Halk TV’den farkınız kalmadı

Başbakan “en büyük medya patronu”ymuş... Üstelik ceberut, diktatör, sözünün üstüne söz söylenmeyen bir siyasetçiymiş... Bütün kanallarda o varmış... Birçok gazeteyi o yönetiyormuş... Onun izni olmadan medyada kuş bile uçmuyormuş...

Bu şekilde uzayıp giden bir yazı...

Müellifi, bir camiayla özdeşleştirilen gazetenin yöneticisi...

İsmi hiç mühim değil.

Bu tür yazıları “liberal” etiketi altında ulusalcılık yapan koca koca adamlar da yazıyor ve hiçbiri de, “Bile bile çarpıtıyoruz. Ne marazi, ne saplantılı adamlarız biz” demiyor.

Hükümeti (dolayısıyla Başbakan’ı) demokrasiden sapmak ve otoritarizme yönelmekle suçlayan bu arkadaşa, vaktiyle, “Nakısa saydığın hususlar, mensubu olduğun camiada misliyle var. Madem demokrasiye bu kadar düşkünsün, kapalı devre ve denetim dışı hiyerarşik ilişkilerin hangi demokratik düşünceyle bağdaştığını da açıklar mısın?” diye sormuştum, karşılığında hakaret dolu bir cevap aldım.

Hükümetin (dolayısıyla Başbakan’ın) El-Kaide’yle ilişkisini belgelemek için canını dişine takmış bir gazeteci arkadaşımız bu...

Duygularını gizlemeyen, gizleme gereği duymayan bir gazeteci...

Nefretle kalkışan, nefretle bakan bir gazeteci...

Başbakan, bütün medyayı kontrol ediyor, ondan izinsiz kuş uçmuyor ama Kemal Kılıçdaroğlu’nun bütün temasları, grup konuşmaları, demeçleri, sosyal etkinlikleri camiaya yakın televizyon kanallarında naklen veriliyor, nasıl oluyorsa...

Başbakan bütün medyayı kontrol ediyor ama Star, Yeni Şafak, Sabah, Akit dışında onlarca gazete, onlarca televizyon kanalı en sert, en çirkin, en acımasız, en vicdansız muhalefeti yapabiliyor, nasıl oluyorsa...

Başbakan bütün medyayı kontrol ediyor ama “Hükümet El Kaide’ye yardım gönderiyor” diye yazan gazetelere şöyle “diktatörce” diyebileceğimiz bir “karşılık” veremiyor.

Başbakan bütün medyayı kontrol ediyor ama kendisi hakkında akla hayale gelmedik yalanlar uyduran gazetelere ve gazetecilere söz geçiremiyor...

Medyayı kontrol eden/edebilen Başbakan, ne hikmettir bilinmez, uyduruk polis fezlekelerine dayanarak kendisini “yolsuzluk çetesinin lideri” ilan eden gazeteciler karşısında “çaresizleri” oynuyor...

Hem diktatör, hem ceberut, hem demokrasi düşmanı olan bir Başbakan bu...

Diktatör ama “Yezit” denilebiliyor...

Diktatör ama “Firavun” denilebiliyor...

Diktatör ama “Baş Canavar” ilan edilebiliyor...

Diktatör akma ağzı bozuk serseriler tarafından, “Çık lan karşıma... Delikanlıysan karşıma çıkarsın Recep...” diye muaheze edilebiliyor.

Diktatör ama “Savcılar El Kaide’ye operasyon yapacaktı, Başbakan engelledi” şeklinde hayâsızca yalanlara muhatap olabiliyor.

Diktatör ama hakkında “Sandığı göremeyecek... Menderes’ten daha kötü olacak... İnşallah sürünecek...” şeklinde, aba altından sopa gösteren yazılar yazılabiliyor.

İlginçtir, bu yazılar da, çoğunlukla, medyanın merkezileştiğinden şekvacı olan arkadaşların yönettiği gazetelerde yayınlanıyor.

Efendim, TRT kanallarında hep Başbakan varmış...

Kim olacaktı?

Bu ülkenin seçimle gelmiş Başbakanı, TRT kanallarında olmayacaktı da, nerede olacaktı? (Kaldı ki, Başbakan’ın olduğu TRT kanallarında başkaları da var... Doğal olarak var... Ve olmalı.)

Senin kanallarında da gün boyunca Kılıçdaroğlu var, Sarıgül var, Koç var, TÜSİAD var, İstanbul sermayesi var...

Halk TV’de ne varsa, hepsi var.

Müsaade et, devletin Başbakanı da devletin kanallarında olsun.