Hakan Fidan, Yusuf Tekin, CHP ve Demet Akalın

Okullar bir haftalık ara tatile girince çalışan anne babalar da ikileme giriyor. Ya işten izin alınıp 7/24 çocuk mesaisine geçilecek ya da bir akrabaya tanıdığa çocuk emanet edilecek.

Ben ilkini seçtim; şimdi buradayım.

Bu bir haftada olup bitenlere bakınca tarihin tekerrür temayülüne şaşmadan edemiyor insan.

ABD seçimlerinin coğrafyaya yansıması da Türkiye'nin kararlı tutumu da beklendiği gibi ama birkaç noktanın kaydını tutalım yine de.

HERZOG'A POSTA

İlki gurur ve güven verici.

Türk Dışişlerini ve kararın arkasındaki iradeyi tebrik ediyorum.

Malum geçen hafta BM İklim Değişikliği Konferansı vardı Bakü'de. İsrail de davetliydi ama İsrail basınına göre Cumhurbaşkanı Isaac Herzog "güvenlik endişeleri" nedeniyle gitmemişti Azerbaycan'a.

Öyle değilmiş ama o. Herzog Bakü'ye gitmek istemiş. Türk hava sahasını kullanmak için de izin istemiş Türkiye'den. Ve reddedilmiş!

Olması gereken budur. İsrail ile ticareti kesen, en fazla insani ve diplomatik yardımı yapan, daha fazlasını yapamadığı için bağrı yanan vicdan sahibi insanları çokça barındıran tek ülkedir Türkiye.

İnsanlık tarihinin en kanlı ve ayıplı soykırımını yapan terör devletine hak ettiği muameleyi gösteriyor Ankara. Bundan böyle İsrail'e ne hava ne de su...

**

HAKAN FİDAN'IN CEVABI

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın MİT Başkanlığı gibi Dışişleri Bakanlığı görevini de büyük bir çabayla ve başarıyla ifa ettiğine şahidiz hepimiz.

Tecrübesi, vizyonu, analitik düşünme ve hayata geçirme becerisi kadar böyle bir zamanda böyle bir coğrafyada "devlet adamı" temsili de çok kıymetlidir.

Bunun yanında siyaset de diplomasi de sözle yapılır kuşkusuz. Lakin öyle konular, öyle anlar olur ki konuşmak değil konuşmamak gerekir.

Bunun doğru bir örneğini geçen akşam A Haber'de Okan Müderrisoğlu ile Cansın Helvacı'nın yayınında ortaya koydu Hakan Fidan.

Helvacı'nın yönelttiği "Bir baba olarak Filistin'de yaşananlara dair ne hissediyorsunuz" sorusuna kısa ama çok güçlü ve çok şey söyleyen bir cevap verdi Dışişleri Bakanı:

"Ben bir savaştayım. Hislerimi gösterme lüksüm yok".

Bu cevap, Fidan'ın kişisel tarihine geçecektir kuşkusuz ama Türkiye'nin de yüzünü ağarttığını, içimize su serptiğini, devletin doğru adamlarca yönetildiğini de kayda geçirmek gerekir.

**

TRUMP'IN KENDİSİ CANLI BOMBA ZATEN

Topal ördek Biden, arkasında iki aktif savaştan fazlasını bırakacak anlaşılan. ABD'nin Ukrayna'ya daha önce verdiği uzun menzilli balistik füzeleri Rusya'ya karşı kullanma izni de verdiği iddia edildi çünkü.

İddianın sahibi Washington Post gazetesi, haberini ABD'li iki kıdemli yetkiliye dayandırıyor.

Bu, Biden NATO'yu fiilen savaşa sokacak, giderayak bir dünya savaşı başlatacak demektir.

Rusya'dan gelen ilk açıklamalar da bu yönde. Bir süredir Ukrayna'ya karşı Kuzey Kore askerlerini cepheye süren Ruslar "NATO savaşa girerse nükleer silah kullanırız" diyor. ABD'li yetkililer ise Kuzey Kore askerlerinin kararda tetikleyici olduğunu söylüyor.

Karşılıklı el yükseltildiği ortada. Oysa göreve gelince Ukrayna-Rusya savaşını bitireceğini söylemişti Trump.

Öte yandan kabinesini savaş kabinesi gibi İsrail ve PKK hayranı isimlerle donatıyor. Kendisi zaten "öngörülemez" diye anılan ve bu yönüyle insana bir canlı bomba kadar güven veren Trump 20 Ocak'ta kucağında bir bomba bulacak.

**

CHP CEPHESİNDE DEĞİŞEN NE VAR Kİ?

Milli sporumuz haline gelen laiklik tartışmaları yine çok güncel.

MEB Bakanı Yusuf Tekin bütçe görüşmelerinde CHP'lilerin ileri sürdüğü tezlere cevap verirken tek parti dönemi uygulamalarına ve hala cari olan zihniyete atıfla CHP'nin laiklik-özgürlük sicilini şöyle bir açıyor.

Ve gürül gürül bir tartışma gelişiyor buradan.

Üstelik ne tartışma!

Tartışmanın diğer aktörleri CHP'liler, Zafer Partililer ve Demet Akalın.

Önceden manken, sonradan şarkıcı popüler bir figür olan Akalın konuya neden dahil olmuş, CHP sözcüsünden ve ZP'nin liderinden fazla reytingi nasıl almış, bu başka bir yazının konusu ama hepsinde ciddi bir hafıza sorunu olduğu açık.

Üstelik 1930'lara 40'lara gitmeye de gerek yok.

Daha dün sayılır, Ayasofya Camii ibadete açılırken Sultanahmet Camiinin müze yapılmasını isteyen İbrahim Kaboğlu CHP Milletvekiliydi. Eskişehir'de cami yıkmaya kalkan belediye CHP belediyesiydi.

Ya da 2008'de AK Parti üniversitelere kılık kıyafet özgürlüğü getirdiğinde yasanın iptali için AYM'ye koşan partidir CHP.

Başörtülü öğrencilere ikna odalarında psikolojik işkence yapan Nur Serter'i milletvekili yaparak madalya takan partidir.

Anlaşılan sadece uzak geçmişi değil yakını da görmüyor Cumhuriyet Halk Partisi. İşine gelmeyince...