Haliç Üniversitesi'nde neler oluyor?

Yýl 2012; 
 
Soðuk bir kýþ günü...
 
Haliç Üniversitesi’nin Mecidiyeköy binasýna bir öðrenci kulübünün daveti üzerine konferansa gittim.
 
Her zaman anlattýklarýmý anlattým, “Bu ülkeye karþý sorumluluklarýmýz var, sadece iþe girmekle iþ bitmiyor, baþka insanlara da deðer üretecek, topluma fayda saðlayacak kadar kýymetli bireyler olmamýz gerekiyor” gibi cümlelerle…
 
Konferans bitti, sahnenin hemen arkasýndaki kuliste paltomu giyerken salondaki mikrofonda bir sesin “Ömer Bey gitti mi? Ömer Bey gitti mi?” diye birkaç kez sorduðunu duydum. Gittiðime ikna olmuþ olacak ki devam etti “Arkadaþlar, siz Ömer Bey’in bütün söylediklerini unutun, o Süperman’likleri býrakýn baþkalarý yapsýn, sizin iþiniz okulu bitirip bir yerlerde iþe girmek, hayatýnýzý kurtarmaya bakýn, kendinizi kurtarýn yeter!”
 
Sesin sahibi üniversitenin çiçeði burnunda Mütevelli Heyeti Baþkaný Mansur Topçuoðlu’ydu.
 
Beni uðurlamak üzere yanýmda bulunan kulüp yöneticisi öðrenciler kýpkýrmýzý oldular, daha fazla mahçup etmemek için vedalaþýp hemen ayrýldým. 
 
Zihnimi sorular kurcalýyordu dönüþ yolunda.
 
Binlerce üniversite öðrencisi bu zihniyete mi emanet? 
 
Bu kadar bencilce bir yaklaþýmý öðrencilerine yükleyen bir zihniyet bunun vebalini nasýl ödeyecek?
 
Bencilliði, bireyselciliði öðrencilerine empoze etmeye çalýþan bir baþkan bu okulu nasýl yönetecek?
 
*     *    * 
 
Tuhaflýklar sonraki yýllarda da devam etti. 
 
Biraz araþtýrýnca mütevelli heyet baþkanlýðýna geliþ hikayesinin de oldukça karýþýk olduðunu gördüm. 
 
Daha sonra Mansur Topçuoðlu önce Þiþli’de belediye baþkan aday adayý oldu. 
 
Üzerinden uzunca bir zaman geçti, bu kez Yeni Yüzyýl Gazetesi’nin isim haklarýný alarak yeniden yayýn hayatýna baþlattý. Genç yaþta medya patronu oldu. 
 
Ama bu sýrada sosyal medya üniversitedeki akademisyenlerin ve çalýþanlarýn feryat mesajlarý patlak verdi. “6 aydýr maaþlarýmýzý alamýyoruz” iddiasýnda bulunan çalýþanlar ve akademisyenlerin suçlamalarý ciddiydi. 
 
Ardýndan birkaç ay geçmeden bu kez de Yeni Yüzyýl Gazetesi’nin çalýþanlarý isyan etmeye baþladý, onlar da maaþlarýný alamadýklarýndan þikayetçiydi. 
 
Tam bu vakitte de Mansur Topçuoðlu’nun 6.5 Milyon Dolara PAL FM’i satýn aldýðý haberleri dolaþmaya baþladý ama sonrasýnda bu satýþ yarým kalmýþ olmalý ki PAL FM baþka birine satýldý. 
 
Bu arada da Bahçeþehir’de bir AVM’nin Mansur Topçuoðlu tarafýndan satýn alýndýðýna dair haberler gördük medyada. 
 
Bir videosunda Mansur Topçuoðlu þöyle diyor, “Ben genç bir avukatým ama onlarca yýllýk avukatlarýn geldiði noktaya hýzla geldim, onlarca yýllýk avukatlarýn elde ettiði gelirleri eder hale geldim”.
 
Elbette giriþimci bir kiþinin seri yatýrýmlar yapmasý önemli bir baþarýdýr. 
 
Hatta çalýþanlarýnýn maaþlarýný ödememesine de ben bir þey diyemem, eðer çalýþanlarýn iddialarý doðruysa iþ mahkemeleri gereðini yapacaktýr. 
 
Ama iþin içinde eðitim varken bu iþler nasýl bu kadar kolay olabiliyor? On binlerce öðrencinin içinde olduðu, on binlercesinin de diplomasýný taþýdýðý bir vakýf üniversitesinin nasýl basit bir þirket gibi içi boþaltýlabiliyor? 
 
Sabah Gazetesi’nin ilgili haberindeki iddialar inanýlmaz. Araba dolusu çek ve nakit parayý kaçýrýrken yakalanmak, tüm cafe ve kantin iþletmelerini ihalesiz kendi þirketlerine vermek, üniversiteyi kazanamayan öðrenciler bile üniversiteye kaydettirmek, 2014’de denetime izin vermemek (Muz cumhuriyeti mi burasý da denetime izin vermeyebiliyor diye isyan edesi geliyor insanýn) vs. vs.
 
Mansur Topçuoðlu ise diðer yandan ülkeyi yöneten “en üst makamlara” kadar hesap soracaðýný, hakkýnýn gaspedildiðini, okuluna usulsüz el konulduðunu iddia eden videolar yayýnlýyor. 
 
“Cumhuriyet tarihinin en büyük eðitim yolsuzluðu” baþlýklarýyla verilen haberdeki iddialarýn sonuçlarýný göreceðiz. 
 
Ama en çok o okulda okuyan öðrencilere, o okuldan mezun gençlere üzüldüm bu olayda.
 
-Hangi öðrenci böyle olaylarýn yaþandýðý bir okulda saðlýklý bir biçimde eðitim alabilir?
 
-Hangi akademisyen böyle bir ortamda saðlýklý eðitim verebilir?
 
-Hangi mezun böyle olaylarla anýlan bir okuldan mezun olduðunu her yerde gururla söyleyebilir? 
 
Ýçinde binlerce öðrenci bulunan bir okulla ilgili kararýn çok bekletilmeden verilmesi gerek. 
 
Hukuki bir takip bir fabrikayla ilgiliyse üretimi durdurursunuz, makineler bekler, iþçiler evlerine gider.
 
Ama bir üniversite kanlý-canlý ve durmamasý gereken bir yapýdýr. Makineler gibi durmaz.
 
Karar bir an önce çýkmalý, hak yerini bulmalý. 
 
Eðer gerçekten bu usulsüzlükler var ise derhal gereken yapýlmalý ve üniversiteleri kâr merkezi olarak gören herkese örnek olacak þekilde düzenlemeler yapýlmalý. 
 
Eðitimi düzeltmeden hiçbir þeyi düzeltemeyiz. 
 
SON SÖZÜM EÐÝTÝMÝ KÂRLI GÖREN ÝÞ ADAMLARINA
 
Sayýn iþ adamý, evet, vergi veriyorsun, istihdam saðlýyorsun ama eðitimi kâr marjýna göre kategorize ettiðin bir sektör olarak görme. 
 
Ticarette yanlýþ yapar, cezasýný çekersin, hata yapar, ödersin, doðru yapar kâr edersin.
 
Ama eðitimde yanlýþýný da hataný da binlerce, onbinlerce gencecik insan da seninle birlikte öder. 
 
Üstelik de hiçbir günahlarý yokken.
 
Kimsenin vebaline girme. 
 
Derdin sadece para ise git baþka iþler yap. Baþka iþlerde hýzlý zengin ol, baþka iþlerle köþeyi dön.
 
Eðitime dokunma.