55. Selanik Film Festivali’nde toplu gösterisi yapýlan ABD’li yönetmen RamIn BahranI, yeni filmi 99 Ev ’de Amerika’daki emlak krizini ele alýyor.
Amerikan baðýmsýz sinemasýnýn dikkat çeken isimlerinden Ramin Bahrani, 55. Selanik Film Festivali’nin retrospektifini yaptýðý genç sinemacýlardan biriydi. Bahrani, Venedik Film Festivali’nde Altýn Aslan için yarýþan 99 Homes/ 99 Ev adlý yeni filmiyle ABD’deki mortgage krizi yüzünden evlerinden olan insanlarýn durumunu ele alýyor. Filmde, evini kaybeden bir adam, o umutsuzlukla krizden nemalanan bir emlakçýnýn yanýnda çalýþýp kendisi gibi insanlarýn maðduriyetini sömürüyor. Coppola, Scorsese, Lynch gibi Amerikan sinemasýnýn büyük ustalarýna hayran olan Bahrani ile Selanik’te yeni filmini konuþtuk. Ailesi Ýran kökenli olan Bahrani ‘Büyük büyük annem Türkiye’den’ dedi. Kendi de iki kez Türkiye’ye geldi; 2008 yýlýnda Ýstanbul Film Festivali’ne yine Venedik Film Festivali Orizzonti bölümünde yarýþan ve FIPRESCI Ödülü kazanan Goodbye Solo/ Hoþçakal Solo adlý filmiyle konuk oldu.
-Venedik Film Festivali’nde de yarýþtýktan sonra artýk genç yönetmen deðil usta yönetmen sayýlýrsýnýz, 99 Ev etkileyici bir film...
Artýk bir usta yönetmen olduðuma inanmýyorum, öyle düþündüðünüz için teþekkür ederim elbette. Sette çalýþýrken iyi bir iþ yaptýðýmýzý hissettim. Ýyi bir þey elde ettiðimizi fark ettim. Kurgu yaparken de diðer filmlerimden daha farklý bir malzemem olduðunu anladým. Gelecek için çok umutlandým. Dokuz yýlda beþ filmle buraya geldim... Zihnimde yeni kapýlar açýldýðýný hissediyorum, aslýnda sinema hakkýnda ne kadar az þey bildiðimin farkýna varýyorum. Sevdiðim filmleri tekrar izliyorum, onlarý bir kez daha seviyorum. Kitap okumaya bayýlýrým, yeniden kitaplar okuyorum. Aslýnda ne kadar az þey bildiðimi anlýyorum. Senaryosunu yazmakta olduðum yeni filmimde yapmak istediðim þeyler var, ama henüz nasýl yapacaðýmý bilemiyorum. Korkuyorum, sanki hiçbir þey bilmiyormuþum gibi geliyor. Yeni filmimde daha önce aklýmdan bile geçmeyen þeyler yapabilirim. Dokuz yýllýk sinemacýlýk kariyerimde böyle seçenekler olduðunu bile bilmiyordum. Hala öðreniyorum, sanýrým bundan sonraki filmim benim ilk filmim olacak.
-Gerçekten mi? Ne olduðunu sorabilir miyim?
Daha bilmiyorum! Üzerinde çalýþýyorum ama ne olduðunu anlatabilecek aþamada deðilim. Hiç bilmediðim þeyler yapýyorum, yazýyorum, geliþtiriyorum, oldukça ürkütücü buluyorum! Nasýl yapacaðýmý henüz hiç bilemiyorum.
-99 Ev’in kurgusu çok baþarýlýydý. Ýzleyeni nefes nefese býrakacak kadar hýzlý, politik bir film olmakla birlikte gerilim yaratan, aksiyon filmi yapan çoðu yönetmenin beceremediði bir çalýþmaydý. Sanýrým çok uðraþtýnýz üstünde...
Haftada 100 saat kurgu yaptým! Wolf of Wall Street’i izlemeye gittiðim zamaný hatýrladým. Martin Scorsese’nin çok sevdiðim bir filmidir. Ne kadar genç bir film olduðuna, ne kadar çok enerjiye sahip olduðuna gýpta ettim ve çok sevdim. Kendi kendime ‘Filmimi kýsa tutmalýyým’ dediðimi hatýrlýyorum. ‘Filmim býçak gibi olmalý’ diye düþündüm, hýzlý, keskin, derine saplanan... Aklýmda bu fikirle kurgu yaptým ve çok hýzlý kurguladým. Montaj sekanslarýnda vahþi bir kurgu yaptým, kurgunun nasýl vahþi olabileeceðini düþündüm. Ýzleyene nefes aldýrmamalýydý!
-Bende iþe yaradý!
Affedin! (Kahkahalar) Önemli bir konuda toplumsal içerikli bir film olmasýný istedim ama ayný zamanda bir gerilim filmi de olmasýný arzu ettim. Sanki bir darbe yiyormuþsunuz gibi...
-Sanýrým aksi durumda film amacýna ulaþmazdý. Temposuz bir film bize bu kadar dokunmazdý, bu öyküde. Hayýr!
-Amerikan sinemasýnýn toplumsal açýdan duyarlý yönetmenlerinden birisiniz. Filmlerinizdeki insan trajedileri Hollywood filmlerinde yer almaz. Orada herkes güzel evlerde oturur, hastaneye helikopterle taþýnýr. Oysa hakiki durumun öyle olmadýðýný biliyoruz. Kendinizi gerçek Amerika’nýn öykülerinin anlatýcýsý olarak görüyor musunuz? Hangi anlamda toplumsal açýdan duyarlýsýnýz? Bu angajman nereden kaynaklanýyor ve nereye yöneliyor?
Her film için durum farklý... 99 Ev’de dünya somut biçimde tepetaklak oluyor barýnma krizi yüzünden. Bu konuda kimsenin film yapmamasýna inanamýyordum, belgesel vardý ama, kurmaca yoktu. Florida’ya gittim, orada birçok kiþiyle tanýþtým. Bir adamýn kafasýna silahý dayayýp, onu idam ederken birden serbestsin, gel sen de cellat ol, baþkalarýnýn kafasýna silah daya demek bence evrensel, Faustvari bir öykü. Þeytan ile anlaþma yapan Faust gibi! Evrensel bir öyküyü, modern bir kontekst içerisinde güncel bir sorun ve klasik bir öyküyü harmanlayarak anlatmayý ilginç buldum. Toplumsal ve politik meseleler biz farkýnda olsak da olmasak da hayatlarýmýzý etkiliyor. Hollywood’un bu konulara el atmak istememesi bana istediklerimi yapmak için fýrsat yaratýyor.
-Faust’a gönderme yapmanýz çok ilginç; senaryo yazarken mi geldi aklýnýza?
Daha da önce. Konsept buydu: Bir adam evinden atýlýr, onu geri almak için þeytanla iþbirliði yapar. Her daim öncelikli olan fikir böyleydi.