Haklıyken haksız!

Haftanın konusu milli maçtaki hareketiyle Volkan Demirel. Türk futbolunun göz bebeği Kaptan Volkan gerek rakip oyuncular, gerek rakip taraftarlarla girdiği agresif diyalog ve tahrik edici vücut diliyle ün yapmış bir kaleci. İsyankar, mütecaviz ve de çirkin laflar eden bir kaptan. Haklıyken haksız duruma düşen bir kimlik. Kazakistan maçı öncesi tribünlerden Volkan’a ağır küfürler ediliyor. Bu küfürler Volkan’a değil aslında vatana ihanettir. Milli formayı giyen her futbolcu saygıyı hakeder, ancak Volkan’ın tribünlerle girdiği diyalogda vücut dili de insanları tahrik ediyor.  Volkan adeta ‘ne diyorsunuz siz, ben lütfedip milli forma giymişim, siz bana küfür ediyorsunuz. Madem öyle, oynamıyorum!’ der gibilerden çekip gidiyor. Bir büyüklenme, bir ne oldum durumu var. Bu da onu antipatik yapıyor.

Maç sonu gazeteci arkadaşlara yapılan aşağılık saldırı da bu anlayışın sonucudur. Sahipsizliğe bakın; F.Bahçe milli takımdaki oyuncusunun güvenliğini kendi sağlıyor! Yöneticiler ve teknik direktör ne yapacağını, krizi nasıl yöneteceğini bilmiyor. Talimatnamelerden haberleri yok. Durum vahim. Yardım Aziz Yıldırım’dan geliyor ve Volkan stada döndürülüyor. Sonrasında da olanlar oluyor.

Geçmişte futbolda küfür ve benzeri tezahüratlar yoktu. Sonra bazı aklı fesatlığa çalışan yöneticiler tribündeki karşılıksız aşkın gücünü gördüler. Hemen en etkili ve basit çözüm olan parayı kullanarak kesenin ağzını açtılar. Tribün gruplarını beslemeye başladılar... Deplasmanlara bedava götürdüler, ücretsiz biletler dağıttılar, ceplerine harçlık bile koydular. Lafın kısası parayla amigo beslediler. Amaçları; istemedikleri yöneticileri, başkanları, teknik adamları ve hatta futbolcuları tribünden infaz etmekti. Bu alışveriş yıllarca sürdü! Kimse de çıkıp ‘ne oluyorsunuz’ demedi... Ne denirse yapmaya başlayan bu gruplar çıkarlarına taş koymaya çalışanları da anında yok etttiler. Aleyhte pankartlar açarak, tribün organizasyonları yaparak büyük güç oluşturdular. Tribünlerde para karşılığı hizmet gören ‘baskı grupları’ oluştu. Yakın tarihte iki başkan tribünde kendi rantlarını yaratan bu gruplarla mücadele kararı aldı. Biri centilmenlik hareketini başlatan G.Saray eski başkanı rahmetli Özhan Canaydın’dı. Taraftar grupları baskı ve tehditle kısa zamanda başkanı bu mücadelesinden vazgeçirdi.

Diğer isim de F.Bahçe Başkanı Aziz Yıldırım. Aziz Bey 16 yıl önce başladığı başkanlık görevi bitmeden tribünlerden şiddeti ve kötü tezahüratı, küfürü, ‘üç beş çapulcuya izin vermem’ diyerek bitirmeye kararlı. Bütün bu uğraşına rağmen onun da kusurları var. Haklı mücadelesini anlatırken söylemlerine dikkat etmiyor.

Mesela ‘F.Bahçe’nin hakkı yenirse her yeri basarım’ sözü... Çok sert ve amacını aşan bir mesaj! F.Bahçe gibi köklü kulüpler hakkını yasal yollardan arar. Zorbalık yapmaz. Aziz Yıldırım bu tarz konuşmalarıyla Türk sporu için yaptığı güzel işleri de gölgeliyor, kendisine destek vermek isteyenleri de kendinden soğutuyor. Haklıyken haksız duruma düşüyor. Tıpkı Volkan Demirel gibi...