Halkı sevmeyen aydınların sefaleti

Yeterince bekledim sanıyorum ‘reform paketi’ üzerine yazılanları değerlendirmek için; üzerinden günler geçti ve bu arada ağzı olan konuştu, eline sütun geçiren yazdı da yazdı...

Sonuç: Halkı heyecanlandıran demokratikleşme adımları, ülkemizin ‘öndegelen’ aydınları tarafından beğenilmedi...

Beğenmemekle kalsalar yine iyi; beğenmeyen aydınlar beğenen halkımızı da eleştirmekte...

Hiç değişmeyen kaderimizdir bu: Halkı heyecanlandıran şeylere aydınlarımız dudak büker; ama halkımız nâmına konuşup yazdıklarını vurgulamayı da ihmal etmeden...

Açıklanan pakette neler var, hatırlayalım: İsimleri devlet tarafından gaspedilmiş yerleşim yerlerinin kadim isimlerine kavuşması var... Anadilde eğitim hakkı var... Çocuklara tekrarlatıp durduğumuz ‘andımız’ ezberinden vazgeçilmesi var... Türkçeden başka dillerde seçim kampanyası yürütülmesi imkânı var...

Şu dördü bile hükümetin hep şikayet edilen ‘inkâr’ ve ‘asimilasyon’ politikalarını bütünüyle kaldırmak niyetinde olduğunu açığa vuruyor... ‘Kürt kimliği’ denildiğinde akla gelen her unsura bir biçimde cevap veriyor ‘paket’...

Kaldı ki, ‘paket’in sunumunu yapan Başbakan Tayyip Erdoğan, açıkça, ‘’Bu bir süreçtir ve reform hamlelerimiz devam edecek’’ dedi. Pakette öngörülen reformlar yasal çerçeveye kavuşturulduktan sonra, hâlâ sorun teşkil eden daha neler varsa, onlar da gündeme alınacak...

Çerçeveyi ‘Avrupa Birliği normları’ olarak açıkladı Başbakan Erdoğan; o çerçeveye neler girdiğini hepimiz biliyoruz... Merkezi hükümetin bazı yetkilerinin yerel yönetimlere devrini de içeriyor normlar ve Ak Parti vaktiyle Anayasa Mahkemesi’nden dönmüş düzenlemeyi mahzurlu yönlerinden temizleyip bir kez daha Meclis’e getirebilecek...

Üzerine ‘çekince’ yerleştirilmiş uluslararası antlaşmaların bütünü uygulamaya konulacak...

Yeter mi bunlar?

Bana göre yönetimsel olarak yeter de artar bile; bunlara cesaret eden bir hükümetin cezaevlerinde bulunan siyasetçi ve gazeteciler için de formül bulması beklenir zaten...

‘Reform’ adıyla gerçekleştirilmesine hükümetçe söz verilenlerin, demokrasileri bizden eski ülkelerin ‘terör’ tehdidi yüzünden bazı temel hak ve özgürlükleri daralttıkları bir dönemde ülkemizde hayata geçirileceğini de unutmayalım...

Türkiye iyi yolda ve hepimizi daha güzel günler bekliyor...

‘’Hayır’’ diyor bazıları; verilen sözler asla yetmezmiş, hatta ‘’Artık yeter’’ denilmeliymiş...

‘’Yetmez, ama evet’’ diyenler hata ediyorlarmış...

Anlaşılır gibi değil gerçekten... Yazdıklarını okuyorum, elle tutulur bir itiraz çıkmıyor karşıma... Kaba bir niyet okuma eşliğinde kötücül yaklaşım, sergiledikleri... Ne diyeceklerini kendilerinin de tam bilemedikleri, çapraşık satırlarından dışa vuruyor; gizemli cümleler arkasına gizleniyorlar...

Ülke gündeminin dışına doğru hızla yol alıyorlar; giderek gerçeklerle irtibatları kesiliyor, muğlaklığın sınırlarında dolaşıyorlar... Bir adım sonrası, hep karşı çıktıklarını iddia ettikleri ‘ırkçı’ söylem sınırları içerisine düşmektir...

İlân edilen reformlar, insanları ırklarına, dini inançlarına, renklerine, eğilimlerine göre ayrıştırmayı amaçlamıyor; tam tersine, varolan farklılıkları önemsizleştirerek, ülkede ‘birlik, beraberlik ve kardeşlik’ duygularını güçlendirecek, herkesi ‘eşit vatandaşlık’ çizgisinde birleştirecek reformlar bunlar...

Garezlerinin belli bir siyasiye veya siyasi çizgiye olduğunu sanıyordum; şimdi gerçeği daha iyi görebiliyorum: Halkı sevmiyor bunlar...