Hâkimi ‘öleceksin’ diye tehdit eden kahraman gazeteci!

Hrant Dink ödülünü bu adama verdiler... Bu adamýn marifeti, Hrant Dink cinayetiyle ilgili resmî raporu, Ramazan Akyürek ve Ali Fuat Yýlmazer isimlerini ketmederek gazetesinde yayýnlamýþ olmasý. 

Bu bir marifettir... 

Düþünebiliyor musunuz? Gazetecisiniz. Ýddia sahibi bir gazetecisiniz üstelik... Elinize tutuþturulan bavullar dolusu belgeyi sormadan, soruþturmadan, delillerin saðlam olup olmadýðýna bakmadan yönettiðiniz gazetede yayýnlýyorsunuz ve bir darbe soruþturmasýna zemin hazýrlýyorsunuz. 

Bu tutumunuz alkýþlanýyor... 

Birden “kahraman gazeteci” oluyorsunuz... 

Ne güzel! 

Fakat “kahramanlýk” bir yerden sonra iþlemiyor. 

Daha doðrusu, FETÖ’nün suçlarý ortaya çýkýnca, kahramanlýk bitiyor. 

Bu kez, elinize geçen belgeyi (Hrant Dink cinayetiyle ilgili belgeyi), bazý isimleri (cinayet þüphelisi iki polisin ismini) yok ederek gazetenizde yayýnlýyorsunuz. 

Haberden kaçamýyorsunuz ama o isimlerden kaçýyorsunuz; o isimlerden tasarruf etme hakkýný tepe tepe kullanýyorsunuz. 

Bunu yaptýðýnýz, yani bir cinayeti karartma suçu iþlediðiniz için de, Hrant Dink ödülüyle taltif ediliyorsunuz. 

Bu ödülü sýrýtarak, etrafa kahramanlýk pozlarý vererek kabul ediyorsunuz. 

Hiç utanmýyorsunuz. 

Hiç vicdanýnýz sýzlamýyor. 

Bir gazetecinin görevi, kamuoyuyla paylaþmaya cesaret ettiði bir belgeyi, olduðu gibi, herhangi bir ek yapmadan, herhangi bir tasarrufa gitmeden yayýnlamaktýr. Ama siz, bir belgeyi yayýnlamak suretiyle, hem bir “cesaret örneði sergilemiþ gibi” yapýyorsunuz ve bunun getirisinden yararlanýyorsunuz, hem de FETÖ adýna tasarruf ederek bir cinayetin faillerini gizliyorsunuz. Buna da “gazetecilik” diyorsunuz. 

Bu “kahraman gazeteci”, önceki gün hâkim karþýsýna çýktý. 

FETÖ’cü suçlamasýyla yargýlanýyordu. 

Ýsmi lazým deðil... 

Savunma yaparken mahkeme heyetini tehdit etti. 

Þunlarý söyledi: “Giyotine gönderen giyotine gitmiþ, hapseden hapsedilmiþ, sürgüne yollayan sürülmüþtür. Þimdi siz beni hapiste öldürmek istiyorsunuz. Bütün bu gerçekleri anlattýktan sonra ben size diyorum ki: Ben hapishanede ölmeye hazýrým. Ve size soruyorum: Ya siz? Siz de hapishanede ölmeye hazýr mýsýnýz? Çünkü vereceðiniz ceza sizin kader haritanýza da aynen kaydedilecek. (….) Ben buraya yargýlanmaya deðil yargýlamaya geldim. Binlerce masum insaný hapse atmak için yargýyý soðukkanlýlýkla öldürenlerin iþledikleri cinayetleri yargýlayacaðým. (….) Bizim darbeyle ilgimiz olmadýðýný yýllarca bizi izlemiþ olan istihbarat teþkilatý da, polis de, bu iddianameleri yazan savcýlar da biliyorlar. Benim de aralarýnda bulunduðum bu 'elit' suçlular artýk nasýl bir manyaklarsa nerede silah görseler oraya koþuyorlar.”

Bu uzun alýntýyý yapmamýn nedeni þu: 

Kahraman gazetecimiz, hâlâ kahraman... Yüksek bir özgüvenle konuþuyor ve bir gün “kurtarýlacaðýna” inanýyor. 

Çünkü buna inandýrýlmýþ. 

Savunmasýný yaparken de suç iþliyor. 

Daha doðrusu, konuþurken suç kastý taþýyor ve söylediklerinin doðru anlaþýlmasýna özen gösteriyor: “Vereceðiniz ceza sizin kader haritanýza da aynen kaydedilecek.”

Kahraman gazeteci ve dâhil olduðu entelektüel grup (kendi ifadeleriyle “elit suçlular”) bir darbenin geleceðini biliyorlardý, belki de bu konuda enforme edilmiþlerdi. 

Klasik anlamýyla darbeci deðillerdi ama darbeye altyapý oluþturacak (darbeye zemin hazýrlayacak) bir düþünsel faaliyet içindeydiler. Bu mesailerini de gizlemiyorlardý. 

Kurtuluþ için “iç savaþ” þarttý. 

Erdoðan, yasa dýþý yollarla da olsa, mutlaka indirilmeliydi. 

Bu böyle gitmezdi. 

Devlet içindeki bir merkez (FETÖ’yü kastediyorlar), olanlarý izliyor, kaydediyor ve harekete geçecekleri zamaný bekliyordu. 

Kahraman gazeteci daha ileri þeyler söylüyordu: “Erdoðan’ý öldürecekler, cesedini de bir çöplüðe atacaklar... Ýstanbul sokaklarýnda tank görülmeden iç savaþ çýktýðý anlaþýlmaz... Bize çok acý çektirecek bir altüst oluþ lazým... Erdoðan çizmeyi aþtý, bunun bedelini ödeyecek.”

Bu cürümlerin yasalardaki karþýlýðýný bilmiyorum ama bu elit suçlular, en azýndan ahlaken yargýlanmalý ve suçlu ilan edilmeli. 

Sen hem Hrant Dink cinayetini karatacaksýn (ve bu marifetinin karþýlýðý olarak ödüllendirileceksin) hem de “sanýk” kürsüsünde oturup hâkim tehdit edeceksin. 

Sonra da utanmadan “kahraman gazeteci” rolü oynayacaksýn. 

Madem bu dünyaya “yargýyý öldürenlerle” hesaplaþmaya geldin, koskoca HSYK’yý ilkokul mezunu bir marangoza baðlayan FETÖ’nün “yargý düzenine” niçin bir çift sözün yok a be vicdansýz adam, a be ucuz kahraman!