Önümüzdeki haftadan itibaren, AK Parti’nin de Cumhurbaþkanlýðý adayýnýn resmen belli olmasý ile birlikte, Türkiye’de benzeri görülmemiþ bir süreç baþlayacak. Halk (cumhur) onu temsil edecek baþkanýný seçmek için 5 hafta sonra sandýk baþýna gidecek. Büyük ihtimalle de iktidarýn adayý seçilecek ve yeni bir dönem baþlayacak. ‘Yeni bir dönem’ kavramý, hiç þüphesiz, ekonomik ve politik olarak yeni bir düzeni anlatýyor. Burada düzen kelimesini kökten bir rejim deðiþikliði anlamýnda kullanmýyorum. Ancak, hiç þüphesiz, bu, yeni bir cumhuriyet demektir. Türkiye’de cumhuriyet kavramý, batýlýlaþma-siz bunu batýya tabii olmak olarak okuyun- buna baðlý ‘moderleþme ve kalkýnma’ olarak anlatýlmýþtýr. Buraya tabii þekilsel bir temsili demokrasiyi ve mutlak-deðiþmez-baskýcý üniter devleti de, Türkiye tipi cumhuriyetin olmazsa olmazý olarak, eklemek gerekiyor. Ýþte bu ‘cumhuriyet’ bitiyor...
Monarþi olmayan her þey...
Thomas Jefferson, hayatýnýn son döneminde Amerikan Devrimi’nin ilk yýllarýný ele alýrken, ‘Monarþi olmayan her þeyin cumhuriyetçi olduðunu hayal ettik’ diye belirtir. Türkiye’de de batýcý-seküler kesim, Osmanlý’nýn ve Ýslam’ýn inkarý olan her þeyi cumhuriyet olarak anladý ve anlattý. Ve hatta askeri faþizm dahil vesayetçi dönemleri de cumhuriyet ve onun ‘demokrasisi’ olarak içselleþtirdi, kabul etti.
Þimdi Cumhurbaþkanlýðý þeçiminde üç aday olacak; bu üç aday, þu anda Türkiye’de siyaset yapan partilerin adayý aslýnda ama bu üç adayýn seçim kampanyasý partilerin düz propagandasý olarak geçmeyecek.
Bu adaylar nasýl bir cumhuriyet istediklerini anlatacaklar. Ýhsanoðlu’nun cumhuriyetini tam seksen yýl yaþadýk ve biliyoruz, Ýhsanoðlu, bunun devam edeceðini söyleyecek, bunun güvencesini verecek; ‘yurtta barýþ, cihanda barýþ, ‘modern’ cumhuriyetin kazanýmlarý diyecek’ falan...
Erdoðan aday olursa...
AK Parti’nin adayý eðer ki Baþbakan olursa, burada Erdoðan, hiç þüphesiz, Türkiye için hem ekonomik hem de politik olarak yeni bir dönemin tarifini yapacak. Ben HDP adayýnýn da, bölgesel barýþ ve entegrasyon vurgusu ile CHP ve MHP adayýndan farkýlaþacaðýný düþünüyorum. Yani Ýhsanoðlu, Eski’yi savunurken tek baþýna kalacak...
Çetelerin, darbeci güçlerin, yaðmacý tekelci burjuvazinin asker ve yargý vesayetinin adayý tek baþýnadýr bu süreçte ve bu aday, aslýnda CHP-MHP’yi ve onlarla paralel güçleri bir araya getiren çok önemli bir konsolidasyon simgesidir.
Tarihsel bir çeliþki...
Tabii burada çok paradoksal ilginç bir durum da var; Ýhsanoðlu, 17 Aralýk darbe giriþimini düzenleyen yapýnýn da adayý gözüküyor ve bu yapý, yýllardýr Jefferson gibi, monarþi dýþýndaki her þeyi cumhuriyet ve demokrasi sanan, ulusalcý kesimleri ve onlarýn tarihe gömülmek üzere olan Batý taklidi cumhuriyetini eleþtirir göründü, bu yapýnýn görüþlerine yakýn yargý çevresi de Ergenekon ve Balyoz davalarýnýn baþ aktörleri oldular. Ama tam þimdi Ýhsanoðlu, AK Parti’nin Erdoðan’la aþmaya çalýþtýðý vesayetçi cumhuriyetin adayý olarak, ortada ve bu kesimin çok büyük desteðini alýyor.
Ama burayý geçelim; sonuçta karþýmýzda pragmatist, ‘dýþarýdan’ yönetilen bir yapý var ve bu skandalý politik oportünizmle açýklayabiliriz. Ancak bu tarihsel çeliþkiyi de tam þimdi anlatmak durumundayýz...
Erdoðan’ýn Yeni Cumhuriyeti...
Þimdi gelelim adaylar ekonomik ve politik olarak Türkiye’yi nereye götürmek istiyor sorusuna... Tam þu sýralar AB’de çok ilginç bir tartýþma yaþanýyor; Avrupa Komisyonu Baþkaný tartýþmasý... Ýngiltere’de hem Muhafazakar Parti hem de Ýþçi Partisi Almanya’nýn destekliðini Jean Claude Junker’in AB Komisyonu Baþkanlýðý’na seçilmesini istemiyor, hatta bu muhalefeti o kadar ileriye götürüyorlar ki, Junker’in seçilmesi halinde Ýngiltere, AB üyeliðini bile tartýþmaya açabileceðini ima ediyor. Ancak iktidardaki Ýngiliz Muhafazakar Parti, Junker dýþýnda bir isim vermiþ deðil, tek istedikleri reform yanlýsý ve Almanya gibi ülkelere angaje olmamýþ bir aday olmasý...
