ne alakası var bilmiyorum ama “hak edilmemiş” Nobel ödülü ve İlerleme Raporu’ndaki Türkiye aleyhtarı hava, “liberal görünümlü” Marksist arkadaşlarımızı heyecanlandırmış görünüyor...

Diyorlar ki, “Bakın haklı çıktık. AB hedefini boşlarsanız, böyle zehir zemberek raporlarla karşılaşırsınız.”

Kimsenin AB hedefini boşladığı yok.

Ekonomik çıkmazda da olsa, AB, sunduğu (dayattığı) standartlarla hâlâ önemini ve değerini koruyor.

Bilakis, AB Türkiye hedefini boşladı.

Liberal arkadaşlar zahmet olmazsa baksın: Bugüne kadar kaç fasıl açıldı, kaç fasıl AB ülkelerinin engellemelerine takıldı ve bu gidişle bütün fasılların açılması kaç on yılı alacak? Ve, Türkiye’den çeyrek asır sonra müracaat eden ülkeler neden herhangi bir ayak diremeyle karşılaşmadan AB’ye üye olacak?

Onlar bakadursun, ben haberi Romain Gary’den vereyim.

Ünlü Fransız romancı ve düşünür...

Hani, kendi imzasıyla yayımladığı romanlar eleştirmenler tarafından beğenilmeyince, Emile Ajar müstearıyla “sıfırdan” başlayıp aynı eleştirmenlerden övgüler alan, hatta büyük, en büyük, çok çok büyük romancı ilan edilen müntehir yazar. (O da eleştirmenlerden intikamını böyle almıştı.)

Gary, “Avrupa Birliği Tasarısı”yla ilgili şunları söylüyordu:

“Avrupalılar, Avrupa’yı, geçen yüzyıldan devraldığımız, yüzyılın başında büsbütün yücelttiğimiz bir yerde düşünüyorlar. Olmayacak şey... Avrupa düşüncesi bugün ABD ile SSCB’de, iki karşıt kutup olarak varlığını sürdürüyor. Bu iki güçten bağımsız ne yapabilir ki?”

 

Özerk bir Avrupa mı istiyordu Gary?

Hayır.

Gary’ye göre Avrupa Birliği Tasarısı, sömürgelerini, sömürge imparatorluklarını unutmamış Avrupalı eski büyük güçlerin, şimdi bu hayali, bazı üçüncü dünya ülkeleriyle anlaşmalar yaparak sürdürmek istemesinden ibarettir. Çünkü kendi başına ne hammadde kaynakları yeterlidir, ne de maddi imkânları...

Soğuk savaş yıllarında söyleniyor bu sözler, dikkat!

Soğuk savaş bitecek, dünya “iki başlı” olmaktan çıkacak, Avrupa’nın “partner” olarak görmek istediği üçüncü dünya ülkelerine ilişkin Gary’nin altını çizdiği “sakınca” ortadan kalkacak mıdır?

Hayır.

Gary’nin, “Batı medeniyetleri” tanımıyla da arası hoş değil.

Sömürgecidir bu medeniyet... Mezopotamya, Mısır, Çin’den sonra, dünyanın görüp geçirdiği medeniyetlerden sadece biridir. Doğmuştur, gelişmiştir, doruğa ulaşmıştır, yozlaşma dönemine girmiştir. Ölecektir.

Gary, ayrıca, “pazarları paylaşamayıp, yarım yüzyılda dünyayı iki kere ateşe veren” Avrupa’nın çoktan miadını doldurduğunu, yeryüzünde başka medeniyetlerin de olabileceğini (yükselebileceğini) söylüyordu.

Belki de “Avrupa Birliği Tasarısı”, ölüyü yaşatmak için bulunmuş bir formüldü?

Olamaz mı?

Hadi tartışın aslanlar...

İnsanlığa “değerler” armağan etmiş Avrupa’nın (Batı’nın), “öteki”yle karşılaştığında neden bu değerlerin hilafına davrandığını, neden “yabancı düşmanlığı” temelinde bir ispat-ı vücut çabasına girdiğini de kurcalayıverin...

Madem anakronik laikler gibi, “yaşam biçimi muhalefeti” yapmaya başladınız, sahip olduğunuz “yaşam biçimine” rağmen Avrupalardan nasıl göründüğünüzü kendi gözlerinizle görün...