Hakk’ın sillesinin sadası olmaz

MEKKE-İ MÜKERREME- Hac menasikini tamamladık Medine’ye Efendimizi ziyarete gidiyoruz ve vatana döneceğiz. 

Önemli bir ibadeti tamamlamanın sevinci ve hayatını kaybeden yüzlerce hacının kahreden hüznüyle.

Tamam farz olan bir ibadeti eda ettik ama o insan-ı kamilin huzuruna nasıl çıkacağız, hangi yüzle selam vereceğiz yediyüz küsur insanın aynı ibadet için bir araya gelmiş kendi dindaşları tarafından çiğnenerek öldüğünün sorumluluğuyla?

***

Problemin temelinde ümmetin köklerinden kopuşu yatıyor.

Biz O’na layık olamadık. Halklar olarak ümmet olarak ve yönetimler olarak.

Düşünce ve davranış düzeyimiz yerlerde sürünüyor.

Ümmet olarak dinden ve kendi medeniyetimizden kopmuşuz.

Yönetimler de ümmetten kopmuş.

İki yanlıştan bir doğru çıkmıyor. İki yanlış bir araya gelince izdihamdan yüzlercesi hayatını kaybedebiliyor!

***

Hacca gelen müslüman düzeyinin yüksek olması gerekir. Öyle ya binlerce doları gözden çıkarmak üstelik bir yığın meşakkati göze almak bir seviyedir.

Gelin bir de hacıların geçtiği Arafat, Müzdelife, Mina ve Cemeratın haline bir bakın. Çöpten geçilmiyor, insanın içi kararıyor gördüğü manzara karşısında. Elindeki poşeti, pet şişeyi, muz kabuğunu, çeri çöpü hülasa her artığı fütursuzca sokağa bırakan bilinç seviyesi!

Hadi hacılar bu medeniyetsizliği yaptı diyelim, peki ya elinde her türlü imkanı olan yönetim niye bu çöpleri anında toplamıyor?! Aynı yönetim Harem dahilinde gereken titizliği gösteriyor da öteki ibadet mahallerinde topu topu beş gün için aynı titizliği neden göstermiyor?!

İşte yönetimin seviyesi de bu!

Hacıların hayatını kaybetmesinin sorumluluğu da aynı şekilde ortak sorumluluk.

***

Suudi yönetiminin hacılara nasıl muamele ettiğini Mekke’den gönderdiğim ilk yazıda (22 Eylül 2015, Star) biraz anlattım.

O muameleyi görenlerin Suudiler hakkında müspet düşünmesi mümkün mü? 

Sadece o muamele bile yönetimin ümmetten kopuşu için yeterli misal.

İslam dünyasında halkıyla ve ümmetle barışık kaç yönetim gösterebiliriz ki?

Arap baharı sürecinde halk bu duruma isyan etti ama emperyalistlerin müdahelesiyle eskisinden beter hale getirildi ülkeler maalesef.

***

İslam dünyasında yaşadığımız felaketler elbetteki İslam’ın kusuru değil. Sorumlusu İslam değil. Sorumlusu yöneteniyle yönetileniyle biz Müslümanlarız. İslam’ın ruhunu özünü inceliğini kavrayamamış Müslümanlar.

Teknolojiye sahip olmak hiçbir şey ifade etmiyor. Önemli olan onu kullanan insan ya da insanca kullanacak insanlık için kullanacak yetişmiş kaliteli ve medeni personel. Müslümanca kullanacak bilinçli mümin.

Teknoloji cahilin kendini bilmezin elinde bir canavara dönüşebiliyor.

***

Ne yalan söyleyeyim hacc yaptım, önemli bir farizayı yerine getirdim ama hacc boyunca attğım her adımda karşılaştığım Müslüman manzarası -tek tük karşılaştığım seviyeli ve kaliteli olanları tenzih ediyorum- beni derinden yaraladı, üzüldüm, gönlüm buruk dönüyorum.

***

Kitabımız Kuran-ı Kerim musibetlerin ellerimizle kazandığımızın karşılığı olduğunu yani sorumluluğun biz kullarda olduğu belirtiliyor.

Yöneten de yönetilen de kuldur!

Sorumluluğu kadere yükleyerek kurtulamayız.

Bu seviyesizliğimizle Hakk’ın sillesini yemekten korkmalıyız.

Hakk’ın sillesinin sadası olmaz

Vurursa vallahi devası olmaz.