Esasýnda buradaki tartýþma AB’nin nasýl geniþleyeceði ve Türkiye tartýþmasýdýr. Baþbakan Erdoðan, geçen gün tam da bunu söylüyordu... Erdoðan, 15 nolu enerji faslýnýn ve 31 nolu dýþ güvenlik faslýnýn, Ukrayna krizine raðmen hala açýlmamýþ olmasýný eleþtiriyor ve burada AB’nin kendi ayaðýna kurþun sýktýðýný ima ediyordu. Þimdi sizce Türkiye, Hazar, Musul-Kerkük kaynaklarýný hatta Doðu Akdeniz ve Ýran kaynaklarýný da Avrupa’ya taþýyan Güney Enerji Koridoru’nun tek geçiþ ülkesiyken 15 nolu Enerji Faslý neden açýlmaz; dahasý Rusya AB’nin alternatifi olarak Avrasya Birliði adýmlarýný atarken ve Kafkasya’daki dondurulmuþ çatýþma alanlarýný sýcak çatýþmaya bu strateji çerçevesinde dönüþtürmeye hazýrlanýrken 31 nolu Dýþ Güvenlik Faslý neden açýlmaz...
Ýþte bu sorularýn cevabý, Almanya baþta olmak üzere, AB’nin gerici sermayesinin Türkiye korkusunda gizlidir.
Çünkü Erdoðan, Avrupa’ya bu fasýllarý niye açmýyorsunuz diye sorduðu konuþmada þunlarý da söyledi: ‘Mýsýr’ýn halkýn tüm kesimlerini kapsayýcý ve iþleyen bir demokrasiye sahip olmasýný arzuluyoruz. Bu arzumuzu da birilerinin hoþuna gitmese dahi ýsrarla dile getiriyoruz. Mýsýr meselesi karþýsýnda tamamen insani ve demokratik bir tavýr sergiledik. Bunu sergilemeye devam edeceðiz. Dost acý söyler ama gerçeði söyler. Mýsýr’da sandýk ile gelmiþ yüzde 54 oy almýþ bir yönetimi askeri darbe ile devirmiþlerdir. Ama batýlý dostlarýmýz dünya ne yazýk ki buna bir darbe diyememiþtir. Darbe diyemediði gibi daha sonra darbe ile gelen bu zatýn þurada dostlar alýþveriþte görsün mantýðýyla yapmýþ olduðu Cumhurbaþkanlýðý seçimlerinde de orada güya bir seçim kazanmýþ, sözde bir seçim kazanmýþ ve bunun neticesinde kendisine tebrikler gitmeye baþlamýþtýr. Böyle bir tebriðin bizce bir anlamý yoktur. Çünkü biz bir darbe yönetimini tebrik edemeyiz.’
Þimdi bu konuþma, Erdoðan’ýn hem ekonomik hem de politik stratejisini de anlatmaktadýr. AB Büyükelçilerine yönelik olarak söylenmiþ bu sözler, hiç þüphesiz yeni bir cumhuriyeti de anlatýyor...
Bölgede üç eksen devletten biri olan Türkiye, 20. yüzyýlýn ilk çeyreði sonunda, Lozan’la býrakmýþ olduðu bütün ekonomik alanlara yeniden dönüyor ve bu alanlarýn enerji ve pazar ekonomilerine ulaþýyor. Böyle olunca cumhuriyetin tüm kurumlarý, MÝT’ten Merkez Bankasý’na kadar, oradan düzenleyeci ve denetleyeci kurumlara ve kamu bankalarýna hatta TPAO gibi enerji kamu þirketlerine kadar, bu yeni stratejiye baðlý olarak, yeniden þekillenecektir. Erdoðan’ýn, halkýn seçtiði bir Cumhurbaþkaný olmasý, Türkiye’nin bölgede yeni demokratik geniþlemesini beraberinde getirecektir. Bu yeni durum, kesinlikle ABD’nin-Obama Yönetimi ile temsil edilen- yeni dýþ politika ve ekonomi tercihlerine aykýrý bir strateji deðildir. Hatta Ýngiltere’nin AB konusundaki temel itirazlarýný giderecek ve buradaki saldýrgan, AB’yi sýrtýndan býçaklayan Almanya oldu bittisine karþý da tek yoldur. Böyle olunca Erdoðan’ýn þu andaki küresel desteði bir yýl öncesine göre çok daha saðlam temeller üzerine oturmakta ve bu temeller, Erdoðan’ýn küresel desteði yok diyenlerin göremedikleri bu ayrýntýlarý barýndýrmaktadýr. Bu konuya devam edeceðiz ama Ýhsanoðlu, ‘Eski’ Türkiye’yi daha da ötesi eski Ortadoðu ve AB’yi anlatan çok özgün bir turnusol kaðýdý ve Türkiye’nin bütün faþizm dönemlerinin özgün konsolidasyonunun ifadesidir...