Kötü, vefasýz, hafýzasýz bir sinema seyircisiyim. Neden böyle bilmiyorum. Halbuki biz, gençliklerini 70’lerde, 80’lerde yaþayanlar, ‘dört filim birden’lerden gelmiþiz.
Tabii ki, hiç unutmadýklarým var. Baba, Casablanka, Rüzgar Gibi Geçti, Ýyi kötü çirkin veya yerliler, Susuz Yaz, Umut, daha sayýsýz film... Birleþen Yollar’a, Oðlum Osman’lara kadar...
Ama þimdi, bir soygun filmi arýyorum. Bir sahne. Hassas bir soygun iþi. Mücevher soygunu.
Kaþýkçý Elmasý deðil. Onu seyrettim. Topkapý. ‘Hançer’i sahtesiyle deðiþtirme sahnesini unutmuþum. Aklýmda, Harem’in duvarlarýnda gezen projektör ve sarayýn damýnda koþturan soyguncu kalmýþ. Bir de 60’larýn Ýstanbul’u.
Baþka bir film. Ne adýný biliyorum ne oyuncularý. Bir kadýn soyguncu.
Elmas, güvenli bir yerde sergileniyor. Geniþ bir salonun ortasýnda. Nöbetçi var.
Soyguncu, gecenin bir vaktinde iple iniyor zemine.
Zemin, 80 gramý geçen aðýrlýða duyarlý. Yere basarsan alarm çalýyor.
O yüzden, aðýrlýðý ortadan kaldýran bir düzenek yapmýþlar. Kayakçýlar ayaklarýna takar ya, ona benziyor. Onun biraz küçüðü. Ayaðýna giyince 80 gramdan az çekiyorsun ve alarm ötmüyor. (Bu kýsmý hala saçma bulurum. Var mý öyle alet?)
Neyse, kadýn elmasý çalýyor, yerine sahtesini koyuyor.
Anahtar cümle bu: Elmasý çalýp yerine sahtesini koymak.
Ýnsanlar, sahteyi gerçek sansýn. Sahte, gerçeðin yerine geçsin.
Paralel saldýrý, neden tehlikeliydi?
Darbe teþebbüsünden dolayý mý? Doðrudur, ama birinci mesele bu deðil.
Yargýyý, polisi kullanarak, telefonlarý, kapýyý bacayý dinleyerek, þeytanýn aklýna gelmeyecek hilelerle insanlara kumpas kurduklarý için mi? Doðrudur, ama birinci mesele bu da deðil.
Peki neden?
Gerçeðini çalýp yerine sahtesini koymaya kalkýþtýklarý için.
Neyin gerçeðini? Neyin sahtesini?
‘Hakikat’in gerçeðini çalýp yerine sahtesini koymaya kalkýþtýklarý için.
Hatýrlayýn, Türkiye’deki hemen bütün ‘geleneksel’ Müslüman cemaatler, tarikatlar. Baþta Erenköy ve Menzil olmak üzere, hedefe konulmuþtu.
Ve görece ‘modern’ Ýslami düþünce çevreleri de... Her türlüsü. Birbiriyle hiç irtibatý olmayanlar da dahil, neredeyse hepsi ‘Selam’ dosyasýnýn içinde.
Bunlar tasfiye edilecek. Yerine paraleller ikame edilecek.
Burada adýný andýðým veya anmadýðým dini veya siyasi çizgilerin her biri, diðerlerine göre farklýlýklar gösterebilir. Birbirlerini eleþtirdikleri de olur.
Ama yok etmeyi düþünmezler. Birlikte varolabilirler, oluyorlar zaten.
Paraleller, son aþamada, tek kalmak, hepsinin birden yerine geçmek istedi.
Eðitimde, yardým faaliyetlerinde, emniyette, adliyede, finansta, her yerde tek.
Batýya gösterdikleri yüzlerine bakýn, hepsi güzel, hepsi uyumlu.
Kim uyumsuz?
Baþkalarý.
Hedefe koyduklarý herkes. ‘Güneydeki güzel ülke’nin yaptýklarýnýn adýný koyabilen bütün Müslümanlar.
Yüze resmedilmiþ bir tebessümle arz ediyorlar: “Biz iyiyiz bunlar kötü.”
Ýlginçtir, batýda hedeflerini meþrulaþtýrmaya çalýþýrken, bir baþka fotoðrafý kullanmaya çalýþýyorlar.
Yine ‘Hakikat’in yerine ikame edilmeye çalýþýlan, baþka, nevzuhur bir ‘yalan’ý. Neokonlarýn, Ýslam’ý terörle eþleþtirme çabalarýnda çok iþe yarayan þiddet odaklarýný.
Bir yanlýþ bir yanlýþý kullanýyor.
‘Hacýbayram’ fotoðrafýný hatýrlayýn. Ýki gün önce çýktý. IÞÝD Ankara’dan adam topluyormuþ.
Hangi Ankara’dan?
“Hacý Bayram-ý Veli Camii’nin bulunduðu Ankara’dan.”
Hacý Bayram ve IÞÝD. Ýyi eþleþtirme! Derinlik ve sýðlýk. Barýþ ve þiddet. Baþka yok mu?
IÞÝD, Sen Paul katedralinin bulunduðu Londra’dan veya Sacre Ceour’un bulunduðu Paris’ten adam toplamýyor muymuþ?
Haber New York Times’ta çýkmýþ ama, belli ki bizim paraleller, haberi sevmiþ. Birinci sayfalarýna koymuþlar.
Resmi niye koymadýlar acaba? ‘Maksad’ý çok açýk ettiði için mi?
Resimde, Cumhurbaþkaný ve Baþbakan var. Ve Hacý Bayram-ý Veli Camii’nin cemaati.
Doðrudur. Hedef odur.
Türkiye’deki meþru yönetimle, ülkenin mü’min insanlarý.