Mayýs ayýnýn baþlarýydý. Çekilme süreci henüz baþlamýþtý. Hani... Silahlarýný alýp da mý gidecekler, silahlarýný gömüp de mi?
Peki gittiklerini nasýl anlayacaðýz?
Bütün bunlar PKK’nýn zaman kazanma atraksiyonlarý olabilir mi? Sorularý havalarda uçuþuyordu.
30 yýllýk yerleþmiþliðin 30 günde biteceðini hatta sabahtan akþama ‘oldu da bitti maþallah’ hýzýnda olacaðýný sanýyorduk.
Çoðumuzda bir heyecan, bir telaþ, bir panik, bir endiþe hali! Bu birazcýkta ‘Hazýr karar vermiþler çekilmeye bir daha karar deðiþtirmeden hallolsun þu mesele’ psikolojisiydi.
Bu iþler sizin bildiðiniz gibi deðil, bir güvensizliðe düþmeyin tefsirli açýklama Kandil’in en tepe isimlerinden olan Murat Karayýlan’dan gelmiþti:
‘Ne kadar hýzlý davranýrsak davranalým bize göre çekilme sonbahara sarkar.’
Kimileri bu açýklamadan ‘PKK çekilmeye taraftar deðil.’ sonucunu dahi çýkarttýlar. (Can Ataklý’nýn kulaklarý çýnlasýn.)
Önemli bir açýklamaydý.
Sonra çekilme baþladý. Hem de kameralar önünde. Pýrýl pýrýl kýyafetleri, tertemiz mekap ayakkabýlarý ve sýrtlarýnda çantalarýyla gittiklerini gördük. Kah röportajlar verdiler kah karþýlaþtýklarý köylüleri ‘mayýnlý arazi’ konusunda ‘aman kendinize dikkat edin’ diyerek uyardýlar.
Gidiyorlardý iþte. Hem de tabur tabur, alay alay.
Medya öyle abarttý ki foto-roman tadýnda yayýnladýðý ‘çekilme’ görüntülerini bir an ‘76 milyon daðdaydý da bizim mi haberimiz yok?’ dehþetine dahi kapýldýðýmý söylemeliyim.
Oysa öyle deðilmiþ.
Çekilme oraný sadece yüzde on beþmiþ!
Baþbakan Erdoðan, bu bilgiyi ilk olarak Akil Ýnsanlar Heyeti ile Dolmabahçe’de yaptýðý toplantýda açýklarken aslýnda daha önemli bir bilgi paylaþýmýnda daha bulundu. O da þuydu:
‘PKK’yla bugüne kadar yedi kez anlaþma yaptýk ancak sözlerinde durmadýlar. Bu sekizinci anlaþmamýz umarýz bu kez sözlerinde dururlar.’
Özellikle ‘AK Parti süreci askýya aldý. Kürt sorununu çözme konusunda kararlý deðil, samimi deðil.’ diyenler için kapak olacak bu sözlerin üzerinde pek durulmadý.
Üzerinde durulmasý gereken önemli bir açýklamaydý oysa.
Neyse..
Bütün bunlar hükümet-Ýmralý ve Kandil arasýnda yürüyen sürecin tam bir sinir harbi içerisinde geçtiðini ortaya koyuyor.
Öyle ya hangi aþamadayýz?
Hükümet birinci aþamadayýz diyor haklý olarak... PKK ise ikinci aþamaya geçildiðini iddia ediyor.
Son günlerde Güneydoðu’dan gelen haberlere, BDP’nin yaptýðý açýklamalara bakýlýrsa tablo pek de iç açýcý deðil.
Öyle ya hangi aþamadayýz?
Birinci aþamada mýyýz, ikinci aþamaya geçildi mi? Yoksa barýþ geliyormuþ gibi yaptý da geri mi gidiyor?
Ýlk etapta tablo pek hoþ görünmüyor gibi hatta biraz iç karartýcý gibi duruyor olsa da ben iyimserliðimi koruyorum.
Zira bilinmesi gereken bir þey var. Barýþ kolay gelmez. Sonuçta bugüne kadar yaptýðý terör eylemleriyle varlýðýný sürdüren bir örgüte silah býraktýrmak kolay deðil.
Elbette ki ‘manzara ortada ve makyaj üstüne makyaj yapmak sorunu çözmez’ aksine pembe bir tablo çizmeye gerek yok. Ancak bir gerçek daha var o da çözüm süreci zaman alabilir ve bu süreçte zaman zaman taraflarýn birbiriyle çeliþen oldukça radikal, bazen özerklikçi, baðýmsýzlýkçý açýklamalarý mesajlarý olabilir. Bu tarzdaki mesajlarýn ben daha çok kendilerinin radikal tabanlarýna hitap ettiðini zaman zaman ise ýlýmlý mesajlarý da endiþeleri olan kesimlere verdiklerini düþünüyorum. Bu nedenle bu süreçteki çeliþkili ifadelerinde bir siyaset tarzý olduðuna inanýyorum.
Kandil içinde de, BDP içinde de barýþý istemeyen bir kesimin var olduðunu hepimiz biliyoruz.
Barýþý istemeyen, çözüm sürecini sabote etmek isteyenler süreci sabote etmeye devam edecekler. Kah karakol basacaklar kah çözüm sürecinde karakol yapmaya devam ediliyor, bölgeye asker yýðýlýyor, ek korucular alýnýyor haberlerini pompalayacaklar.
Murat Karayýlan barýþ sürecinin yanýnda bir taraftan örgütü daðdan indirirken diðer yandan birileri inenlerin yerine daða adam çýkartmaya devam edecektir.
Tam da çekilme sürecinde 2200 kiþi daða çýktý haberlerinin çýktýðý bir dönemde örgüt içerisinde yeni bir yapýlanmanýn olmasý barýþ sürecini desteklemeye yönelik olarak yapýlmýþ bir mühendislik çalýþmasýdýr. Tam vaktinde yapýlmýþ bir operasyondur, ne dersiniz?
