Hâlâ ‘sessiz sinema’ oynuyor

Geçen haftanýn gündem konusuydu; epey bayatladý, epey gözden düþtü ama yazmazsam çatlarým... 

Konu, Mesut Yýlmaz.

Gençler pek tanýmaz ama mühim (!) bir siyasi þahsiyetti.

Kesintilerle uzun süre “Baþbakanlýk” yaptý... “ANAP’ý batýran kiþi” olarak tarihe geçti... Rahmetli Özal’ýn Dýþiþleri Bakanýydý.

Özal köþke çýkýnca, muvakkat Baþbakan Yýldýrým Akbulut’tan da gerekli verim alýnamayýnca, Semra Özal’ýn da desteðiyle bunu ittiler öne ve ANAP’a (Anavatan Partisi’ne) genel baþkan (ilaveten Baþbakan) seçtirdiler.

Hasan Celal Güzel üstadýmýz bu vetireyi iyi bilecektir. Keþke anýlarýný yazsa da, yüzkarasý olarak tarihe geçecek bu dönemin aslan kahramanlarýný ve birilerinin önünü kesmek için sergilenen “gizli servis numaralarýný” deþifre etse... “Trafik kazasý” süsü verilmiþ cinayetlerin yaþandýðý bir süreçtir bu. Devletimiz isterse bu süreci aydýnlatabilir. Aydýnlatýr mý? Ýnþallah bir gün aydýnlatýr.

Mesut Yýlmaz dendiðinde, benim aklýma, nedense, o talihsiz (!) fotoðraf geliyor.

Burnu bandajlý Mesut Yýlmaz fotoðrafý...

Ýnternete girin, arama motoruna “Mesut Yýlmaz” ve “kumar borcu” yazýn, o fotoðraf karþýnýza çýkacaktýr: Yumruðu burnunun tam ortasýna yemiþ ve epeyce “hýrpalanmýþ” bir adam...

Fotoðraf rahatsýz edici, evet... O görüntüyü veren kiþi adýna da rahatsýz edici. Ama gerçek!

Fotoðrafa baktýðýnýzda, “Bu adam bu ülkede uzun süre Baþbakanlýk yaptý” diyorsunuz ve hem o görüntüyü veren kiþi adýna, hem de o kiþinin temsil ettiði makam adýna hayýflanýyorsunuz.

Hazýr konu açýlmýþken, bir özelliðini daha söyleyelim muhteremin:

Kendisi, bir partiyi “buharlaþtýrarak” yok eden ilk ve tek genel baþkandýr... Yüzde 35’le devraldýðý iktidar partisi ANAP’ý önce yüzde 25’e, sonra yüzde 19’a, ardýndan yüzde 14’e, derken yüzde 11’e, bir sonraki seçimde de “baraj altýna” düþürmüþ, koskoca partiyi kýsa sürede “buharlaþtýrarak” yok etmiþtir.

Böyle de ilginç bir baþarýnýn sahibidir.

Geçen hafta bu baþarýlý siyasetçiyi, müþtekilerde bile “bitse de gitsek” duygusu uyandýran 28 Þubat davasýnda “tanýklýk” yaparken dinledik. (Duruþmalara “sanýk” olarak katýlmasý gerekiyordu oysa.)

Çok ayýp iki þey yaptý Mesut Yýlmaz.

BÝR: 28 Þubat darbesinden (kendisi “darbe” demiyor tabii), rahmetli Necmettin Erbakan’ý sorumlu tuttu. Erbakan’ýn kýþkýrtýcý beyanlarý bu sonuca yol açmýþ.

Peki, “sonuç” dediði þey nedir?

Onu açýkça söylemiyor. “Darbe” demek iþine gelmediði için, geçiþtiriyor. Askerin ve þerefsiz basýnýn hiç kabahati yokmuþ gibi... Bütün kabahat, seçim kazanan Erbakan’daymýþ gibi...

Ölmüþ bir kiþinin arkasýndan “pervasýzca” sallýyor ama o dönemi yaþamýþ mebzul miktar “diri” olduðunu unutuyor. Seçim kazanmýþ Erbakan’a yönelik giriþimi desteklediði için, seçim kazanmadýðý halde Baþbakanlýkla taltif edildiðini hatýrlamak istemiyor.

Ýkinci ayýbý þu: “Yalancý tanýklýk” yaptý.

28 Þubat’ta hiç baský görmemiþler. Askerden hiçbir telkin almamýþlar. Her þey normal ve olaðan akýþý içindeymiþ... Ne darbesi? Darbe diye bir þey yokmuþ.

Gel de Fethullahçýlar gibi “Yalancýnýn...” diye mülaaneye baþlama.

Her þey normal ve olaðan akýþý içinde seyrettiði için mi, hiç de hak etmediðin halde Baþbakanlýkla taltif edildin? Hiç baský görmediðin için mi, omuz ve apolet iþareti yaparak yýllarca “sessiz sinema” oynadýn? (Asker korkusundan cümle bile kuramýyordun. Ýþaretlerle konuþuyordun.)

Darbe diye bir þey yoksa, istifa ettirilen DYP milletvekilleri neydi? Batý Çalýþma Grubu neydi? Brifingler neydi? Ertuðrul Özkök ve Zafer Mutlu’ya attýrýlan manþetler neydi? “Andýç” neydi? Baðýmsýz gazeteci Hasan Cemal’e dikte ettirilen yazýlar neydi? Katsayý rezaleti neydi? “Dindar” avýna çýkmýþ Baþbakanlýk Takip Kurulu neydi? Sincan’da yürütülen tanklar neydi? “Þerefle” (!) kapýsýna kilit vurduðun okullar neydi?

Ýþin garibi, hâlâ sessiz sinema oynuyorsun ve “yalancý tanýklýkla” þeref kazanacaðýný düþünüyorsun.