Halit Refið’in anýsýna

Ýstanbul Büyükþehir Belediyesi, Kültür Daire Baþkanlýðý, Türk Sinema Günü olan 14 Kasým’da Ali Emiri Kültür Merkezi’nde, ‘Türk Sinemasýnýn Yorgun Savaþçýsý Halit Refið’ baþlýklý bir anma programý düzenledi. Programýn yöneticisi sinema yazarý Alican Sekmeç, konuþmacýlarý ise eþi Prof. Gülper Refið, Kültür Daire baþkaný Abdurrahman Þen, yönetmen Mesut Uçakan ve gazeteci Ali Saydam’dý. Programda önce MSGSÜ, Sinema-Tv Merkezi’nin TRT’ye gerçekleþtirdiði Halit Refið belgeseli sunuldu. Belgeselde Refið’in sinemaya giriþi, çektiði filmler, ortaya attýðý Ulusal Sinema düþüncesi, Kemal Tahir’le iliþkileri, TRT dönemi, Amerika’da üniversite hocalýðý ve yaptýðý film çalýþmalarý, vicdan sinemasý diye adlandýrdýðý dönem dile getirildi ve filmlerinden çeþitli görüntüler sunuldu.

Oturumda ilk sözü alan Ali Saydam, kendi kiþisel geçmiþinden de hareketle gerçekte kendisini yetiþtiren hocasýnýn Halit Refið olduðunu, sinemacý kimliðinin yanýnda toplumsal ve siyasi konularla da son derece yakýndan ilgilendiðini, dünyaya sadece Batý gözlükleriyle bakmadýðýný ifade etti. Konuþmasýnda son derece duygulanan Saydam, 1980’li yýllarýn baþýnda tanýþtýðý ve bir daha peþinden ayrýlamadýðý Refið’in, kendi hayatý için bir dönüm noktasý olduðunu belirtti. Ýkinci olarak sözü alan Mesut Uçakan, Halit beyle ilk olarak 1973’teki MTTB Milli Sinema açýk oturumunda karþýkarþýya geldiðini, kendi sinema yazarlýðý günlerinde Refið’in Türk sinemasýna iliþkin “kurutulmasý gereken bir bataklýk” düþüncesinden ‘halk sinemasý’ ve ‘ulusal sinema’ kavramlaþtýrmalarýna geldiðini, kendi çektiði ilk filme bütün eksikliklerine raðmen Refið’in eleþtiri yazýsýnda saygýyla yaklaþtýðýný anlattý. Bir görüþmesinde Refið’in Berlin Film Festivali’ne Türkiye’den katýlacak filmlerin nasýl olur da buranýn kendi insiyatifi yerine festivalin kendi keyfiyetiyle seçilmeye kalkýþýldýðýný, bunun bir kültür ve zihin iþgali anlamýna geldiðini ileri sürdüðünü belirten Uçakan, 2000’lerin baþýnda çýkarmaya baþladýðý Sonsuzkare dergisine her sayýda katký verdiðini, Refið’in Bir Türke Gönül Verdim (1969) ve Fatma Bacý (1972) adlý çalýþmalarýnýn pekala birer Milli Sinema örneði sayýlabileceðini aktardý.

Daha sonra konuþmaya baþlayan Abdurrahman Þen, Refið’in sinema yazýlarýna baþlýk olarak seçtiði olgularýn bile nasýl uzak görüþlü biri olduðunu anlatmaya yettiðini, örneðin, ‘Sinemada Baðýmsýzlýk’la yerli, Anadolulu bir bakýþý kastettiðini, ‘Kültür Bürokrasisinin Sakýncalarý’, ‘Antalya’da Eþ-dost Alýþveriþi’, ‘Türk Aleyhtarý Filmler’ gibi baþlýklarda hemen maksatýn hasýl olduðunu, fikir namusu taþýyan bir aydýn olduðunu, “Aþký Doðu’da tanýdým, Batý’da ölüm gördüm” þiarýný taþýdýðýný, kendisi için açýk fikirliliðiyle çok müstesna bir yerde durduðunu ortaya koydu. Son olarak sözü alan Gülper Refið, toplantýya katýlýmda niceliðin deðil niteliðin çok daha önemli olduðunu, Refið’in hep kendisini sanatçý olarak görmediðini vurguladýðýný, kendisinden bahsedilmesinden hiç hazzetmediðini, gençliðinde görüþ ve düþüncelerini baþkalarýna iletmek çok güçlü bir istek duyduðunu, sinemanýn da bunun için en uygun iletiþim aracý olduðunu, aslolarak bir düþünce insaný kimliðini taþýdýðýný, Batý tarzý düþüncenin yanýnda Kemal Tahir, Cemil Meriç gibi isimler telaffuz edildiðinde Türkiye’deki yerleþik aydýn bakýþýnýn çok tepki gösterdiðini ve Halit beyi adeta yalnýzlýða ittiklerini, görmezden geldiklerini, dolayýsýyla Halit beyin zorlu bir tercihi yüklendiðini beyan etti.

Programdan sonra katýlanlara hediye edilen ve Alican Sekmeç tarafýndan hazýrlanan devasa Halit Refið kitabý ise, Refið’in deðiþik yayýn organlarýnda yazdýðý yazýlarýný ve kendisiyle yapýlan röportajlarý ihtiva ediyor.