Halkın verdiği mazbatayı TÜSİAD ile paylaşanlar...

Ankara’da çok ilginç şeyler oluyor... Malum medya grubunun seçim öncesi ve sonrası bağrına bastığı iki parti var ki; bütün enerjilerini tüsiad’ın verdiği direktifler doğrultusunda hükümet modellemeye harcıyorlar... 

Hatta o kadar gözlerini hırs bürümüş, o kadar “söyleneni yapma” hevesine kapılmışlar ki; “gel destek ol Başbakan bile bizden olmasa olur” temposunda kapı çalıyorlar...

Sevgili dostlar, seçimin ertesi günü fikrimi açıkça ortaya koydum; yasal süre dolana kadar 4 partinin içinde bulunduğu siyaset havuzu serbest bırakılmalı ve partilerin birbirleriyle görüşmeleri saygıyla beklenmeli...

Oysa durum maalesef farklı ! Eski Türkiye’nin “dışlanmışları” havuza ilk günden dalarken, ROL ÇALMA ve ESKİ TÜRKİYE’yi geri getirme hırsları boylarını açmış durumda...

Eski Türkiye manzarasının ana parçaları akıllarınca boşluk bulup sahne almaya çalışıyorlar...

Daha önce yazdım ama durum vahimleştikçe hatırlatmakta yarar görüyorum; Hükümet kurulması çalışmaları öncesi partilerden randevu isteyen TÜSİAD, görüşmeler yapıyor... İşin daha ilginç kısmı; % 52 ile seçilmiş Cumhurbaşkanı ile “ne görüşeceğim” diye soranlar, söz konusu TÜSİAD olunca sorgusuz sualsiz kapılarda bekliyorlar...YAP denileni yapmak için yarışıyorlar...

Sevgili dostlar, çok samimi iki sorumu yeniden soracağım;

1- Oy pusulasında TÜSİAD vardı ve ben mi görmedim?

2- Demokrasilerde derneklerin özellikle parası olanların kurduğu derneklerin seçimden çıkmış partiler yani SEÇİLMİŞLER ARASINDA sayılma gibi bir gelenek mi var? Yalnız her dernek değil, mesela “kanarya sevenler” derneği var hukuken TÜSİAD ile aynı statüye sahip ama koalisyon görüşmelerinde yok... Yoksa onların parası yok diye demokrasinin aktörü olamıyorlar mı ?

Sonuç 1: Herkes, her sivil toplum unsuru hatta her oluşum, fikrini beyan edebilir, sonuna kadar destekleriz, konuşma özgürlüğünü ortaya koymasına saygı duyarız... Ama seçilmiş 4 parti daha birbiriyle görüşmeden, partilerin bazılarının liderleri seçilmiş Cumhurbaşkanı ile değil partiler ile görüşürüm açıklaması yaparken, “Eski Türkiye’yi” hortlamaya çalışanların ROL ÇALMA DENEMELERİ ve arkasından yaşananlar düşündürücüdür...

Sonuç 2: Eğer parası olanlar sadece parası olduğu için benim oy verdiklerime akıl verecekse hatta bazıları MAZBATALARINI paylaşacak duruma düşmüşse; bunun adı DEMOKRASİ değil PARAKROSİ OLUR...YANİ PARASI OLANLARIN YÖNETİMİ ! Fransız Devrimi sırasında yazılmış bir makalede bakın ne diyor yazar; “...toplum deyince, hayatın tüm zevklerini ve ülkenin tüm nimetlerini ele geçirmiş, zenginliği sayesinde imtiyazlı duruma gelmiş sınıf anlaşılamaz. Toplum, vatanın sınırlarını savunan, emekleriyle toplumu doyuran, sayıları kat kat fazla olan sınıflardır”...

Son söz: SEÇİLMİŞ OLAN ESASTIR...SEÇİLMİŞ OLANA SAYGIMIZ SONSUZDUR...AMA SEÇİLMİŞ OLAN MAZBATASINI PAYLAŞIRSA, ORADA DEMOKRASİ DERİN DARBE ALIR !

Son bir cümle: Tarihi doğru okuyanlar için bir örnek daha TARİHİN DERİNLİKLERİNDEN ve çok şey anlatan; “...PARTOKLOS, HEKTOR VE AKHİLLEUS SAVAŞIRKEN ÖLDÜLER...TEK ÖZELLİĞİ KORKALKLIK OLAN ODYSSEUS İSE HAYATTA KALDI AMA YAŞAYAMADI”...

TÜRKİYE BU MANZARAYI GÖR VE SAKIN UNUTMA...