Halk başkanını istiyor

Anayasa Cumhurbaşkanın görev ve yetkilerini tanımlıyor mu?

Evet.

Hangi Cumhurbaşkanının?

Meclis tarafından seçilmiş Cumhurbaşkanının.

Peki doğrudan halk tarafından seçilen “Başkan”ın görev ve yetkilerini belirleyen bir tek madde var mıdır?

Yok.

O zaman mevcut Anayasa eksik bir anayasadır.

Halk tarafından seçilmiş başkanın görev ve yetkilerini tanzim etmeyen bu anayasayı değiştirmek acil bir gerekliliktir.

Sıkıntı başkanın varlığından kaynaklanmıyor, doğrudan anayasadan kaynaklanıyor. Dahası yeni Türkiye gerçekliğini anlamayan eski Türkiye’nin statükocu güçlerinden kaynaklanıyor.

Halk başında kendi seçtiği başkanı görmek istiyor. İşte kamuoyu anketleri ortada. Halk açık bir biçimde seçilmiş Başkanın Bakanlar Kurulu’na başkanlık etmesini istiyor.

Statükonun siyasi zaptiyeleri ise buna karşı çıkıyor. Üstelik bu hak TBMM tarafından seçilen Cumhurbaşkanına tanındığı halde.

Halka rağmen siyasetin yeni versiyonu bu.

Bu Anayasa açığı 2015 seçimlerinden sonra mutlaka kapatılmalıdır.

Halkın karar verdiği başkanlık sistemi anayasal altlığına mutlaka kavuşturulmalıdır.

Başkan Erdoğan’ın Bakanlar Kurulu’na başkanlık etmesi hem halkın istediği bir talebin karşılanmasıdır hem de anayasal bir yetkinin kullanılmasıdır.

Türkiye yeni sisteme bu tür adımlarla alıştırılmalıdır.

Varsın statükonun bekçileri ne derlerse desinler.

Gereklilik ve zorunluluk hali

Mevcut Anayasa Cumhurbaşkanına gerekli gördüğü takdirde Bakanlar Kurulu’na başkanlık yapma yetkisi tanıyor. (104)

Bunun için anayasada öngörülen bir süre ve sınırlama yok.

Takdir, tamamen Cumhurbaşkanının.

O yüzden vesayet görüntüsü oluşturacak sıklıkta bunun yapılmaması gerektiğini söylemek, hem Cumhurbaşkanının anayasal yetkisine müdahaledir hem de Başkan’ın daha fazla olması gereken yetkisini reddetmekte

Seçilmiş Başkan konumu gereği hem devletin başıdır hem de milli iradenin tecessüm etmiş halidir. O yüzden yürütmenin başı olması gereken Başkan’ın Başbakanla/Hükümetle olan ilişkisini “vesayet” kavramı üzerinden açıklamaya çalışmak milli iradeye saygısızlıktır.

Mevcut durumda doğru olan seçilmiş Başkan’ın Bakanlar Kurulu’na düzenli bir biçimde başkanlık etmesidir. Bu durum ne halk nezdinde ne de hükümet nezdinde bir rahatsızlığa neden olur.

Başkan’ın Hükümetle uyumlu çalışması ülke yararınadır.

O yüzden istişare mekanizmalarının düzenli işlemesini sağlayacak tüm adımların atılması gerekiyor. Buna mevcut anayasanın da engel teşkil etmediğini söylemek bile gereksiz.

Yürütmenin tekleşmesi, halkın istediği bir taleptir. Artık bu gerçekliğin herkes tarafından görülmesi gerekiyor. Siyaset kurumu kendini bu talep doğrultusunda konumlandırmazsa halktan tepki alır.

Başkan Erdoğan’ın dün Bakanlar Kurulu’na başkanlık etmesi her bakımdan tarihi önemdedir.

Bugünden itibaren artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.

Eski hal artık mahaldir.

Erdoğan liderliğinin anlamı

Unutulmasın ki Erdoğan halkın seçilmiş başkanı olmakla beraber Ak Partililerin de, Ak Parti hareketinin de lideridir.

O yüzden Ak Partili bir Başbakan ve Ak Parti Hükümeti bu tür bir yönetim modelinden büyük bir memnuniyet duyar.

Bu durumda Başbakanlığın sistem içindeki gücünün azalacağı yönündeki telkinler Ak Parti ‘nin şimdiki saygın ve güzide başkanını kendi lideriyle karşı karşıya getirmeyi amaçlayan siyasi fitne niteliğindeki telkinlerdir. Dahası, AK Parti’nin gerçekte savunduğu sistemik değişiklikliği ötelemeyi hedefleyen siyasi bir hamlenin ifadesidir.

Ak Partililer kendi liderini de, genel başkan ve  başbakanını da başka türlü sever.

Bu sevgi anlayışı, Erdoğan-Davutoğlu liderliğini bir bütün olarak gören Ak Partililerin durduğu yeri gösteriyor.

Halk açısından bir sorun yok.

Ak Parti açısından bir sorun yok.

Halkın iradesine saygı duymayanların oluşturduğu sorun, siyaseten kendi sonlarını getirecektir.

Türkiye için doğru olan, dün sergilenen tablodur.

Hayırlı olsun.